Uyuşturucu trafiğinin “Kara Noktası”

A -
A +
 
Metruk binalar size neyi hatırlatıyor bilmem. Bana Haşhaşilerin suç mekânı “Alamut Kalesi” gibi gelir. Metruk suç mekânlarını yok etme savaşında verdiği mücadeleden dolayı sayın Süleyman Soylu ve tüm ekibine buradan tebrik ve teşekkürlerimi iletiyorum.
Sn. Bakan, Emniyet Genel Müdürlüğü Sosyal Hizmetler ve Sağlık Daire Başkanlığında gerçekleştirilen “En iyi narkotik polisi anne” konulu panelin açılış konuşmasında uyuşturucu madde kullanan ve satanlara ilişkin “profilleme çalışması” hakkında şu bilgiyi paylaştı:
"Narkolog araştırmamızda iki sonuç çıktı, uyuşturucuyu evde kullanıyorum, metruk binalarda kullanıyorum. 100 bini aşkın metruk binaya operasyon başlattık ve bunların 90 bine yakınını yıktık. Yıkamadığımız 15 binini de tamamen restore ettik ve onların metruk bina olarak kullanılmasını engellemeye çalıştık..."
Hepimiz biliyoruz ki, kim ve nasıl bir insan olacağımızı, “hayatlarımızın biçimi ve niteliği, aile ve yakın çevre, toplum ve yaşamak zorunda kaldığı sosyo-ekonomik ve kültürel şartlar” belirler.
Çarpık ve çöplük bir çevrenin insanı nasıl tahrip ettiği tartışılmaz. Bu anlamda şehirlerimizde tahripkâr virüs gibi serpiştirilmiş “Metruk binaların” uyuşturucu satışı ve kullanımı başta olmak üzere çeşitli suç ve suça yataklık eden bir tehdit olduğunu birçok defa yazılarımda aktarmıştım.
“Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir!..” (08.01.2018/Türkiye) başlıklı yazımda suçun zirveye ulaştığı New York kentinde 1994 yılında belediye başkanlığına seçilen Rudolf Giuliani’nin “Suçlarla mücadeleyi nasıl başardın?” sorusuna verdiği cevabı nakletmiştim:
Rudolf Giuliani’nin basit bir açıklaması vardı: “Terk edilmiş bile olsa, bir binada bir cam kırıldığında hemen tamir ettirdim. Bir sokağın suç bölgesine dönüşmesi önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlar. Bir binanın köşesine biri, bir torba çöp bıraksın, bir süre sonra, her geçen çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Daha kötüsü, bu sokakta daha büyük suçların da işlenebileceği algısı yerleşir. Ardından daha büyük suçlar gelir, bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir bölgeye dönüşür. Kötülük, hızla bulaşır!
İşte bu “metruk binalar” Sayın Bakan'ın ifade ettiği “Bizden uzakta, bizim görmediğimiz, bize yakın olmayan yerler” yüzlerce gencin hayatını kaybettiği adını bile duymadığımız o zehirlerin hepsinin, sadece buralarda kullanıldığını zannettiğimiz mekânlardır...
Sn. Bakan'ın ifadesiyle; “Kendi çocuklarını garantide zannetmek, bu trajedinin kendi çocuklarına musallat olmayacağını sanmak gaflettir.”
Böyle düşünenleri ikna etmek için uzmanların etkili bir tavsiyesi var: “… Uyuşturucu bağımlısı bir gencin girdiği uyuşturucu krizinde merdiven altında nasıl çırpınıp, tir tir titrediğini, başındaki ailesinin çaresizliğini izlemeli…”
Metruk binalarda, köşebaşlarında, okul önlerinde, merdiven altlarında bizi içeriden, yani çocuklarımızdan vuran uyuşturucu çeteleri ile mücadele Sn. Soylu’nun belirttiği gibi; "Onları hissetmeden, görmeden sırça köşklerde yapılan mücadele başarılı olamaz…”
Uyuşturucu belasına çocuğunu kurban verenler veya tehlikeyi yakın gören babaları, ellerinde sopalarla uyuşturucu satıcısı avına çıkmadan önce daha güçlü bir yolu var; “Verilen mücadelenin parçası olmak."
“En iyi narkotik polisi anne” projesi mücadeleye katkı sağlamak isteyen aileler için bir imkân olabilir ve olmalıdır.
Umarım proje lokal kalmaz ve bilgilendirme tabana yayılır. Bu da bir nevi salgınla mücadele gibi. Eğer topyekûn olmazsa bir süre sonra başa döneriz...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.