Gazi Hüsrev Bey Camiînden Gazi Evrenos Bey'in huzuruna

A -
A +

19 Temmuz 2014 akşamı Saraybosna Gazi Hüsrev Bey Camiînin bahçesinde başında fesiyle bir Müslüman gencin, Ezanı Muhammedîyi okuduğunu gördüğümde kalbim ürperdi. Zihnen asırlar öncesinin ihtişamlı günleriyle bugünkü dirilişimiz arasında köprüler kurduk. Sanki ecdattan bir şehid veya bir gazinin ruhu, o gencin şekline bürünmüş, mü'minleri namaza çağırıyor, iftar vaktini haber veriyordu.  
O akşam elbette bilemezdik; meğerse Ezanı Muhammedî, Avrupa-i Osmanî'de bizi sadece Saraybosna'ya değil, bir başka yere daha çağıracakmış. Oradan döndükten iki gün sonra Selanik'teydik; bu defa da dâvetlilerin olduğu otel salonunda sırtında cübbesi, başında sarıklı fesiyle bir imam efendi, mü'minleri akşam namazına ve iftara çağırdı. Ezan, heryerde ezan ama... Ezanlar, Filistin'de, Suriye'de, Doğu Türkistan'da öksüz; ecdat topraklarında ise mahzun.
Bir iftar için Selanik'teydik...
Kendisi de Gümilcineli olan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile  THY Yön. krl. Başkanı Hamdi Topçu'nun bundan bir süre evvelki bir buluşmalarında eskimez yurtlarımızdan Selanik'te iftar etme fikir doğmuş; dâvet sahipliğini THY üzerine almış. Yeşilköy hava meydanında uçuş saatimizi beklerken THY basın müşaviri Ali Genç'e "ecdada giderken ne götürüyoruz? dedim ve ilave ettim; Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselam- kabirdeki ölü, denizde boğulmak üzere olup da imdat isteyen kimse gibi dirilerden dua bekler" buyurmaktalar. Ali Genç, tebessüm ederek başıyla bizi doğruladı.
Hey'etimiz, sağlık bakanı ve THY başkanıyle Selanik Başkonsolosluğunda buluştu. Burada başkonsolos Tuğrul Biltekin, tarih şuuru sağlam bir konuşma yaptı.   
Selanik, Roma ve Osmanlı dönemlerinde olduğu gibi bugün de Yunanistan'ın ikinci büyük şehri. Osmanlı döneminde şehrin yüzde 50'si Yahudi, yüzde 15'i dönme veya avdetî denen Yahudilerdi. Selanik'teki Yahudiler, safarad diye adlandırılan, İspanya'dan gelme teb'aydı. Ne varki  zaman içinde bunlardan bir kısm İttihad ve Terakki'yi perde arkasından desteklediler, Abdülhamid Han, Filistin topraklarına İsrail'i kurma müsaadesi vermediği için hal edilmesinde rol oynadılar. O Selanik'i İttihatçılar, 1912'de tek kurşun atmadan teslim etmiştir...
Yunanistan, bugün büyük bir iktisadî buhranda olduğu için Selanik, en kalkınmamış vilayetimizden bile geri halde. Hey'etimiz, önce Selanikteki iz, hatıra ve eserlerimize götürüldü. Sonra diğer mücavir şehirlere. Şunu gördük ki Atatürkevi de 28 Şubatın hışmına uğramış. Evi zorla önceki halinden koparmışlar.
Selanik ve çevresinde çok sayıda Osmanlı eseri var. O topraklarda 550 yıla yakın kaldığımıza göre eserlerimizin nice zengin olduğu kolayca tahmin edilebilir. Selanik'te 1917'de çok büyük bir yangın çıkmış. Bu yangın, Türk mahellesi hariç diğer yerleri kül etmiş. Zaman içinde bazı eserlerimiz  türlü sebeplerle yok olmuş, bazıları ihmale uğramış, bazıları da cami iken kilise yapılarak kimlik değişikliğine zorlanmış. Üç yerde çok yaralandık. Bunlardan biri Abdülhamid Han'ın üç yıl sürgünde hapis hayatı yaşadığı Alatini Köşkü. Bina bugün vilayet binası. Diğeri Gazi Evrenos Bey Türbesi, üçüncüsü de Eminzâde Hacı Ahmed Ağa camiî.
Yunanistan'ın tamamı bir tarafa; tek başına Selanik bölgesinde, Yenice-i Vardar'daki eserlerimiz sıralansa bu sütun almaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.