Kılıçdaroğlu’nu hiç böyle görmemiştim

A -
A +
Salı günkü grup toplantısında konuşurken dikkatimi çekti bu durum.
Önce aklıma bunun idrar yolları iltihaplanmasından kaynaklı sorunu gidermek için geçen hafta yapılan küçük çaplı ameliyattan kaynaklanmış olabileceği düşüncesi geldi. Ama sonra fikrim değişti. Nihayetinde yüzlerce kilometre yol kat etmiş biri Kemal Kılıçdaroğlu.
Evet, Kemal Bey yine her zamanki gibi konuşuyor, çocuklara yönelik cinsel saldırıdan tutun, Afrin’e, ordan Rex Tillerson-Tayyip Erdoğan görüşmesine dek her konudaki fikirlerini söylüyor ve zaman zaman da sesini birkaç ton yükselterek ajitasyona başvuruyordu.
Bir ara yakın plandaki görüntüsü geldi konuşurken ekranlara. Tuhaf ama dudakları titriyordu. Yanlış mı görüyorum acaba diye daha dikkatle incelemeye başladım. Doğruydu. Bıyıkları âdeta zangır zangır titriyordu. Böyle bir şeyi ilk kez gördüm Kemal Kılıçdaroğlu’nda. Kendine hükmetmeye çalışıyordu belli ama tadı çok kaçıktı. Acaba bir korkusu mu vardı? Yoksa kötü bir haber mi almıştı ya da uzaylı bir androidi andıran o çelikten sinirleri mi bozulmuştu?
Bir kenara not olarak aldım ama yine de fazla üzerinde durmadım bu durumun.
Lakin ertesi gün üst üste gelen üç mesaj iyice afallattı beni.
Önce uzaktaki bir dostum bana çok enteresan bir bilgi gönderdi mesaj olarak.
“Bulunduğum konumdan dolayı kendim tweet atıp paylaşamıyorum ama dostlarım bilsin istedim. CHP yakın gelecekte önemli değişikliklere hazırlanıyor. Kemal Kılıçdaroğlu sağlık sorunları nedeniyle partiyi bırakıyor. Haluk Koç veya Faik Öztrak’a emanet edecek partiyi. Parti de çok yakında kongreye gidip kendi liderini seçecek.”
Aradan birkaç saat geçti, bir başkası aradı telefonla. CHP’li bir vekille çok yakın görüşen bir dostumdu. Ama o vekil, arkadaşımın benimle dostluğundan habersiz. “Muharrem İnce’nin tüzük değişikliği için çalışmalarına dikkat et, yeni bir dalga geliyor CHP’de” dedi.
Ve üçüncü mesaj da eski bir CHP’liden. Meral Akşener ile HDP kuyrukçuluğunun partiyi erittiğini ve İstanbul sermayesinin işe el attığını söyledi.
Haydaa!
Tüm bunları alt alta topladığımda çıkan sonuç bir değişimin geldiğini gösteriyor. Ama siyaset bu. Yerine gelecek adam o makamı doldurabilir mi bunu iyice tartacakları kesin. Kısaca Kemal Bey’in kullanım süresi doldu gibi görünmekte.
Bu epey uzak öngörü için yanılma payım yüksek olsa da ben riske ettim ve yazdım öğrendiklerimi, izlenimlerimi. Bekleyip görelim.
 
Nazlı Ilıcak ve FETÖ ablası Hanım Büşra Erdal ile aynı koğuşta 4 ay…
 
Sözcü davasının cezaevine giren iki “suçlusu”ndan biriydi Mediha Olgun. Yaşadıklarını az çok siz de biliyorsunuz. Sorumlusu olmadığı imzalı bir haber nedeniyle “Gökmen Ulu’nun imzasıyla yayınlanan haberle ilgisi olmamakla birlikte FETÖ’ye bilerek ve isteyerek yardım”dan tutuklandı. Haksız yere 4 ay cezaevinde kaldı.
Çıktıktan sonra cezaevindeki günlüklerini kitap olarak değerlendirmeye karar vermiş. Bunu önceki gün TGRT’ye bizi ziyarete geldiğinde öğrendik. Çantasından iki kitap çıkardı, Cem’e ve bana uzattı. Cezaevinde kaldığı 4 ayı, öncesini, sonrasını, kendi yaşam öyküsünden çeşitli bölümleri paylaştığı bir anı roman.
Kitabın adı “19 Mayıs; Cezaevinde bir gazeteci” ve Motto Yayınevi’nde basılmış.
Aldığım günün gecesine kadar kitabı okuyup bitirdim. Son derece samimi bir dille yazılmış ve çok akıcı. Anı-roman diyebileceğiz bir tarzda kaleme alınmış.
Kitap çok akıcı ama bunun birkaç nedeni var. Birincisi Mediha Olgun, Nazlı Ilıcak ve FETÖ ablası Hanım Büşra Erdal ile aynı koğuşta dört ay yaşamış. Kitabı ilginç kılan en önemli özelliklerden biri bu. İkincisi de Bakırköy Cezaevi nasıl bir yer hepsini öğreniyorsunuz. Ve kitap okundukça insanı bir yandan sarıp sarmalıyor, öte yandan da şaşırtıyor.
Çünkü Nazlı Ilıcak’ın bir başka yüzüne tanık oluyorsunuz orada. Televizyon tartışma programlarında mekanik bir sesle konuşan, kızmayan ve öfkelenmeden tartışmayı sürdürebilen, Mediha Olgun’un dediği gibi hakikaten humour (mizah) duygusu pek olmayan Nazlı Ilıcak’ın bir başka yüzü.
Tartışmalar ve kavgalarla, küskünlüklerle ve bazen ilginç sohbetlerle geçen bir dört ay.
Nazlı Ilıcak’ın FETÖ üzerine düşünceleri, yaptıklarından pişman mı? 15 Temmuz hakkında ne düşünüyor? Fetullah Gülen ile ilgili fikirleri ve duyguları ne? Kimlere karşı hâlâ nefretle dolu? Her gün tuhaf ve takıntılı biçimde hangi FETÖ tutuklusu erkekten söz ediyor?
Çok çok ilginç.
Peki, gündelik cezaevi yaşamı nasıl geçiyor bu da kitapta detaylı anlatılmış. Koğuşlar nasıl? Bir cezaevi için hayli konforlu olduğunu kitaptan anlamak mümkün. Eski koğuşlarla Bakırköy Cezaevi koğuşları arasındaki karşılaştırmayı ancak gecekondu-lüks villa olarak yapabiliriz.
Neyse, en iyisi kitabı okuyun. Kitabın adı 19 Mayıs/Cezaevinde bir gazeteci.
Kılıçdaroğlu’nu hiç böyle görmemiştim
 
FUAT UĞUR'UN DİĞER YAZISI İÇİN TIKLAYIN:
Nazlı Ilıcak ve FETÖ ablası Hanım Büşra Erdal ile aynı koğuşta 4 ay…
https://turkiyegazetesi.com/yazarlar/fuat-ugur/600849.aspx
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.