Kültür soykırımı

A -
A +
Bosnalı fotoğraf sanatçısı Ziyah Galic, Bosna'daki soykırım kurbanlarının ölüme giden son yolculuklarında yanlarında taşıdıkları eşyaları fotoğraflayıp farklı ülkelerdeki fotoğraf festivallerinde sergiliyor.
Galic, soykırımın bir ırkın ya da politik, dînî veya etnik bir gurubun sistemli bir şekilde ve kasıtlı olarak yok edilmesi ile sınırlı olmadığını vurguluyor ve "soykırım, insan öldürmek olduğu kadar mülkiyetin, kültürel mirasın, nihayetinde onların varlığına dair her şeyin yok edilmesidir" diyor.
Bir soykırımda her zaman ölenlerden geriye onların çürüyen bedenlerinden daha dayanaklı olan bir şeyler kalır. Ama bunlar zamanla göz önünden kalkar ve hafızadan silinir. Hafızadan silinmeyen ise onlara ait hikâyelerdir. Hikâyeler kültürleri nesilden nesile taşır.
Galic haklıdır, her zaman ölenlerden geriye onların çürüyen bedenlerinden daha dayanaklı bir şeyler kalır. Eğer tarihî ve kültürel varlıklarımızın değeri bilinir, yenilenerek korunur ve kullanılırsa bugün sürdürülen çoğu kavga hayatımızdan çıkar.
Yakın tarihimiz; mülkiyetin, kültürel mirasın, nihayetinde onların varlığına dair her şeyin sözde ülkeyi kalkındırmak adına mevcut tarih ve kültürel varlıkları yağmalayan idareciler eliyle nasıl yapıldığının örnekleri ile doludur.
Adından çok söz edilen bir örnek, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Sena EKİCİ'nin "1982 Anayasası nasıl hazırlandı" çalışmasında aktardığı Muş valiliği döneminde Vali Tevfik Sırrı Gür'ün icraatlarıdır.
"Vali Gür'ün şehirde cami, medrese, külliye ve mezarlıkları nasıl yerle bir ettiğidir. Ailemin de içinde bulunduğu bu mağdurlar dizisinde medrese, tekkeden başka en çok incindiğim nokta şu anda Muş Endüstri Meslek Lisesi Motor Atölyesi'nin bulunduğu yerdeki aile mezarlığımızın hazin âkıbetidir. Seyyid Molla Haşim aile mezarlığını; dedemin gözleri önünde Vali Tevfik Sırrı Gür, işçilerin başında bizzat nezaret ederek yerle bir edilmesini sağlamıştır. Bu duruma müdahale eden dedemi de hapse attıran vali ve idarecilerinin isimleri nerede?
Aynı valiyi Mersin'deki icraatları ile "Efsane Vali Tevfik Sırrı Gür" başlığı altında nakleden Özdemir İnce "Çocukluğumda bir yatırın türbesini yıktırmak istediği için gözleri kör olan bir valinin ibretlik öyküsü anlatılırdı halk arasında. İşçiler türbenin duvarını yıkıyorlar, ertesi gün geliyorlar ki duvar sapasağlam. Duvarı gene yıkıyorlar ertesi gün gene sapasağlam. Sonunda yatır emir kullarını değil emir veren valiyi cezalandırıp gözlerini kör ediyor... Sözü edilen kişi 1942 yılında Mersin'e atanan Tevfik Sırrı Gür. Valinin yatır tarafından cezalandırılması elbette tevatürden başka bir şey değil. Ama Tevfik Sırrı Gür'ün mütevazı emeklilik döneminde bir göz ameliyatı geçirdiği doğru. Uğur Ersoy'un kitabından öğrendiğimize göre CHP ve DP'nin ortak çabasıyla ve (Diktatör gibi davranmak ve para yemek) gerekçesiyle Mersin'den sürdürülen vali, gözlerini ameliyat ettirmek için borç para almış... Erdemlerini göklere çıkardığımız halk, aynı zamanda nankör ve acımasızdır. Kimi zaman siyasal safsatanın iğvasına kapılıp akrep gibi sokar" diyor.
Benzer uygulamalarla kültürel mirası yok ederek milletin hafızasını kara tahta gibi silenler büyük yara açtılar ama yok edip, hikâyeler üzerinden nesillere aktarılmasını önleyemediler.
Şimdi devletin geçmişteki bazı uygulamalarından dolayı muhataplarından özür dilemesini barış sürecinin ciddi bir parçası olarak ileri sürenler bir asra yaklaşan bu mağduriyeti nereye koyacaklar?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.