Hangi Noel

A -
A +

Antalyalı papaz Nicholaos’la, Amerikalı Noel Baba’nın ne alakası olabilir? Fırsatçı Kapitalizm  yeni bir masal mı uydurmuştur acaba?

Hangi Noel

DİN ADAMI MI?

Pataralı Nicholaos, İslâm öncesi Demre’de (Myra) yaşayan ünlü bir papazdır. Nitekim İznik Konsiline de çağrılır (325). Avrupalılar onu çok tutar, hatta Barili korsanlar lahdini kırar, kemiklerini çalıp kendi kiliselerine koyarlar.
Kızağı mı?
Yoktur tabii, hem Ren geyiği ne arasın Antalya’da!..

ROMAN KAHRAMANI MI?

Eskiden nerde böyle filmler, bilgisayarlar? Çocuklar çizgi romanlarla oyalanırlar. (Teksas, Tommix…)
İşte Harper Weekly dergisinin çizerlerinden Thomas Nast değişik kahramanlar tasarlar. Al yanaklı, ak sakallı, tombul ihtiyar miniklere sevimli gelecektir ihtimal. Norveç mitolojisinden Vodan’ı, William Gilley’in şiirinden “uçan kızak” motifini keser yapıştırır kahramanına (1863).

GBT UZMANI MI?

Nast’ın hayal gücü sınır tanımaz, miniklerin kulağına “uslularla yaramazların fişlendiğini”, sabıka kayıtlarının Kuzey Kutbunda tutulduğunu fısıldar. Eğer şömine önünde oyuncak bulmak istiyorsan “iyi çocuk” olmalısındır! O kadar!
Noel Baba imajı Haçlı seferleri ve engizisyonlar yüzünden söyleyecek sözü kalmayan Kiliseye uyar. Ruhaniler mal bulmuş gibi atlarlar.

Hangi Noel

ŞERBETÇİNİN TELLALI MI?

O devirde eczacılar sadece hapla merhemle uğraşmaz, sıcak parayı renkli iksirlerle bulurlar.
İşte Georgia mukimlerinden John S. Pemberton da ‘ferahlatıcı şerbetler’ hususunda kendini aşar. Gün boyu ağdalı mayiler kaynatır, bunları sulandırıp müşterilerine sunar. Günlerden birinde tembel kalfası (Willys Venable) üşenir, sürahiye uzanacak yerde, elinin altındaki sodayı deviriverir bardağa. Bakın şu işe ki beğenileceği tutar, bi daha ver, bi daa… Artık “köpüren meşrubat” yok satar.
Muhasebeci Frank Roobinson ise maharetini gösterir, iki afilli `C` arasına `Coca Cola` yazar. Ürünü bilumum eczane ve dondurmacılara dağıtır, patentini alıp `marka` olurlar.
Pemperton ölünce (1888) Coca Cola sahipsiz kalır, Asa Candler adlı bir müteşebbis 2300 dolar verip (bugün sadece adı 70 milyar dolar) satın alır. Hem ülke çapında yayılır, hem de fıçı yerine şişelemeye geçerek bir ilke imza atar. Talep artınca cam firması Root Glass üç vardiya mesai yapar. Cola`yı market ve benzincilerde pazarlamaya başlarlar. ABD’de beyzbol takımlarına, Kanada`da köpek yarışlarına, İspanya`da boğa güreşlerine sponsor olurlar. 
Derken Coca-Cola Company`i 25 milyon dolara Atlantalı bir konsorsiyum alır. Patron Robert Woodruff yelkeni uluslararası sulara açar. General Eisenhower kola bağımlılarından biridir Coca Cola’ya âdeta “kutsal su” muamelesi yapar. Cihan Harbinde bile askerlerini kolasız bırakmaz.
Reklam işi önemlidir, bir kahraman bulmalıdırlar kolaya. Ressam Haddon Sundblum’un aklına Noel Baba gelir, eline şişeyi tutuşturur, kukuletasından çizmesine kola renklerine (kırmızı beyaz) boyar.
Montgomary Ward’ın reklam yazarları Noel Babanın geyiklerine kızıl burunlu Rudolf’u da eklerler. Yeni eleman yeni heyecandır zira (1939) 

Hangi Noel

ANTİ ÇEVRECİ Mİ?

Fidan süslemek karanlık çağlardan kalma bir putperest ritüeli. Batıda paganlar, doğuda şamanlar ağaçlara sunak gözüyle bakar, avları dallara asıp kutsarlar.
Peki ya hindi muhabbeti? Onun mazisi derin değil, Plymouth Valisi William Bradford’lu günlerden kalma.
İlerleyen yıllarda Noel Baba kapitalizmin çarklarını yağlamaya başlar. Yılbaşılarında elini sallasan al urbalıya çarpar. Sağın ponponlu bere, solun takma sakal.

Hangi Noel

İNTİHALCİ Mİ

 Gelelim ünlü Noel şarkısı Cingıl Bells’e… J. Pierpont tarafından bestelendiğinde (1857) Noel Baba gibi bir mefhum yoktur daha.
Jingle bells, jingle bells  (Zilleri şıngırdat, zilleri şıngırdat)
Jingle all the way  (Yol boyunca hep şıngırdat)
Oh what a fun it is to ride  (Sürmesi ne de hoştur)
In one horse open sleigh  (Tek atlı açık kızak)
Görüldüğü gibi Mr. James, kendi dünyasında…

Hangi Noel

KANLI NOEL

Manzara tüyler ürperticidir, küvet kanlı çanağa dönmüştür, tavandan beyin ve pıhtı parçaları sarkar.

