Bayram o bayram ola!

A -
A +

Peygamber Efendimiz bir bayram sabahı iç çeken çocuğun başını okşar.
-Yavrum sen niye ağlıyorsun?
-Benim kimim kimsem yok, hep bayramlık alınmış arkadaşlarıma...
Efendimiz “İster misin” buyurur, “Baban ben olayım annen Aişe olsun. Fâtıma halan, Ali amcan, Hasan ve Hüseyin kardeşlerin olsunlar?”
Rüya gibi bir teklif, minik yetim gözlerini iri iri açar “Siz Resulullah mısınız yoksa?”
*
Tarihçiler “Nerede o eski bayramlar” yazısına kendi pencerelerinden bakar, sarayı anlatırlar. Osmanlı padişahları bayram öncesi fukaraya yardımda bulunur, ilave maaş ihsan eder memuruna. Borçlulara omuz çıkar, bazı mahpusları salıverirler dışarıya.
Topkapı’da bayramlaşma çizgileri net bir merasimdir. Kim ne giyip kuşanacak, mehter neyi vuracak, sadrazam nerede, kazasker nerede duracak?
Umumiyetle bayram namazı Ayasofya’da kılınır, sonra Hırka-i Saadet Dairesi ziyaret edilir. Akabinde Divanıhümayun toplantısı ve arz odasında nakibü’l-eşrafın yapacağı dua… Kur’ân-ı kerim tilaveti, ilahiler, salavatlar. İhsanlar, caizeler, hilatlar...
O gün zaptiyelere fes püskül dağıtılır, askere farklı tayın çıkar, kuzu eti, helva, salata…
*
Çocukluğumuzda TRT, medeniyetimize yabancı bir kadronun elindeydi. Ramazan-ı şerif kelimesini ağızlarına almazlardı asla. “Müslümanların oruç ayı” der geçiştirirlerdi laf arasında. Şeker Bayramı da o günlerden kalma (aslı şükür, ikisi de şın kef ra’yla). Bu arada direkler arası abartılır. Tiyatrolar, kumpanyalar, göz süzenler, bıyık buranlar. Aziz mübarek gün kantocu muhabbeti. Yani ecdadımız külliyen mi zampara?

BAYRAM TIRAŞI
Hatırlar mısınız bilmem, bayram öncesi postane önlerinden kartlar satılırdı. Arkasına italik hurufatla yazarsınız. “Ramazan-ı şerif bayramınızı tebrik eder, ellerinizden…”
Bayram öncesi mağazalar parayı bulurlar. Başka zaman dönüp de bakmayacağınız şeyleri düşünmeden alırsınız, sanki mecburiyetiniz var.
Sonra gider berberde sıraya girersiniz, adamın işi başını aşmış, şıkşık şık üfürür iki dakkada.  
Hele yaşlılar bayrama pek sıkı hazırlanırlar. Günler evvelinden telaşe basar. Boyaya badanaya girer, bükük belleri ile taban tahtalarını ovar ağartırlar.
Eğer eşya yenilecekse misal perdeler değişecekse bahane yapılır bayrama. Çocukların bayramlık kıyafeti vardır, durur bir kenarda. Yok küçülmüşse kardeşe devredilir, yeni bir şeyler alınır abiye ablaya. “Kâtibime kolalı gömlek” faslından değil, günlük kullanılanlardan.
Kız çocukları üste başa meraklıdırlar mâlum, kırmızı rugan ayakkabılar, konçları dantelli çoraplar, fırfırlı fistanlar, kurdeleler…
Bazen ebeveyn gizlice tedarik ettiği kıyafetleri bırakır miniğin yatağına. Sabah uyanınca şaşırsın, sevinsin haspa. Yoksa kimse yeni pabucuna sarılıp yatmaz. Zaten bally (siliksiyon derdik) kokar, harbiden kafa yapar…

BAYRAM NAMAZI
Bayram sabahı erkenden kalkılır, o gün yıkanmak, yüzük takmak, yeni giymek, koku sürmek, tatlı yemek, camiye tekbir okuya okuya gitmek sünnet-i seniyyedir.
Nisaba malik olanlar sadaka-ı fıtr verir fukaraya. Bayram namazından önce bilhassa.
Fitre dediğimiz yarım sâ’ (1.750 gram) buğday veya un, bir sâ’ (3.500 gram) arpa, kuru üzüm, hurma. Ya da değeri kadar altın, fıdda.
Sabah namazı cemaatle kılınır, vaiz efendi menkıbeler anlatır, hoşça sohbetler yapar. İşrak vakti girince durulur namaza. Bayram nemâzı, erkeklere vaciptir. Dokuz tekbir ile kılınır, yıldan yıla geldiği için unutulur, “İki salla bir bağla, üç salla bir eğil” şeklinde hülasa edilir cemaate.
Camiden çıkanlar avluda buluşurlar. “Îydiniz said olsun” deyip musafaha eder, hâl hatır sorarlar. Büyükler punduna getirir dargınları barıştırır “Hadi sarılın bakiym! Aaa siz kardeşsiniz. Olmuyor ama!”
Bazen nicedir küs olduğunuz akranınız gelir, elini uzatır mahcup bir edayla. Ağlamaklı olursunuz, bir şeyler tıkanır boğazınıza. Yiğitlik onda kalmıştır. Ulen bunu ben niye yapmadım acaba?
Dönüşte, başka cihetten gelinir eve, çünkü yollar şahit olacaktır mahşer meydanında. Mümkünse kabristana uğranır. O gün tanıdık tanımadık herkese selam verilir, içten bir tebeessüm. O da bir sadaka.

