İngiliz'i okuma kılavuzu

A -
A +
İngiliz halkını kanlı bir iç savaştan korumak için yeni sömürgeler bulmalı, imparatorluk kurmalıyız. Bu fantezi değil, ekmek davası. Cecil John Rhodes

Yıl 1853
Yer Bishop's Stortford
Londra'nın kuzeyindeki sakin beldede Anglikan rahibi Francis William'ın beşinci oğlu doğar. Adını Cecil koyarlar. Cecil silik, donuk, hastalıklı bir çocuktur, ancak 9 yaşında mektebe başlar. Astım nöbetleri sıklaşınca okuldan alırlar (1869). Zehir gibi zeki bir talebe değildir, okumasa da olur icabında...
Ailesi sağlığından endişelidir, vereme karmasından korkarlar. İngiltere'nin havası yaramıyor olabilir mi? Acaba günlük güneşlik bir coğrafyada yaşasa?
Abisi Herbert kadrolu sömürgeci olarak, Güney Afrika'ya yerleştirilmiştir. Cecil'i de bir yelkenliyle bindirir yanına yollarlar, hem belki deniz havası iyi gelir çocuğa.
Cecil 70 gün süren bir yolculuktan sonra (1 Eylül 1870) Afrika'ya ayak basar. Dal gibi ince bir delikanlıdır, benzi kül gibidir, içine kapanıktır ayrıca.
Bir süre Natal'in Kadastrocu - Generali Dr. P.C. Sutherland ile çalışır. Sonra bir yerlerden borç bulur ve abisinin çiftliğine doğru yola çıkar.
Ağabeyi o yıl pamuk ekmiştir, arazi pamuk ziraatı için münasip değildir oysa. Yatırdıklarını bile alamazlar, hevesleri kalır kursaklarında.
Eh tarımda tutturamadılarsa, madene geçerler, Afrika'da fırsat çoktur nasıl olsa...
Nitekim pılıyı pırtıyı toplar, yola çıkarlar. Doooğru Kimberley'deki elmas alanlarına...
KAZI KAZAN
İrice bir elmas parçası hayatınızı değiştirebilir mi? Değiştirebilir. Bu yüzden elmas avcıları nefessiz çalışırlar. Zaman zaman kazı alanlarında çöküntüler yaşanır, toprak altında kalırlar. Zaten sağlıksız yaşıyorlardır, su ve sebze bulamaz, o sarı sıcakta deliler gibi toprağı tırmalarlar. 
Kimberley herkesin yüzünü güldürmese de Rhodes biraderler umduklarını fazlasıyla bulurlar. İşe su pompası pazarlamakla başlar derken aracılığa tefeciliğe kafa yorarlar.
1874 ve 1875 yıllarında bir kriz yaşanır. Cecil Rhodes piyasada kalır, inadına yatırım yapar.
Kırılma noktası denilen şey bu herhalde, eğer pamukçuluğu başarabilmiş olsalar, basit bir çiftçi olarak kalacak, ömürleri çürüyecektir boz bulanık savanalarda.
Evet elmastan iyi kazanırlar ancak bunlar Cecil'in gözünü doyurmaz, aksine hırsı artar. Büyük ama çok büyük oynamalıdır. Nitekim sırtını acımasız kapitalist Rothschilds'lere dayar, Kimberley bölgesindeki büyük küçük bütün elmas işletmelerini almaya başlar. Hepsini ele geçirmeli, tek rakip bırakmamalıdır ortalıkta. Paraysa para, yoksa kendin bilirsin valla! Bu firmayı tanıyorsunuz efendim. De Beer's markasıyla ışıltılı rüyalar satıyor kadınlara. Sadece 2014 cirosu 80 milyar dolar. Adeta yön veriyor elmas piyasasına.
Cecil Rhodes şirketin büyük hissedarıdır, Genel Başkanlığını da yapar ayrıca. Ciddi bir nakit gücü vardır, dağları oynatır âdeta. Sadece Büyük Oyuk'ta (Big Hole) 215 metre derine iner, hektarlarca alana yayılırlar. Çapı 1.6 kilometre olan bir çukur düşünün, tam 22 milyon ton toprak kazar ve 3 bin kilo elmas çıkarırlar.
İNGİLİZ HAKİMİYETİ İÇİN
Elmas dediğin kömürün bir cinsidir aslında. Ama onlar reklamını iyi yapar bulunmaz Bursa kumaşı gibi sunarlar. Cecil 1890'da Londra Elmas Birliği ile temasa girer, dünya kaynaklarını kontrol altında tutmayı kararlaştırırlar. Monopol sayesinde malı ayağa düşürmez, uçuk fiyatlarla satmayı başarırlar. En az elmas kadar alımlı onlarca kristal vardır (zümrüt, yakut, safir, topaz) ama hiçbiri o paralarla tanışamaz.
Rhodes bir ara işleri ortağı Rudd'a bırakıp İngiltere'ye döner tahsilini tamamlayacaktır güya. Oxford'a kaydını yaptırır, mektebe başlar. Üniversite açılış töreninde kökten müstemlekeci John Ruskin kürsüye çıkar. Gençlere hitaben yaptığı konuşmada İngiliz sömürgeciliğinin önemine vurgu yapar. Rhodes o nutuktan çok etkilenir, kanlı paralarına bahane bulur, vicdanını rahatlatmaya bakar.
Sadece bir sömestir okuyabilir, bu arada masonlarla tanışır, aralarına katılır. İş adamlığından talebeliğe inmek bir nevi tenzili rütbe olmuştur. Onun defterle kalemle kaybedecek vakti yoktur oysa. Gitmelidir! Şimdi tam vaktidir. Kara kıtayı ele geçirebilir bu zaman zarfında.
