Siyasetçinin yalanı ve riyası…

A -
A +
Siyasetin kelime olarak terbiye eden "seyis" kökünden geldiğini artık bilmeyen yoktur sanırım.
Peki, özü itibariyle terbiyeyi esas alan bu kelime nasıl oldu da partili sistemlerde "yalanı" ve "riyayı" meşru zeminlere taşıdı? 
İşte "oy avcılığı"nın ürettiği bu kötü gerçeği çokça sorgulamak ve hakikat adına bir ahlaki revizyon yolu bulmak zorundayız. Çünkü "siyaha beyaz" diyen siyasetçiler ve onların anlayışı, bizi bu noktaya getirdi. 
Bu, aslında toplumun önünde yürüyen ve toplumun her alanını (adalet, eğitim, ticaret, kültür, sanat vs.) düzenleyen hatta bu alanlarda yapılması gerekenlerin yasalarını/standardını koyanların, topluma rol model olmaya çalışanların ürettiği ve artık toplumun temel değerlerini çürüten bir hâl aldı.
Yapılan araştırmalar, siyasetçilere güvenin en alt sıralarda olduğunu gösteriyor. İşte bu gerçeğin de sebebi maalesef yine siyasetçilerin kendileridir. Elbette siyaseti bu toplumun temel ahlâkî normları doğrultusunda yapan pek çok siyasetçi var. Fakat toplumsal hafızanın işleyiş mekanizması detaylarla uğraşmaz; genellemecidir. Bu sebeple de topyekûn siyaseti ve siyasetçileri suçlamış ve bu tablo oluşmuştur.
Bu "genellemeci toplumsal hafıza" aslında pek çok alanda böyledir. Mesela bir hoca yanlış yaptığında bütün camiası bundan nasibini alır; ya da bir köyün insanı yaptıklarıyla oranın diğer insanlarını da etkiler; "falanca köylüler şöyleymiş" denmeye başlar.
Bu sebeplerle, en başta yine siyasetçilerin "her koyunun kendi bacağından asılır"ın doğru olmadığını iliklerine kadar hissetmesi gerekir. Çünkü o koyun kokarsa tüm çevresini rahatsız etmeye başlar. Hele de iletişimin bu denli geliştiği bir çağda yani "en büyük gücün şeffaflık olduğu" bir zamanda buna daha yürekten inanmaları mutlak bir zorunluluktur.
Bütün milletin gözünün önünde cereyan eden gerçekleri insanların gözünün içine baka baka çarpıtan bir siyasetçinin bir çarpıtması "meşru" bir riya ya da yalan olarak görülürse bu, tarihin raflarında yerini alırken "falanca siyasetçinin" değil tüm siyaset kurumunun bir meselesi olarak oraya girecektir. Ve nitekim böyle de olmuştur.
CHP'nin Tek-Parti iktidarının yaptıkları, darbe zihniyetli siyasetin sonuçları, verdiği vaatleri yerine getiremeyen Demirel siyasetinin sonuçları, pek çok beyanatı birkaç saat ya da birkaç gün sonra elinde patlayan Gürsel Tekin politikliği ve tabii HDP siyasetinin maske yaptığı "insanlık, demokrasi" riyakârlığı.
İşte tüm bunlar geleceğin siyaset algısında yeni genellemelerle yerini alacak ve tüm siyaset kurumunun itibarını zedeleyecek. Çünkü asıl doğru yalanın yalanlığı riyanın da riyalığıdır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.