HAÇLI KURŞUNU!

A -
A +
“Anzak askerleri”nin Çanakkale Boğazı’nda İngilizler ve diğer düşman unsurlarla birlikte Mehmetçiğe kurşun yağdırdığı ancak destan yazan kahramanlarımız önünde 18 Mart 1915’te mağlup olduğu Çanakkale Zaferimizin 104. Yıl dönümünden sadece 3 gün önce; Brenton Tarrat adlı bir terörist, 15 Mart Cuma günü Yeni Zelanda’nın Christchurch adındaki şehrinde Nur Camii’nde cuma namazı kılan mü’minlere saldırarak en az 50 kişiyi şehid etti.
“Anzak askerleri” I. Dünya Harbi’de Osmanlı ordusuna karşı teşkil edilen Avustralya ve Yeni Zelanda askerî birliğinin ortak adıdır. Bu iki memleket, o tarihte İngiliz toprağıydı. Bugün de “genel valilik rejimiyle” yine İngiltere torağıdır. Devlet reisleri, İngiltere Kraliçesi’dir.
Büyük Britanya bayrağı altında İngilizlerle birlikte Mehmetçiğe kurşun, gülle ve tayyare mermisi yağdıran Haçlı İttifakı’nın gayesi, Çanakkale’yi geçmek, İstanbul’u geri almak, Osmanlı Devleti’ne son vermek, Hilafeti kaldırmak ve Devlet-Ali Osman protokolünde bir numaralı sırada olan Fatih Vakfiyesi Ayasofya Camii’nin minarelerini yıkarak kubbesine çan dikmekti.
Haçlı ittifakı gerçi denizden geçemedi ama 15 Mayıs 1919’da Trakya üzerinden girerek İstanbul’u işgal etti. 16 Mart 1920 günü de bugün Mimar Sinan Üniversitesi olan Fındıklı’daki  Meclis-Meb’usan binasını basıp parlamentonun dağılmasına yol açtılar. Sultan Mehmed Vahideddin, Ayasofya’yı düşmana yâr etmemek için bir müfreze askerle mabedi çevirtti. Emri şuydu: “Ayasofya Camii’ne girmeye kalktıklarında buna mâni olamazsanız mabedi dinamitleyerek çökertin!..”
Yazdığı, yaptığı ve yayınladıklarında görülmektedir ki 28 yaşındaki ırkçı, terörist, İslam düşmanı, haçlı yobazı ve onlarca masum insanın katili Brenton Tarrat, 104 yıl önce Çanakkale Boğazı’na saldıran İngiliz, Anzak, Fransız ile yine İngiliz valiliği Kanada haçlı kuvvetlerinden milim fark etmeden aynı taassubun takipçisidir.
Adı geçen terörist, İskoç asıllı bir Avustralyalıdır. Avrupa’da doğmuş bulunan ırkçı ve yabancı düşmanı “Büyük Yerdeğiştirme Hareketi” adlı gizli örgütün mensubudur. 2016 yılında kısa aralıklarla İstanbul’a gelmiş ve burada 47 gün kalmıştır. 2017’de ise Bulgaristan, Sırbistan ve Macaristan’a gitmiş ve Osmanlıya dair araştırmalar yapmış, ardından hüküm sürdüğümüz belli başlı Orta Doğu ve Afrika ülkelerinde de araştırmalarını devam ettirmiştir. Nitekim cinayetinden evvel yayınladığı 74 sayfalık bildiride bu katliam için 2 yıllık bir hazırlık yaptığını açıklamaktadır.
Mel’un Brenton Tarrat, 28 yaşındadır. Para, eğitim ve psikolojik destek olmadan bu seyahatleri yapması mümkün değildir. Cinayet için Nur Camii’ne giderken arabasında 1990’larda Sırp Çetniklerin bestelediği marşı dinlediği videoda görülmektedir. Cinayeti soğukkanlılıkla işlediği gibi menfur olayı hem canlı olarak yayınlamış ve hem de sosyal medyaya yüklemiştir. Nitekim çalıştığı spor şirketinin yetkilileri, caninin akli dengesizlik veya ideolojik aşırılık şeklinde görüntü vermediğini açıkladılar. Keza daha evvel Müslüman katliamı yapmış diğer canilerin adlarını silahlarına kazımıştır. Hatta bu kazıma işlemini o cani Sırp veya Ermeni olma durumuna göre Kiril yahut Ermeni alfabesiyle yahut katil kim ise onun millî alfabesiyle yazmıştır. Onlardan biri Sultan Murad-ı Hüdavendigar’ı şehid eden Miloş Obiliç’tir ki Sırplar, 2014 senesinde heykelini dikmişlerdir. Brenton Tarrat, yanında taşıdığı 5 yarı otomatik tüfeğe sadece rol model gördüğü katillerin adlarını yazmamıştır. Bu tüfeklere 732, 1389, 1683 rakamları da kazılıdır. İlk tarih, Endülüs İslam Ordularının fütuhatı, Paris yakınlarına kadar genişletme tarihidir. İkincisi, Kosova’da Avrupa’nın göbeğine Müslüman Türk’ün mührünü vurduğumuz kutlu zamandır. Sonuncusu ise talihin ve tarihin bizden yüz çevirdiği II. Viyana Muhasarası’dır. Katil, bu tarihin yanına şehrin ismini de kazımıştır.