Evet İngilizlerin okuyan adama ihtiyacı vardır ama bu kendi olmak zorunda değildir. Sırf bu gaye ile burslar verir, imparatorluğa (ve kendine) sadık adamlar yetiştirmeye bakar.
HER KRİZ AYRI FIRSAT
Yıl 1880... Cape bağları asma biti istilasına uğrar, o yıl çiftçiler dişe dokunur bir ürün alamazlar. Şarapçılar harap olur, kepenk kapatırlar.
Hani derler ya krizler fırsattır. Hazır bağ bahçe fiyatları düşmüşken arazi toplamalıdır. Toplar da...
Şimdi meyve üretmekte tecrübeli bir çiftçi bulmalıdır. Kaliforniyalı Harry Pickstone gibi mesela.
Evet onu da razı eder, getirtir Afrika'ya. The Pioneer Fruit Growing Company elmadan portakala, muzdan, mangoya her meyveye girer beklenilenin de fevkinde mahsul toplar. 
Eğer bir de bunları Avrupa'ya ulaştırmanın yolunu bulurlarsa.
Rhodes işi ehline verir, Armatör Percy Molteno ile el sıkışır bu hususta (1896). Molteno onlara büyük hız katar, meyve kasaları yürüdükçe, para kasaları dolar. Şimdi daha fazla bahçe almalı ve daha çok yelken açmalıdırlar. O hızla tapu toplamaya başlar Groot Drakenstein, Wellington ve Stellenbosch bahçelerine adeta el koyar, bilahare Rhone, Boschendal'e doğru yayılırlar.
Rhodes, havaliye muazzam bir malikane inşa ettirir, bin bir gece masallarını andıran bir hayat yaşar.
Cecil Rhodes'in Lobengula adlı yerli şefini kandırıp topraklarına el koyduğunu, Rodezya adlı bir ülke kurduğunu anlatmıştık. Bu arada Masonlardan öğrendiklerini harfiyen uygular. Davası için gizli teşkilatlar kurar, yeraltında da güçlü olmaya bakar. 
YALAN DÜNYA
Antitröst yasaları ile âdeta alay eden De Beers'de zaman zaman patronlar değişse de (Rhodes, Ernest Oppenheimer, Anglo Americanplc) monopol olarak kalır yıllarca. Amerika ve Avrupa'da zaten güçlüdürler, Doğuya da açılır Asyalılara oynarlar. Önümüzdeki yıllarda sadece Hindistan'dan 75 milyon yeni müşteri bulmayı hedefliyorlar.
Elmasın Brillant usulüyle kesilmiş haline "pırlanta" denir ki ikisi aynı taştır aslında. Bunlar keçiboynuzu tohumu ile (iki dirhem bir çekirdek) tartılırdı zamanında. Elmas, kurşun kalemlerde kullandığımız grafit ya da sobaya attığımız kömür gibi bir karbon bileşiği olmasına rağmen hayli serttir. Bir elmas yine bir elmasla kesilebilir anca.
Peki karbonu laboratuvarda sıkıştırsak elmas olur mu?
Olur. Üstelik sentetik elmas aynı fiziksel kimyasal optik özellikleri gösterir, gözle anlaşılamaz asla. Hatta son yıllarda sertlik derecesi 13 olan (gerçek elmas 10) elmas yaptılar, renk katmayı da başardılar. Bunları uzmanlar bile gözle ayıramaz, spektroskoplara ihtiyaç duyarlar. Nitekim sanayide kullanılan kesici uçlar da bu yolla imal olunurlar. 
SIRRI ZULADA!
 Elmasın çok zor bulunduğu ve gitgide azaldığı yalandır, birilerinin işine yarar. Sektöre yön veren firmalar malı el altında tutar, gıdım gıdım çıkarırlar.
Elmasçılar oturur kalkar Avusturya Arşidükü Maximillian'ın, Burgonya Düşesi Mary'e taktığı tek taş pırlanta yüzüğü ballandırırlar. Ve döner gelirler reklama.
Fonda piyanolu tıngırtı, palmiyeli bir sahil, kıpkızıl gün batmakta... Mumlu, şamdanlı bir masa.  Ve amcam kalkar, kolye takar ablaya...
Nişanlı kızlarımız da özenir, benim ondan neyim eksik demeye başlarlar. Sabahın köründe kalkacak, karanlık atölyelerde son ütücülük yapacaktır o başka.
"Sonsuza dek" sloganı ile kadınların gönlünde taht kuran elması ateşe atarsanız yanar kül olur. Demek sonsuzluk ucuz değilmiş o kadar da...
Peki yüzüklerden kolyelerden dağılan o ışıltı, elmasın marifeti midir? Elmasın ışığı kırdığı vakıa ama asıl parlayan altına konan jelatin folyo ya da kakıldığı kurşundur haberiniz ola.
Elması güneşe tutarsanız bir tayf görürsünüz, maviler, morlar, sarılar... Hani o aradaki kızıllık var ya...
Kanına girilen mazlumları getirsin aklınıza...

30'LU YAŞLARI GÖREMEDEN...
Milyonlarca Afrikalı elmas madenlerinde öldüresiye çalıştırılır. Dövülür, itilir, kakılır beş kuruş da para ödenmez... Çoğu madenci 30'lu yaşlarını göremeden dehlizlerde can verir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.