AK Partililer, Beşiktaş veya Galatasaray'ı sevebilirler mi?

A -
A +

Dün, AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın basın toplantısı vardı. Sayın Erdoğan, yeni bir siyasetçi değil. Ancak... Bugünkü konumuyla dünkü ayrı. Şüphesiz ki bir partinin il başkanı olmakla belediye başkanlığı ve gözlerin üzerinde olduğu siyasi bir partinin lideri olmak aynı değil. Bu anlamda siyaset, yeni başlıyor denebilir. Hele çetin siyaset daha yeni. İl başkanlığı, sınırlı siyaset yapmaktır. Belediye başkanlığı, şehri ilgilendirir. Kimse öyle kolay kolay neden suyumu akıtıyorsun, niçin kaldırımımı yaptırıyorsun, hangi sebeple ağaç diktirmektesin? diye sormaz... Buna mukabil parti kurarak meydana çıkınca sahne ışıkları olduğu gibi size çevrilir. Tayyip Erdoğan'ın potansiyel gücü bilinmekteydi. Bu yüzden sevenleri de ürkenleri de ne yapacağını merakla beklediler. O meraklar sürerken bu parti kuruldu. Savcının dâvâ açması sürpriz sayılmıyor. Kasetse iyi niyet noktasından sorgulanmakta. Tarafsız herkes, "Neden 7 sene susulmuş da bugün ortaya çıkılmakta" demekte. Siyaset, devleti yönetmeye talip olmaktır. Bir hizmet mesleğidir. Onun için Yunus Emre'nin haber verdiğini talim etmek gerekir: "Zehirle pişmiş aşı yemeğe kimler gelir." Peşin hükümleri, peşin bakışları, peşin mahkumiyetleri değiştirmek çok zor. AK Parti, daha kurulmadan bu ekip, bir hücumla değil, taarruzla, yaylım ateşiyle karşılaştı. Fasılasız devam etmekte. AK Partililer, "Hayır biz değişmedik" diyerek geri adım atamazlar. Diğer taraftan şu sözü de söyletmeleri olmaz: "Parçalandılar, yutuldular"... Bundan dolayı sinirlerin çelik gibi sağlam, ifadelerin yumuşak olması gerekir. Dünkü basın toplantısında parti sempatizanlarının ne işi vardı? Haydi geldiler, neden ikide bir alkış tutuyorlardı? Diğer taraftan Erdoğan'ın üslûbu daha yumuşak, dili daha diplomatça olmalı. Karşı saldırıyı hatırlatır biçimde "oligarşik dikta" diyerek cepheden bindirilirse bu sadece bıçakları biler. O da çıkışlarına, çıkış gerekçelerine ters düşer. Herkes her şeyi diyecek. Onlar uzunca bir zaman o peşin hükümlüleri, hatta kendilerine korkuyla bakanları ikna edecekler. Yoksa referans verdikleri Hasan Cemal bile TV'ye çıkarak aleyhlerine konuşur. Dün yaptığı gibi. Bunlar AK Parti'ye diyeceklerimiz. Diğerlerine yani peşin hükümlü zümreye gelince... Bu ne korkudur? Bu ne kindir? İnsan değişemez mi? Zaten insan değişen varlık değil midir? Neden "değiştim" diyenleri "Hayır sen değişmedin" diyerek geri itmektesiniz? Bu da korkunç bir taassup değil mi? Kimin kafasının içini, kimin kalbini okuyorsunuz ki böylesine bir tavır koymaktasınız? Nerede ise şunu diyeceksiniz.. AK Partililer GS'yi sevemez, BJK'yı sevemez, FB'yi sevemez... İstiklal Caddesi'ne çıkamaz, Kızılay'da gezemez. Onlarla benzerleri yalnızca vergi verebilir, askerlik yapabilir, esnaflık yapabilir. Öyle ya taşralı değiller mi, varoşta yaşamıyorlar mı? O mantıkla bu mantık arasında bir fark yok. Bir de Saadet Partililer var. Bu partililer, AK Parti'ye sahip çıktıkça AK Parti kaybetmekte. Böyle giderse yarın danışıklı döğüşten bile söz edilebilir. Kıymetlerin alt-üst olduğu, müesseselerin yer değiştirdiği ülkede doğruları anlatmak, ömür törpüsüdür.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.