SAVAŞTA ÇOCUK OLMAK, KADIN OLMAK, ANA OLMAK!

A -
A +

Ayşe, Musul'a bağlı Kafer köyünden 10 yaşında bir çocuk. DAEŞ'li teröristler 2014 yılında bu köyü ele geçirmişler. Katlettiklerinden biri de Ayşe'nin babası. Babasını katletmiş annesinin para ve mücevherlerini almışlar.
Bu son harekâtta askerler, Ayşe'yi ve ailesini kurtardılar. O'nun söyledikleri gündeme oturdu. Askerlere "hiç gelmeyeceksiniz sandım, çok teşekkür ederim, ayaklarınızdan öperim!" diyerek sevincini dile getirdi. Günlerdir evden çıkamamışlar. Yiyip-içecekleri tükenme noktasına gelmiş. Ayşe, 10 yaşında ama sözleri yetişkinlere mahsus. Ayşe'nin dedikleri, askerlerin boynuna sarılması, gözyaşları, yüreği olanların yüreğini titretti.
Tıpkı Umran Daknes gibi.
Umran, Halepli bir çocuk.
Dünya, O'nu kanlar içinde enkaz altından çıkartıldığında tanıdı. 5 yaşındaydı ama  öylesine vakur duruyordu ki o duruşuyla dünyaya ders verdi. Toz-toprak içinde donmuş gibiydi, hiç konuşmuyordu. Yalnızca bir kere elini yüzündeki kanlara götürdü, yüzünü sildi, eline baktı ve sükûnet içinde uzaklara dalıp gitti...
Musullu Ayşe, Halepli Umran; bu çocuklar, bir başka ismi daha çağrıştırıyor olmalı; Aylan bebek. Aylan Kurdi, 2 Eylül 2015'te Bodrum açıklarında batan bir kaçak mülteci teknesinde ağabeyi ve annesiyle boğulmuştu. Sahile vurmuş 2 yaşındaki Aylan'ın cesedi kumsalda yüzüstü yatıyordu.
Cesedi sahile vurmasa varlığından bile haberdar olmayacaktık. Umran enkazdan kurtarılmasa O'nun da varlığından haberdar olmayacaktık. Ayşe babası öldürülürken kendisi de alınıp götürülse O'nun varlığından da haberdar olmayacağımız gibi. 
Fakat bu hikâyeler yeni değil ki!..
Hemen hepsi Ezan'ın yükseldiği topraklardan. Buralarda Ezan sesleriyle çığlıklar birbirine dolanmakta.
1979'dan beri işgal, iç savaş ve terör altında olan Afganistan'da da binlerce, on binlerce bebek ve çocuk öldü... Sovyet işgali altındaki Afganistan'da zulmü, vahşeti, işgali belki de aslında 12 yaşındaki bir kız çocuğunun yeşil ürkek gözleri dünyaya haber verdi:
Foto muhabiri Steve McCurry, 1984 yılında Pakistan'daki  Afgan Mülteci kampında bu güzel gözlü çocukla karşılaştı. Çocuk öksüzdü ve kamptaki okulda okuyordu. Şarbâd Gula, Peştun asıllıydı. Amerikalı fotoğrafçı, o yeşil güzel gözlerin sahibini fotoğrafladı ve "Afgan Kızı" adını verdiği fotoğrafı, National Geographic'e sattı. Dergi, 1985'te bu fotoğrafı kapak yaptığında en çok şöhret olacak nüshayı bastığını bilmiyordu. Ne var ki bütün bunlar olur, muhabir yüklü para ve altın madalya kazanırken, dergiye bakan insanlar, "ne de güzel gözleri varmış!" derken bunların hiç biri Şarbâd Gula'nın derdine şerbet olmuyordu.
Bu hikâyenin bir benzeri 10 yıl sonra 1994'te Sudan'da yaşanacaktı:
Savaş muhabiri Kevin Carter, açlıktan ölmek üzere olan bir Sudanlı çocukla akbabayı fotoğrafladı. Muhabir, akbabayı kovmak yerine mesleğinin iştihasına kapılmıştı. Fotoğraf, 1994'te Pulitzer ödülü aldı, Kevin para kazandı. Ödül jürisi, "biz ne yapıyoruz, üstelik de aç bir çocuk, tehlikedeyken aldırmayıp deklanşöre basmış birini taltif ediyoruz!!!" demedi. Ancak Güney Afrikalı Kevin Carter, yaptığını içine sindiremeyerek 27 Temmuz 1997'de hayatına kıydı. 33 yaşındaydı. Sömürgeciler, ismini almış, dinini almış fakat vicdanını yerinden söküp çıkartamamışlardı.
Afganistan 1979, Irak 1991, Suriye 2010'dan beri işgal, terör, kargaşa ve zulüm altında. Iraklı Fatımalar, Nurlar, Amerikan askerleri kendilerine bir günde defalarca tecavüz ettiklerini, karınlarında Amerikan "veledi" taşıdıklarını en çıplak dille haykırmaktalar. İşgal ve harp olan her kıta ve her memleket buna benzer hikâyelerle dolu.
Savaşta bebek olmak, çocuk olmak, kız olmak, ana olmak!
Savaşlar en çok onları vuruyor.
Bir de namuslu babaları.
Haysiyetli kocaları.
Bir de ölmemiş vicdanları.
O bebeği, o çocuğu kendi evlâdı, o kızı kendi bacısı, o anayı kendi anası bilenleri.
Bu emperyalizm yok mu bu emperyalizm!.. Bir gün kızıl olur, bir gün sarı olur,  bir gün kara. Vahşet, bomba olur, ateş olur insanlığın üstüne yağar.
Hayatlar tükenir, namuslar kirlenir.  
Haberlere dikkat ediliyor mu?
Musul, 2 milyon.
Yarısı çocukmuş.
Kalan yarısı da kadındır.
Bu ne demektir?
Bu, yeni Şarbâd'lar, akbabalaşmış silahlar, Fatıma'lar, Nur'lar, Ayşe'ler, Umran'lar, Aylan'lar demektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.