Meğer amcamdan öğrenmiş!..

A -
A +

"Ne zaman okuma biterdi, babam tekrar alır gazeteyi katlayıp geri koyardı ceketin sağ cebine..."

6-7 yaşlarımdayken beni namaza alıştırmıştı babam. İlkokul yıllarımda babamla beraber sabah namazına camiye giderdik. Çevremizdeki camilerden her sabah birine giderdik sırayla. Namazdan sonra da simit süt veya çayla kahvaltı yapardık.
Okur yazar değildi ama ceketinin sağ cebindeydi hep Türkiye gazetesinin Bizim Sayfası...
Namaz sonrası çay ocağında birleştirirlerdi iki masayı, sonra dizilirlerdi etrafına. Herkes taze simidi sabah çayıyla yudumlarken babam açardı gazetenin orta sayfasını:
"Haydi oğul" derdi. "Oku da bir dinleyelim..."
Ben sıkılır terlerdim, masadaki hocalardan filan utanırdım. Ama okumaz isem babamın beni bir daha camiye getirmemesinden de çekinirdim. O zıt duygular içinde başlardım okumaya... Bizim Sayfa'yı okumaya başladığımda enteresan bir şey olurdu... Diğer masadakilerin de kulak kesildiğini, ortaya yayılan sessizliğin sesinden anlardım. Çünkü o andan itibaren yalnız benim sesim duyulurdu.
Zaman içinde baktım ki hocalar da dinliyordu... Bazen gözlerinden yaş akarak hem de... Ne zaman okuma biterdi, babam tekrar alır gazeteyi katlayıp geri koyardı ceketin sağ cebine. Çünkü değişik ortamlarda akşama kadar kim bilir gördüğü tanıdığı kaç kişiye daha "şunu bir oku da dinleyeyim" diye okutacaktı...
Ehl-i sünnet itikadını anlatmayı görev mi edinmişti ne? Çok zevk alırdı bu işten... Yine bir sabah bir çay ocağının orta yerinde yeşil örtülü masanın başköşesinde baktım ki babam konuşuyor. Şaşırdım kaldım... Hem de o okuma yazması olmayan insan...
"Ehl-i sünnet insan nasıl olur?" diye anlatıyor. Dizilmiş etrafına hacılar hocalar dinliyorlar Hüseyin Pehlivanı. Merak ediyorum, diyorum ki kendi kendime: "Okuma yazma bilmeyen birisi nereden aldı bunca bilgiyi?"
Biraz daha büyüdüğümde öğreniyorum ki Ehl-i sünnet itikadını Erzurum'da üniversitede iken bir vesileyle öğrenen İsmail Amcam Çorum'a gelip de anlatmaya başladığında kendisine ilk "anlat da öğreneyim" diyen insan babammış...
Vefatından sonra kapanmaz bir yara açıldı yüreğimde. Bana dinimi doğru öğreten, dünyaya geliş sebebim olan babamı dualarla uğurlamıştık ölümsüzlük diyarına... Eşyalarına göz atıyordum. Ehliyet cüzdanının içinde gazete ve dergilerden yırtılmış, muhtemelen yerde filan bulunmuş Enver Ağabey'in resimlerine rastladım. Ona sonsuz muhabbet beslerdi. Ne zaman adı geçse hasretiyle ağlardı. Mekânın cennet olsun babacığım.
Ömer Tiryaki-Çorum

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.