"Benim kim olduğumu biliyor musun?"

A -
A +

Bu sözü söyleyen kimse, gerçekten de kim olduğu bilinmeyen bir kimsedir. Genelde herhangi bir meziyeti, bir vasfı bir özelliği yoktur. Ama oldukça hodkâm oldukça nobran oldukça bencil bir kimsedir. Kendinden başkasını düşünmeyecek kadar, nefs-i emmare sahibidir.

 

Bu sözü genellikle nerede ve kime karşı söylerler?

 

Kendisinin hakka hukuka kanuna kurala uymayan istek ve beklentilerini yerine getirmeyen resmî görevlilere... Neden? Çünkü onlar genel anlamda kamu görevlisidir. Bu sebeple siyasetçinin, bürokratın üst düzey yöneticilerin, etik olmasa da usulüne uygun şekilde muhtemel yaptırımlarına muhataplardır.

 

Bu ve benzeri örnekleri haberlerde okumuş, ekranlarda izlemiş miyizdir? Evet...

 

Trafikte tartıştığı polis memuruna, hastanede tartıştığı sağlık profesyonellerine, devlet dairelerinde çalışanlara vb. bu sözü söyleyenler çok olmuştur...

 

Bu kimselerin büyük çoğunluğu aslında kimsesi olmayan kimsedir. Blöf yapmaktadır. Peki buna rağmen nasıl böyle söylemeye bu blöfe cüret ederler?

 

Çünkü sayıları üçü beşi geçmeyen ama gerçekten onun haber vermesiyle o resmî veya kamu görevlisine gerçekten yaptırım uygulayabilen etkin kimseler olmuştur ve olmaktadır. Bunları da haberlerde toplum üzülerek de olsa izlemekte görmekte okumaktadır.

 

Böylece madalyonun öteki yüzü parlar gözümüze... Demek ki gücü olan kimse gücünü hakka hukuka kanuna rağmen gösterip arzusuna ulaşabilmektedir. O zaman hukukun gücü değil güçlünün hukuku söz konusudur.

 

Hiçbir özelliği olmayan yakınını, yaptığı iş hukuksuz da olsa, kanunsuz da olsa, gelenek göreneklere uymasa da görevini yerine getirmek isteyen devletin memuruna tercih eden üstler olmuş mudur? Olmuştur...

 

O hâlde “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” sözü böyle bir toplumda anlamlıdır ve blöf olarak işe yarayabilmektedir. Acı olan böyle blöf yapan kimsenin olmasından çok böyle bir blöfün yaşanan örneklerden yola çıkarak geçerli olabilmesidir.

 

     Akif İnan İzgördü

 
 
ŞİİR
 
     Hatırlatırım
 
Sesim yankılanır kulaklarında,
Ne zaman unutsan, hatırlatırım.
Bir buse olurum, dudaklarında,
Ne zaman unutsan, hatırlatırım.
 
Kendini sefaya, zevke versen de,
Dünya muradına, bensiz ersen de,
Seni yalnız koymam, sen ne dersen de,
Ne zaman unutsan, hatırlatırım.
 
Gözünde bir damla yaşa karışıp
Seni üşütürüm, kışa karışıp.
Gittiğin yollarda taşa karışıp,
Ne zaman unutsan, hatırlatırım.
 
Bir perde olurum, tozlu mazinde,
Bakınca görürsün, ayak izinde.
Her gece hayalim uyur dizinde,
Ne zaman unutsan, hatırlatırım.
 
     Mustafa Sinan Ay-Isparta
 
 

ESKİMEZ KELİMELER

DÂHİLİYE: 1. Devlet yönetiminde iç işleri. 2. Tıp ilminde iç hastalıkları. Dâhiliye mütehassısı: İç Hastalıkları Uzmanı.

 

TEREDDÜT: 1. Kararsızlık. 2. Duraksama.

 

MARUZ: 1. Bir şeyin etkisine uğramak veya uğratmak. 2. Arz olunmuş, arz olunan. 3. Serilmiş, yayılmış. 4. Verilmiş, sunulmuş. 5. Anlatılmış. 6. Bir şeye karşı siper alan.

 

TEVELLÜT: Doğum, doğum tarihiyle ilgili.

 

TEKEBBÜR: Kibirlenme.

 

TEVEKKELİ: Tevekkül kelimesinden gelmektedir. 1. Boşuna. 2. Sebepsiz, yok yere, "belliydi zaten" veya "bu yüzdenmiş" anlamında kullanılan bir zarf (belirteç) kelimesidir.

 

MUTEDİL: 1. (Sıfat olarak) Ilımlı. 2. (Hava durumuyla ilgili) ılıman.

 

MÜTEHASSIS: Uzman

 

MÜTEHASSİS: Duygulanmış olan.

 

BECAYİŞ: Karşılıklı yer değiştirme.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.