Bunlar ve aşağıdaki malumat gösteriyor ki cani, erken yaşlardan itibaren haçlı hınç ve ideolojik ihtirasıyla yetiştirilmiştir. 74 sayfalık manifestosunda “Türklere!” diye bize karşı bir ihtarı da vardır. Bu sözde ihtarda dedikleri şöyle sıralanabilir:
-Memleketinizde yaşayabilirsiniz. Ancak İstanbul Boğazı’nın batısına, Avrupa’ya geçmeyeceksiniz! Geçerseniz çıkartırız.
-Konstantinopol için geliyoruz! Onu tekrar alacak, cami ve minarelerden kurtaracak, Ayasofya’yı minareleri yıkarak yeniden ait olduğu Hristiyanlığa kazandıracağız.
Sn. Merkel gibi ılımlı bulduğu bir-iki Avrupalı liderle düşman gördüğü Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ı da hedefe oturtmaktadır.
Terörist mel’un, 600 km ötedeki Avustralya şehrinden 5 yarı otomatik tüfekle gelip bu cinayeti işlerken Avustralya ve Yeni Zelanda emniyet kuvvetlerinin hiç bir şey fark etmemeleri manidardır.
Manidar olan başka hususlar da var. Üstelik de iki camide ve cuma namazı esnasında işlenen bu cinayet üzerine katil ve suç ortakları gerekli hız ve layık olan dille kınanmamıştır:
Yeni Zelanda Başbakanı Sn. Jacinda Ardern, daha ilk anda “terör saldırısı” diyerek samimi bir tavır ortaya koymuştur. Yeni Zelanda’nın devlet reisi İngiltere Kraliçesi ses çıkarmadığı gibi Başbakan Theresa May de kınamayı geç yapmıştır. İngiliz basını ise âdeta “cici katil” diyerek dolaylı destek vermiştir. Donald Trump, kınama adına lafı ağzında gevelemiş, sonra da güya bunu düzeltmeye gitmiştir. Papa’nın açıklaması yüz kızartıcıdır. Zorlandığı o kadar belli ki ancak şunu söyleyebildi: “Anlamsız bir eylem!” Bu söz, sadece yüz kızartıcı değil, gülünç de. Yüz kızartıcı ve gülünç olan bir açıklama da Türkiye ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözleridir: “İslam dünyasından kaynaklan terör, bütün dünyada farklı yorumlara yol açtı!” Terörün kaynağının İslam dünyası olduğu iftirasıyla “rüzgâr eken fırtına biçer!” Kabilinden bir laf etme duyarsızlığına düşmek hangi şuuraltının fren boşalmasıdır? Sonra tevile davrandı ama kıymeti kalmadı. Dedikleri, Avustralyalı senatör Faser Anning adlı densizin dedikleriyle çakışmaktadır. Ki O’nun sözlerini Başbakan Scott Morisson utandırıcı buldu. Sormadan edemeyeceğiz. Sn. Kılıçdaroğlu’na oy veren seçmen, bu tercihlerini 18 Mart 1915 ve 15 Mart 2019 şehidlerine hangi gerekçeyle izah edeceklerdir? Vladimir Putin ise ilk anda söylenmesi gerekeni söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gelince verdiği mücadeleyle hakikaten teşekküre layıktır.
Bir sosyal medyada yazan güya Türk ve güya Müslüman bir vicdansızsa terörü övüp ona destek olmuş ve “keşke cuma günü gelip Türkiye’deki camileri de temizleseler!” diye kanının gereğini yapmıştır.
İİT’nin ve Arap devletlerinin kınamalarını görmedik. Azerbaycan ve Kazakistan dışında Türk devletlerinin kınamalarını da göremedik.
Terörist katil, mahkemeye elleri önden bağlı olarak çıkartılınca o da hiçbir pişmanlık emaresi göstermeden bu fırsatı beyaz ırkın üstünlüğü işaretiyle ideolojisinin propagandasını yapmıştır.
Binyamin Netanyahu’nun oğlu ile melun katilin İstanbul’a dair ağız birliği dikkat çekicidir. Teröristin şahsı, örgütü ve arkasındaki başkentlerin acilen ortaya çıkarılması MİT’e düşmektedir.
“Zulüm 1453’te başladı”, “Gel cuma günü buradaki camileri de temizle”, “Senin ezanını dinlemeye mecbur muyuz?” diyenler, Müslüman Türk’ün iç düşmanlarıdır. “Ayasofya’nın minarelerini yıkıp onu yeniden kilise yapacak, Konstantinopol’ü kurtaracağız!” diyenler de dış düşmanlar. Bunlar el birliği hâlindeler. Bir de içimizdeki gafiller var. Şu manzaradan kuvvetli bir “Beka Meselesi” olabilir mi?
Dünyanın muhtelif memleketlerinde üzüntüsünü ferden dile getirip olayı samimi duygularla kınayan Hristiyan, Yahudi ve kim olursa olsun insanlıktan nasibini almış herkese teşekkür ederiz. Merhametlerinin Allah katında karşılığını görmesini dileriz.
Şimdi adalet imtihandadır.
Bakalım bu terörist katil, bir süre sonra bir bahaneyle salınacak mı, yoksa Uluslararası Ceza Mahkemesinin Bosnalı Sırpların lideri Radovan Karaciç’i idama mahkûm etmesi gibi katlettiği mağdur sayısınca idama mı mahkûm edilecek?
Türkiye, bu davada taraftır. Kendi vatandaşlarından kimse ölmemişse de öldürme kastıyla silahlı terör saldırısına maruz kalmışlardır.
Ankara, bu dava tiyatroya dönmeden, fail kaçıp kaybolmadan, sahte bir rapor devreye girmeden yargılamayı uluslararası ceza mahkemesine naklettirmek için var gücüye gayret sarf etmelidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.