BAYRAM TATLISI
Bayramın en hoş yanı otuz gün oruçtan sonra ailecek oturulan kahvaltıdır. İtinayla hazırlanır, şerefine börekler açılır hatta.
Evlerde mutlaka tatlı pişer, becerikli hanımlar kırk kat yufkadan baklava yapar, fırına kadayıf, kalburabastı yollarlar. Eskiden bunlar cevizli olurdu, Antep fıstığı henüz yayılmamıştı bu kadar. Hiç olmadı helva çevirirler, bir irmik, iki su zoru yok ya.
Yaşlılar kutu kutu mendil çorap alır, kolonya şişelerine “Akşam Sefası” doldurturlar. Latilokum, akide şekeri, dizerler billurlara. Bazıları gofret, çikolata, zenci kızlı sakız da tedarik eder. Böylelerinin eli bir kaç defa öpülür icabında.
Sahi şimdi mendile memnun olacak çocuk kaldı mı? Çıkarıp çorap versen ne derler adama?
Bahşiş çocuğuna göre değişir, 10 kuruşla çırak çıkmak istemiyorsan, sevdir kendini iki buçukluğu kap. Ama bakkala yolladıklarında “peki” diyeceksin, kaybolmayacaksın ortalıktan.
Erkek çocuk için bayram fülüs (para) demektir, kapı kapı dolanır, ondan 25 bundan 50 kuruş derken 15-20 lira para toplar. Gider bununla bisiklet kiralar, tüfek atar, mantar, maytap, çatapat alır, bir kaç dakkada tüketir hovardaca.
Mahalle bakkalı işinize karışır, “yeter yedin! Yok artık sana çikolata”... Israr ederseniz leblebi unu verir bu defa.

BAYRAM YERİ
Bayram yerleri temiz mekânlar değildir aslında, altın dişli çakallar çocuklara kumar oynatırlar. Rulette on renk var diyelim pembeye bastın kazandın, iki mislini uzatır sana. Diğer renklere basılanları süngerli sopası ile çeker atar kutuya, ne para ama!
Bir köşede Çamlıca ve Yeni Harman paketleri… Salladığınız halkalar hafif ve dengesizdir, asla geçmeyecektir boyunlarına.
Penaltıcıya üçte üç atıp Pallmal kazanma şansınız da olmayacaktır asla, çünkü iskarpinleriniz yeni, top ise armudidir, abanırsanız avuta çıkar. Kaleci de sıkıdır ayrıca.
Zabıtalar niye ses çıkarmaz bilmem, ucundan ziftlenirler mi ne, günahları boynuna.
Atlıkarınca, Mikili tren… Bunlar genç anne babaları sarar. El salla canım. Şırak şırak ufaklığı fotoğraflarlar.
Kopil dediğin mangırları, pamuk helvacıya, elma şekerciye, baloncuya, macuncuya değil tek tek Bafra satanlara tokalar. O gün dayak yemeyeceği kesindir. Şimendifer gibi duman savurtur sağa sola. Bizim bir arkadaş babası ile karşılaşınca sigarayı cebine atıyor, meğer zula kız kaçıran doluymuş iyi mi? Birden rengarenk kıvılcımlar, ceket kalbura dönüyor, zor çıkarıyorlar sırtından.

BAYRAM ZİYARETİ
İlk gün evde misafir bekleyenler ikinci gün “iadeiziyarete” çıkarlar. Bu defa onlar yayılır bayılır, sarmaların dolmaların tadına bakarlar. Erkeklerle kadınlar ayrı odalara alınır, muhabbetleri farklıdır zira. Hanımlar ‘Burda’ları açar, örgü örneği, kek tarifi alırlar. “Yok ben şerbetine limon sıkıyorum da ondan…”
Kahve getiren küçükhanıma iltifatlar yağdırılır. “Aman aman şu güzelliğe bak, aaa kız, bu gelinlik olmuş maşallah!”
Öbür odada Menderes’ten, İnönü’den, Emin Oktay’dan konuşulur. Yok mirim Kuşdili Çayırı’nın da tadı kalmamış, faytonlara sütçü beygiri bağlamışlar. Ve su muhallebisinin nerede yeneceği hususunda mütealada bulunurlar.
-Evet orası da iyi ama sanki biraz bozdu mu ne? Geçen girdim, paluzeye benziyor âdeta.

BAYRAM GAZETESİ
 Ramazan-ı şerif boyunca pide yetiştiren fırınlar bayramda işi bırakırlar.
Gazeteciler de tatil yapar, alayını temsilen Bayram Gazetesi çıkar. Çelenk bırakanlar filan. Bir nevi yarı resmî el-Ahram.
Adam okumuş, iş yeri kurmuş, altında araba. Babasını ziyaret eder, ihtiyar birkaç buruşuk onluk sıkıştırır avucuna.
Anası neyi seviyorsa onu pişirmiştir, kendinin şekeri tansiyonu vardır oysa.
Evet, onlar hiç büyümeyecektir. Evlat işte, canından parça!
Dedeler nineler ne kadar lazımmış meğer, kaybedince anlıyor insan. Kalanların kıymetini bilin, belli m’olur, belki de bir dahaki bayrama…
Amaan ben de neler anlatıyorum, bir SMS’de onlara kaptırırsınız gider ya da resim geçersiniz yayıldığınız plajdan.
Slm. Optm kndne ii bak!

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.