BELENE CAMİİ

A -
A +
Geçen Perşembe günü Edirne'de Kırım, Bulgaristan, Romanya, Kosova, Bosna-Hersek, Yunanistan ve diğer memleketlerdeki evlâd-ı fatihân torunlarıyla Türkiye'den gençlere bir gün boyunca ders verme, bildiklerimizi paylaşma, onların ufuklarına zenginlikler katma hazzına kavuşmanın memnuniyeti içindeyim...

Edirne Valiliği, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Daire Başkanlığı ile işbirliği halinde üç yıldan bu yana Edirne'de "Akademi Rumeli" ismiyle bir atölye çalışması yapmaktaymış. Bu yılki hizmete biz de davetliydik.

Tarihî bir bina olan Sosyal Lise'de sabahtan akşama kadar bahsettiğimiz gençlerle birlikte olduk. Bir sohbet çağlayanında vaktin nasıl geçtiği farkedilmedi. Öğle arası ve veda öncesinde valilik müşaviri Veli Sarıkamış, Doç. Dr. Mustafa Hatipler, tuğrakeş İsmet Keten, karikatürist Osman Suroğlu, Edirne Valisi Dursun Ali Şahin ve bir kısım idareci misafirlerle birlikte dün-bugün-yarına dair tahlil ve değerlendirmeler yaptık.

Bu ziyarette işittiğim iki söz unutulmaz cinstendi. Duyup geçemezdim, mutlaka haberdar olunmalıydı. İlki şudur:

Meriç Nehri kenarında öğle yemeğindeydik. Sohbet Balkanlar üzerineydi. Buralardaki mazi ve bugünkü varlığımıza dairdi. Sohbetin bir yerinde Saraybosnalı bir hanım, Edirneli bir idareciye "biz sizi terk etmedik, siz bizi bıraktınız!" dedi. Şunu diyordu; "Boşnaklar Türkleri terk etmediler, Türkler, Boşnakları bıraktı!"

Bu buruk söz üzerine bir şey demeye gerek var mı?

Daha yakıcı, azap verici olanıysa aşağıda:
Edirne Valiliği, Niğbolu'ya cami yaptırmaktadır. Bir gün valilikten bir hey'et, cami inşaatını görmek için gittiklerinde 20 km ötedeki Belene nahiyesini de ziyaret ederler. Belene, Tuna nehri kıyısındadır. Tuna'nın Belene'ye yakın oluşturduğu adaya da Belene Adası denir. Meşhur komünist kamplarının yaşandığı yerlerden. Aralarında Edirne ve Plevne müftülerinin de olduğu hey'et mensupları, Beleneli Müslümanlara burada cami olup olmadığını sorarlar. Suale muhatap olan Beleneliler "var" derler. Nerde olduğu merak edilince "bizim encümen var, encümen âzâsından birini çağıralım malûmat versin" cevabını alırlar. İşaret edilen isim gelir. Cami olduğunu doğrular. Hey'et "gidip görelim" der. Giderler. Hakîkaten bir cami ile karşılaşacaklarını sanmaktadırlar. Sıbyan mektebinin kısmen ayakta kaldığı bir dönüm kadar bir arsayla karşılaşırlar. Hey'et, kederli bir halde bu manzarayla yüz yüzeyken 60'lı yaşlarında bir Hanım gelir. "Kimsiniz, ne arıyorsunuz?" gibisinden sorar. Hey'ettekiler, Türkiye'den geldik, Edirne Valiliği Niğbolu'ya cami yaptırıyor. Buradan da haberdar olduk. İnşallah bu ecdat mirasını da imar ederiz" deyince o Hanım, ummadıkları bir şey söyler.

Söz zehir-zemberektir.

Veli Sarıkamış, Hanımın dedikleriyle sarsılmıştır; herhalde milletin içinde ağlamamak için olsa gerek kendini arabaya atar. Mevsime rağmen o şaşkınlıkla camları da kapatmıştır..
Kederdîde Beleneli Hanımın dediği söz şudur.

-Benim damarlarıma domuz kanı dolduktan sonra mı geliyorsunuz; aklınız, başınıza yeni mi geldi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.