Bildim bileli aynı espriler yapılır, “haydi görüşürüz seneye!” “Ohooo Avustralya 2016’ya girdi bile.”        Yok yılın ilk bebeği, yok cinsel taciz haberleri, yok büyük ikramiye…
Oysa... Noel denince bir hadise daha geliyor aklıma.
Aralık 1963.
Kıbrıslı Rumlar Grivas komutasında kanlı tedhiş örgütü (EOKA) kurmuş, Türkleri tacize başlamıştırlar. Cumhurbaşkanı Makarios, Enosis (Yunanistan’a bağlanma) arzusu ile yanıp tutuşmaktadır âdeta.
Ağır silahlarla donatılmış 20 bin militanları vardır, Rum Muhafız ordusu ve Yunan Silahlı Kuvvetleri de yanlarındadır ayrıca. 
TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) çatısı altında toplanan kardeşlerimiz birkaç av tüfeğine sahiptirler anca.
Oturup Esedvari bir karar alırlar. Noel’e kadar Türkleri kırıp bitirmeli, kalanları göçe zorlamalıdırlar. Daha evvel Girit’te yapmışlardır, tecrübelidirler ne de olsa. Sadece Lefkoşa’da biraz oyalanabilirler, o da çok olsun 8 saat.  
Ve işaret verilir, mermiler sürülür namluya. Dile kolay 124 köyü basar, 103’ünü boşaltırlar. Girne’de, Baf’ta, Larnaka’da, Mogosa’da 19 bin soydaşımızı evinden ocağından koparırlar. 475 kardeşimiz şehadet şerbetini yudumlar. Kayıpların akıbeti meçhuldür hâlâ.
Biz katliamlardan sadece birini anlatacağız, hani hatırasını sıcak tutma adına.
  KÂBUS GİBİ
 Lefkoşa… Kumsal semti…
İrfan Bey Sokak. No:2
Gün çoktan batmış, yerini bırakmış karanlığa…
Binbaşı Nihat İlhan o gece nöbetçidir, eşi Mürüvvet Hanım ise çocuklarını doyurmuş, pijamalarını giydirip yatıracaktır yataklarına. Yakınlardan gelen silah seslerini duyunca ışığı söndürür usulca.
Komşuları Mozaikçi Salahi Bey’in hanımı Feride ve kız kardeşi Nuvber (beş aylık kızı Işıl ile) gelir destek olurlar ona. Gurbet elde Mürüvvetçiği yalnız bırakacak değillerdir ya.
Ayak sesleri yaklaşmaktadır, tehditler kahkahalar. Mürüvvet Hanım oğlu on aylık Hakan’ı basar bağrına, Murat’la, Kudsi’yi de çeker sürükler banyoya. Çaresizdir, küvete saklanırlar güya. Nuvbercik de yavrusu ile siner sokulur lavabonun yanına.
Ve bir tekme! Kapının menteşeleri kopar. İşte militanlar salondadırlar. Nefes bile almadan beklerler. Banyoya da girerler mi acaba?
İnsan kokusu almışlardır, yarım tabaklar ve ekmek parçaları sofra üzerindedir zira. Nitekim banyo kapısını açar onları bulurlar. Silahlardan Rifle 15, Storn 12, mavzer 6 defa ölüm kusar. Manzara tüyler ürperticidir, küvet kanlı çanağa dönmüştür, tavandan beyin, pıhtı parçaları sarkar.
Türkler Nuvber’i şokta bulurlar, zavallıcık kaskatı donmuş bakmaktadır boşluğa. Dizlerinden vurulmuştur, kızı Işıl ise biberonunu çekiştirip durmaktadır çocukça.
Gazeteci Ömer Sami Coşar hadise mahallini resimler ama hava alanından fotoğraf çıkarmak ne mümkün! Rumlar köşeleri tutmuştur, donunuza kadar ararlar.
Telefon hatlarını da keser Türkiye ile irtibatı koparırlar.
Nihayet bir ümit doğar. Bir nakliye tayyaremiz tıbbi malzeme bırakacak, üç beş yaralıyı alıp dönecektir yurda. Hekimlerimiz fotoğrafları yaralı mücahitlerden Vural Türkmen’in sırtına ve göğsüne bantlar, garibi gırtlağına kadar alçıya alırlar. Ne zaman ki Etimesgut Havaalanı’na inilir, Vural Bey üzerinde belgeler olduğunu fısıldar.
Başbakan İsmet İnönü, bizzat hastaneye gelerek ziyaret eder. O sıra mücahitlerden biri “damarlarınızda zerre kadar Türk kanı varsa Kıbrıs’a müdahale edersiniz” diye haykırır İsmet Paşa’ya. İnönü’nün kafasında nasıl bir harekât planı vardır bilmiyoruz ama tehdit dolu “Johnson mektubu” gelince ertelenir başka bahara.

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.