Şahsiyetli bir devlet tavrı

A -
A +

ABD'nin süper güç olması, II. Cihan Harbi galibiyetiyle 1945'ten sonradır. Sovyetler Birliği'nin diğer süper güç olması da bu tarihten sonradır. SSCB, Garbi Türkistan, Macaristan, Çekoslovakya, Azerbaycan işgalleri dışında doğrudan cephe harbi kazanamadı. Aksine; Afganistan işgali, devâsâ Sovyetlerin sonunu getirdi. Amerika da girdiği Vietnam, Afganistan, Irak, Somali gibi harplerin sürekli kaybeden tarafı oldu. Bu hâl devam etmektedir.
BOP/Büyük Ortadoğu Projesi'nin daha ne dolduğu anlaşılmadan vazgeçilerek onun yerini Arap Baharı adı altında Kuzey Afrika ve Orta Doğu'yu dikta rejimlerinden kurtararak demokrasi getirme faaliyeti aldı.
Tunus, Mısır, Libya, Yemen Suriye derken tekrar başa dönüldü.
Yine niyet muğlaklığı yaşandı.
Arap Baharı'nın Sünni hakimiyete sebep olacağı endişesine düşüldü. Türkiye'deki Sünni iktidar, Suriye'de Beşar Esad rejimi ve Irak'ta Maliki hükümetiyle dengelenmeye çalışıldı. O kadarla da kalınmadı. Mısır'da seçimle işbaşına gelmiş iktidar darbeyle devrildi.
Şu harita görülüyor olmalı:
Afganistan'dan Atlas Okyanusuna kadarki yeşil kuşak üzerinde Amerikan siyaseti sürekli çıkmaza düşmekte, sürekli kaybetmekte. Doğru zamanda doğru kararlar alamamıştır. Aksine aldığı doğru kararları ya Mısır örneğinde görüldüğü gibi  bizzat tahrip etmiş veya Suriye örneğinde görüldüğü gibi yüzüstü bırakmış veya Irak'taki gibi üst üste vahim hatalar işlemiştir. Bütün bu hatalar nihayetinde terör örgütlerine yaradı. Kaldı ki bu terör örgütleri ve öncelikle gündemde olan IŞİD'in mahiyeti de ayrı muammadır.
IŞİD adlı terör örgütü evvela Suriye'de faaliyet gösterdi. Moskova, Pekin, Tahran destekli Beşar Esad, örgütü besleyerek Irak tarafına yolladı. 10 bin kişilik bir militan grubu, Irak ordusunu mağlup edebildi, şehirleri, barajları, petrol kuyularını ele geçirdi. Bunlar olurken Washington sessizce bekleyişteydi. Halbuki o sırada Suriye ve Irak'ta kan gövdeyi götürüyordu. Hatta Şarkî Türkistan'da Çin, yargısız infazlar yapıyor namazı ve orucu yasaklıyor, Arakan'da Budist rahipler Müslümanları boğazlıyorlardı.
İki Amerikalı gazetecinin IŞİD tarafından vahşice öldürülmesine kadar Washington idaresi sessiz kaldı. Bu katliam, nihayet harekete geçme sebebi oldu. Evvela Obama, Galler'de Erdoğan'la görüştü. Sonra savunma bakanları Ankara'ya geldi. Hemen ardından Cidde'de bir zirve yapıldı. Zirvenin peşinden dışişleri bakanı Ankara'yı ziyaret etti.
Arap devletleri, Cidde Bildirisi'ni hemen imzaladılar. Türkiye, imzalamadı. O imzayı atmamak şahsiyetli bir devlet politikasının eseridir. Türkiye'nin imzalamadığı o bildirinin icrai tarafı çok zayıflamıştır. Üstelik Amerikan medyası da bu Çelik Ortaklık gerekçesini yetersiz bulmakta. Bizim, hudut güvenliğini temin etmemiz ve insani yardım yapmamız kâfidir. İncirliği naklederlerse -ki yapılmaz- bu kendi bilecekleridir.
Türkiye doğru yoldadır.
1914'te Almanya ile "Çelik Koalisyon" macerası, bizim için bir imparatorluğa mal oldu. İç barışı kurarken dışarıda sipariş üzerine bir kere daha maceraya girme niyetimiz yok. Bizim işimiz var; başarmak zorunda olduğumuz büyük projelerimiz var. Biz imzamızı, o projelere atacağız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.