Türkiye Şam’a neden el uzatmalı?

A -
A +
Önce şu tespitlere bir göz atalım.
Suriye’de Esad rejiminin kontrol ettiği ve yanında yer alan Nusayri nüfus savaştan önce 2 milyon 640 bin kişiydi.
Ülkedeki yaklaşık 2 milyon Hıristiyan’ın çoğu da savaş çıktıktan sonra göç etti.
Şam rejiminin bu savaşta yetişmiş 100 binden fazla genci öldü.
Savaştan önce nüfusu 1 milyon 800 bin olan Şam’ın nüfusu ise bugün 5 milyon civarında. Neredeyse Lazkiye hariç tüm rejim taraftarları Şam ve çevresinde dar bir alana hapsoldular.
Çünkü ülkede konuşlanan İran ordusu, DEAŞ’ın saldırıları ile boşalan ve Şam’a göç eden Nusayri-Hıristiyan nüfusun boşalttığı yerlere DEAŞ’ı kovduktan sonra Afganistan’dan, Pakistan ve çeşitli ülkelerden getirilen ekstremist Şii nüfusu yerleştirdi. Ve buna devam etmekte.
Geçen hafta Lazkiye’nin güney mahallesi Jable’de de bombalar patladı. Yakında oradaki Nusayriler de göç edecek ve göreceksiniz oralara da yine İran’ın Şiileri yerleştirilecek.
İran Suriye’nin demografik yapısını değiştiriyor. Nusayri nüfus bu kez azgın ve saldırgan radikal bir Şii nüfus ile baş başa kalma durumunda.
Çaktırmıyorlar ama rejim çok sıkıntılı.
Bir çarpıcı örnek daha.
Şam 15 gündür susuz.
Çünkü şehrin 16 kilometre kuzeyinde muhaliflerin kontrolünde bulunan ve aynı zamanda Şam’ın su ihtiyacını karşılayan Barada Vadisi’nden su akışı kesildi. İki hafta öncesine kadar, rejim güçleri, Şam'a su akışının engellenmemesi karşılığında muhaliflerin kontrolündeki bölgeye sınırlı miktarda gıda girmesine izin veriyordu.
Şimdiye kadar Şam’da bu vadiden kaynaklı bir su sıkıntısı olmadı ama 15 gündür yaşanan sıkıntının sebebi Hizbullah ve İran ordusunun uçaklarının vadideki yerleşim yerlerini bombalamaları ve vadi içindeki Ayn-el Fica pınarına saldırarak buradaki pompa ve depoları, su dağıtım sistemlerini tahrip etmeleri.
Muhalifler İran uçaklarıyla suyun kesildiğini belirterek hem Şam rejimi, hem de Rus ordusu ile irtibat kurdular ve “Biz suyun akmasını istiyoruz ama İran uçakları tahrip etti. Yapacak gücümüz yok. Siz eleman gönderin ve yaptırın. Her türlü güvenliği sağlarız” dediler. Bu teklife hem Şam’dan hem de Rus ordusundan olumlu cevap geldi. Rus ve Suriye ordusundan üç general rütbesinde subay ile Rus mühendisler Barada Vadisi'ne gittiler ama Hizbullah militanları tarafından vadiye girmelerine engel olundu.
Artık Şam rejiminin bir ordusu yok sayılır. İran’ın bölgede 80 bin kişilik ordusu var. Hizbullah hariç.
Şam rejimi hakikaten çaresiz. İran’dan kurtulmak istiyor. Zaten bunun için ateşkese gönüllü oldu. Aslında Halep’i de istemiyordu ama İran bastırdı. Çünkü İran “Faydalı Suriye” dediği bir şeridi kontrolü altına alarak “Şii Irak” üzerinden Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanmayı hedefliyor. PKK ve YPG’yi artık el altından bile değil, alenen terör eylemleri yapmaları konusunda destekleyerek Türkiye’yi oyalamak ve kendi derdine düşürmek istemelerinin sebebi bu.
Evet, sözün özü şu:
Şam, Türkiye’nin kendisine el uzatmasını bekliyor ama İran’a neredeyse esir olmuş durumda. İran’dan kurtulmak için Rusya ve Türkiye’ye ihtiyacı var. Rusya da İran’dan rahatsız. Bölgede zaman zaman karşı karşıya gelmeye başladılar bile ve bunun yakında birtakım yansımalarını okuyacaksınız.
Çoğu kişi “Katil Esad’a el uzatmak mı, Allah korusun” ya da “Kılıçdaroğlu’nun dediğine gelmek mi, Allah esirgesin” diyecektir eminim.
Bu lafları bırakın. Kılıçdaroğlu’nun aklı ermez bu işlere. O kendi eline birtakım merkezlerden tutuşturulan metinleri tekrar eden kukladan başka bir şey değil. Türkiye, geleceği okuyabilecek bir akla sahip olan bir ülke artık. Nasıl Rusya ve İsrail ile ilişkilerde ön alıcı adımlar atıldıysa, aynı adımları Şam rejimi ile atmamak için neden yok. Kaldı ki Binali Yıldırım ilk Başbakan olduğu günlerde bile bunun ipuçlarını verdi. Ama araya bir sürü provokasyon ve katliam girdi.
Bu ilişki nasıl kurulur, Şam’ın artık bir tehdit olarak gördüğü İran’dan kurtulması için nasıl hareket edilir, artık o da diplomasinin işi.
 
FUAT UĞUR'UN DİĞER YAZISI İÇİN TIKLAYIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.