Feyzler, safâlar ziyâde ola...

A -
A +
Çarşamba akşamı Şeb-i Arus, Hazreti Mevlâna'nın 741. Vuslat Yıldönümü, "düğün gecesi" münasebetiyle Konya'daydık. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Çad Başbakanı, Rusya Federasyonu Müftüsü, bazı bakanlar, ana muhalefet lideriyle Türkiye'nin ve dünyanın muhtelif yerlerinden gelmiş Mevlâna muhibleri de Konya'daydı...
Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, ihlaslı bir açılış konuşması yaptı. O'nu ayrıca üzerinde durulmaya değer tefekkür mahsulü sözleriyle Diyanet İşleri Başkanımız takip etti. Prof. Görmez'in "zannettiğimiz, kaybettiğimiz, hapsettiğimiz Mevlâna!" tesbiti, ilkti ve aynı zamanda bir tenkitti. Başkan, "biraz sonra da göreceğimiz gibi Mevlâna'yı sema gösterilerine mahkûm ettik" derken bir yanlışı haber vermekteydi. Yine Başkanın büyük İslam âlimi, büyük veli ve büyük mütefekkir Mevlâna'nın asli hüviyetinden çıkartılıp şeriatin emirlerine boş vermiş bir hümanist gibi gösterilme sapkınlığına verdiği reaksiyon da yerindeydi. Son konuşmacı Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan, Mevlâna'yı, evliyayı, ulemayı hürmetlerle selamladı. "Allah seninleyse ne seninle değil, inanıyorsan tereddüt etme ve yürü!" anlamında ve kalbden yükselen cümlelerle konuştu. Bu milletin mayasını bu büyüklerin yoğurduğuna işaret etti. Gündeme temas etti, birliğimizin, dirliğimizin, huzurumuzun değerine dikkat çekti... Ardından Tuğrul İnançer, Mesnevi Sohbeti yaptı. Sonra da sema gösterileri icra edildi.
Bu gecede bizim bir gördüklerimiz oldu ve bir de geceden sonra düşündüklerimiz.
Görüp memnun kaldıklarımız şunlardı:
Her mikrofona gelen, Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rumi Hazretlerinin "Ben, Kur'an'ın bendesi, Muhammed Mustafa'nın yolunun toprağıyım. Kim ki bana bundan başka bir söz yakıştırırsa; hem o kimseden ve hem de o sözden şikâyetçiyim!" meâlindeki rubaisini nakletmeleri isabetliydi. Hiç şüphe yok ki Mevlâna, bir keramet izharı şeklinde yolunu bozacaklara dikkat çekmekteydi.
İstisnasız her konuşmacı, Sevgili Peygamberimizi sık sık "sallallahü aleyhi ve sellem" diye selamladı. Tuğrul İnançer ve Ahmet Özhan, defalarca Hulefa-i Raşidinin/Dört Büyük Halife'nin ismi pâklerini zikrettiler. Ahmet Özhan, "ehli sünnetiz biz!" derken iftiharlarla doluyordu. Bunlar güzeldi. Daha başka güzellikler de vardı. Elbette hatalar, bid'atler ve daha ötesi de mevcuttu. Fakat 17 Aralık 2014 Rahmet merasiminde dile gelen ifadeler, bize o müjdeyi veriyor gibi geldi ki bundan böyle hamaset, hümanistlik ve ezber nakiller değil, ilmi ve seviyeli çalışmalarla yola devam edilerek varlığıyla bu vatanı nurlandıran Cenab-ı Pîr'i ilavesiz, eksiksiz, iftirasız, saf ve samimi şekilde tanıyıp ondan daha ziyade istifade edecek ve ruhunu memnun bırakacağız.
Düşündüklerimize gelince...
Vahiy Medeniyetinde; yani bizim İslâm ikliminde ölünün arkasından yas tutma yoktur. Yas tutmayı bizzat Peygamberler Peygamberi yasakladılar. Eğer yas tutulması caiz olsaydı en evvel kâinatın varlık sebebi için yas tutulurdu. Nitekim Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rumi'nin ölüm vaktine "şeb-i arus/düğün gecesi demeleri bundandır. Sevenlerinin taşkınlık yapmasından korkarak bu ismi vermiş olabilirler. Vahiy Medeniyetinde Mevlid Kandili vardır. Peygamberimizin doğumu bayram gibi kutlanır. Nitekim o mübarek gün bazı İslam ülkelerinde  bayramdır. Bizde de bayram yapılmasını teklif etmiştik.
Öyleyse sorulması gerekmez mi?
Bizde Peygamberimiz ve hiç bir Peygamber, Sultan, âlim, evliya, hatta ana-babalarımız için yas tutulmadığına göre 10 Kasım uygulamaları neye dayandırılarak yapılır? Mesaiye denk gelmiş belli saatte sirenler, kornalar çalarak, okullarda derslere ara verilerek bir fâni, insanüstülüğe çıkartılır, yollarda arabalar ve hayat durur, otobüste ayağa kalkmayanlar hakarete uğrar vs. Atatürk, herhalde bunları vasiyet etmedi, mezarının Partenon tapınağına benzetilmesini, mezar sahasının 750 dönüm olmasını istemedi. Bunlar "Atatürk seni sevmek ibadettir!" diyen Celal Bayar gibi sonra gelenlerin yaptıklarıdır. Halbuki âlim ve evliyanın olduğu gibi Selçuklu ve Osmanlı Sultanlarının türbeleri de en fazla 50-100 m2 civarındadır.
Aynı kültürün çatışan iki tarafına dikkat çektiğimiz fark edilmiş olmalı.
Bir tarafta ölüm gününe düğün diyen anlayış, diğer yanda ölüm gününü resmî yas yapanlar. Matematikte kaidedir. Doğru yanlışı götürür.
Resmî talimatla, emirle sevgi olmaz. Kimse Hazreti Mevlâna'ya, Hacı Bektaş-ı Veli'ye ve diğerlerine buyrukla koşmuyor. Bırakın dileyen dilediğini sevsin, dilediğine gitsin. Kişi sevdiğiyle beraberdir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.