Sorunlar yürümekle çözülseydi…

A -
A +

Sorunları çözmenin kolay bir yolunu bulduk. Uzak Doğu, Orta Doğu, Latin Amerika ülkeleri hep bu yolu kullanır Avrupa'da pek kullanılmasa da. Fakirliği çözmenin, işsizlere iş bulmanın, tecavüzcüleri lanetlemenin, bağımlılığı yok etmenin, iş kazalarını önlemenin hatta deprem çadırı dağıtımını düzeltmenin, en pratik yoludur "yürümek"...

Eskiden "bırakın yürüsünler, yollar yürümekle aşınmaz" diyen siyasetçileri bile korkutmayan bu yol yine alıcı bulmaya başladı. Demokratik bir hak olarak algılanan yürüyüş bence, sorunun mağdurları eliyle sorunu çözmekle yükümlü aktörleri aklayan, toplumun gazını alma aparatından başka bir şey değil. Bugünlerde siyaset dışı alanlarda da farklı sebeplerle mağdur toplum kesimleri mağduriyetlerin, ifade için veya bir tehdide dikkat çekmek için yürüyor. Hâlbuki sabah baş ağrısı ile uyanmak gibi aynı dertle yüz yüze geliyoruz.

Önceki gün bağımlılıkla mücadele eylem planı içinde harekete geçen Adana/Yüreğir Belediyesi bağımlılıkla mücadeleye destek için sessiz bir yürüyüş gerçekleştirdi. Öğrenciler ve vatandaşlar da ocak batıran uyuşturucu madde kullanımının önlenmesi için yürümüş.

Bence biz hâlâ bu tehlikenin çapını kavramış değiliz.

ABD Rowan Üniversitesinden Prof. Dr. Andres Pumariega, geçtiğimiz yıl İstanbul'da gençler arasında uyuşturucu kullanımı ile ilgili yaptığı 2011-2012 yıllarını kapsayan bir araştırmanın sonuçlarını açıklamıştı. İstanbul'da 39 ilçede 154 lisede çoğunluğu lise öğrencisi 32 bin öğrenciyi kapsayan araştırmada her 100 öğrenciden 45'i sigara, 32'si alkol, 9'u ise uyuşturucu kullanıyor. Özetle "Türkiye'deki kullanım oranları ABD ve Avrupa ülkelerine göre geride ama madde bağımlılığı konusunda ciddi artış var. Aile içi iletişim güçlendirilmeli, Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlığı ciddi projeler üretmeli. Tedbirlerinizi bir an önce alın, yoksa kentleşen dünyada durumunuz Batı ülkelerinden farklı olmaz" diyen Prof. Dr. Andres Pumariega'nın tavsiyeleri içinde, aralarında şöhretli isimlerin de katıldığı kalabalık yürüyüşler yoktur.

Kötüyü lanetlemenin onu yok ettiğini hiç kimse yazmadı ama iyi olanın tekrarlandığında bunun insanların karakteri haline geldiğini herkes biliyor. Psikolojik analizin temeli iyi olan üzerine odaklanmaktır. Eğer bu tür yürüyüşler çocuklarımızın ve gençlerimizin daha ilk yıllarında eğitimlerinin yeterli ahlak ve dînî terbiye ile güçlendirilmesi için kamuoyu desteği verilmesi adına yapılsa daha güçlü bir mesaj olur. Çünkü içinde bulunduğumuz dünya alkol veya uyuşturucu kullanımını meşrulaştıran ve teşvik eden bir dünyadır. Çocukların ve gençlerin bedeninden önce zihnini uyuşturucudan kurtarmalıdır.

Kötü bir alışkanlıktan kurtulmanın en etkili yolu ona hiç bulaşmamak olmakla birlikte dînî terbiyenin, uyuşturucu salgını ve bütün salgınlar karşısında güçlü bir savunma sistemi olduğunu söylüyor Yazar David Wilkerson ve dînî telkin ve terbiye ile kaşarlanmış bağımlılarla bile nasıl baş ettiğini anlatıyor. Albuquerque/New Mexico'da bulunan tedavi merkezindeki çalışma sonuçlarını şöyle özetliyor.

"Küçük hırsızlar, katiller, uyuşturucu bağımlıları birçok insan tek ortak noktaları uyuşturucu alışkanlıkları ve kurtulma istekleriydi. Burada kullanılan tek tedavi dînî telkinlerdir. Bağımlılar kriz sancılarından hiçbirini çekmezken, herhangi bir ilaç da kullanmıyorlar. İyileştirme oranı ise %85'in üstünde."

Acaba diyorum, tecrübe edilmiş eğitim usullerini arkaya atıp bizi meydanlara çağıran bu "yürümenin" bizim fark edemediğimiz bir cazibesi mi var?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.