Kovanından çıkmayan arı bal yapamaz

A -
A +
Prof. Dr. Çağrı Erhan, “Uluslararası öğrenci hareketliliği” başlıklı dünkü yazısında ABD’de eyalet bütçelerinden aldıkları destekle ayakta durmaya çalışan üniversitelerde, bütçe kesintileri sebebiyle zor günler yaşandığını belirterek devlet bursuyla veya kendi masraflarını karşılayarak ABD’de yükseköğretim yapmaya gelen uluslararası öğrencilerin “kurtarıcı” gibi görüldüğünü vurguluyor.
Prof. Erhan “ABD üniversitelerinde 2017 itibariyle 362.000 Çinli, 206.000 Hintli, 71.000 Güney Koreli ve 55.000 Suudi Arabistanlı olmak üzere 1.200.000 civarında uluslararası öğrenci bulunuyor. Türk üniversitelerinde okuyan yabancı öğrenci sayısı ise 110.000 kadar. Bunlarında çok büyük bir kısmı Türkiye tarafından verilen burslarla gelen Azerbaycan, Türkmenistan, Suriye, İran, Afganistan, Irak, Yunanistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Kosovalı öğrenciler” olduğunu belirterek “Türkiye’nin tüm uluslararası öğrencilerden aldığı %2,2’lik pay nasıl en az üçe katlanır? Türkiye küresel öğrenci hareketliliğinin merkezlerinden biri hâline gelerek ekonomik kazancını nasıl artırabilir? Çinlileri, Hintlileri, Korelileri, Suudileri Türkiye’ye nasıl çekebiliriz?” diye soruyor.
Bu soruların kampüs dışından, bizim durduğumuz yerden farklı cevapları var. Üniversitelerin kendi ülkelerinden veya yabancı ülkelerden öğrenci çekme yeteneği veya kapasitesi mezun öğrencilerin hayata girdiklerinde hem kendi hayatları hem toplum hayatlarına sağladıkları katkı ile orantılıdır. Bilginin yaşadığımız hayatta bir karşılığı olmalıdır. Bu karşılığın önemi, öğrenci için de üniversitenin kurumsal kimliği için de geçerlidir. Toplum içeriden dışarıdan bu kurumları etiketler ve karşılık verir...
Üniversiteler toplum hayatındaki sorunlara çözüm üreten önemli bir paydaştır. Bu yeteneği yurt içinden dışarı taştığı zaman dışarıdan da fark edilir ve basitçesi yabancı öğrenci talepleri ile karşılık bulur.
Örnekleyelim, 13 Mart 1992 Erzincan depreminden sonra deprem dolayısıyla müdahalede geç kalınmış vakalara mahallinde müdahale için Hacettepe Tıp Fakültesi, Gülhane Tıp Fakültesi öğretim üyelerinin de aralarında bulunduğu, Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği  “İnterplast” ekibi Erzincan’da iki hafta süreyle görev yapmış, yüzlerce vakaya müdahale etmişti. Keza, ODTÜ’den Prof. Dr. Polat Gülkan ve ekibi, İTÜ’den Prof. Dr. Zekai Celep ve ekibi, deprem sonrası mekânların iyileştirme çalışmaları için deprem bölgesinde uzunca bir süre bulundular. Bu üniversiteler deprem sonrası sorunların çözümünde şehrin ve hayatın içindeydi. Bu çalışmaları ve tecrübeleri daha sonra akademik yayınlar arasında yer aldı ve müteakip depremlerde çözüm için yol haritası olarak faydalanıldı.
Dikkat çekici olan aynı şekilde yurt dışından, Alman, Rus, Japon ve çok sayıda yabancı ülke üniversitelerinden de araştırmacı akademisyen gelerek mahallinde çalışmalarda bulundu ve sonuçları paylaştı. Bu üniversiteler bizim çalışmalarımıza katkı sağlarken kendilerinin de kurumsal olarak fark edilmesini sağlamıştır. Bu çalışmaların yurt dışında yapılması hâlinde sonuçları da aynı olacaktır.
Bir işin iyi yapılması kâfi değildir, bunun muhatapları tarafından da fark edilmesi gerekir. Bizim üniversite dışından gözlemlerimiz şudur ki; Üniversitelerimiz öğrenci üzerinde yoğunlaşıp araştırma çalışmalarını arkaya atıyor. Akademisyenlerin ömrü yüzde seksen amfilerde derste, yüzde yirmi araştırmada geçiyor. "Seksene yirmi" kuralı burada/bizde terse çalışıyor. Üniversitelerin stratejik planlaması “yenilik getir-bunu halka indir” olmalıdır. Araştırma halka indiğinde ticarileşir, ekonomik değer ifade eder. Akademik yetenek kampüs sınırları içine mahkûm ediliyor.
Burada basit ama evrensel bir kural devreye giriyor: “Kovanından çıkmayan arı bal yapamaz...” Bu, her meslek grubu için geçerlidir. Artık “Kovan” dünya küresel bir köy olduktan beri ülke sınırları ile tanımlanmıyor. Ülkelerin gelişmesi ancak üniversitelerin katkısı ile mümkün. Bunun için dış paydaşlarla iş birliği şarttır. "İçerisi bana yeter” diyenlerin battığı bir dünyada yaşıyoruz artık...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.