Çanakkale Savaşları ve önemi

A -
A +
AİLE-ÖĞÜT
 
“Girmeden tefrika bir millete düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”
 
 
Çanakkale Cephesi’nin başta deniz harekâtı (Boğaz’ın zorlanması) ve onu izleyen kara harekâtları, kuşkusuz sıradan birer askerî operasyon ya da savaş olayları gibi irdelenemez.
Türk Boğazları, coğrafyadan kaynaklanan durumuyla Akdeniz’in birbirinden önemli diğer stratejik değer taşıyan su geçitlerinden Cebelitarık ve Süveyş Kanalıyla da bütünleşmektedir. Gerçekten Türk Boğazları, uluslararası ilişkilere yön vermede, bölgesinde daima bir odak noktası oluşturmuştur.
Boğazlar, hemen hemen tarih boyunca dünyanın diğer bölgelerinde pek görülmemiş ardı arkası kesilmeyen mücadelelere sahne olmuştur.
Büyük devletlerin, Boğazlar üzerindeki bu tarihî emelleri, onları, kendi aralarında da birtakım gizli mücadelelere yöneltmiştir.
İşte Boğazlar üzerindeki çıkar çatışmalarıdır ki, İngiliz ve Fransızları, Ruslardan önce İstanbul’u ele geçirerek Karadeniz Boğazı’na el atmaya yöneltmiş ve Çanakkale Cephesi’nin açılmasında başlıca etken olmuştur. Ruslara silah ve malzeme yardımı akışını sağlamak sorunuysa, savaşın sadece görünüşteki nedenini oluşturmuştur. Burada büyük devletlerin Boğazlar üzerindeki tarihî emellerini ortaya koyarken bu devletlerden İngiltere’nin Çanakkale Cephesi’nin açılmasında birinci derecede aktif rol aldığını da belirtmek doğru olur. Gerçekten İngiliz Bahriye Nazırı Churchill, bu cephenin açılmasının baş mimarı olmuş, gerek kendisi gerekse diğer İngiliz liderleri, Türkiye’nin askerî gücünü ve kapasitesini ciddiye almamış, “Sınırlı bir cezalandırma, direnmekten vazgeçip dize geleceği” gibi büyük bir yanılgıya düşmüşlerdi. Başka bir deyişle, Türk askerî gücü, matematiksel ölçülere vurularak küçümsenmiş, Türk askerinin asıl manevi gücü hiç hesaba katılmamıştır. İşte bu büyük yanılgılardır ki, onları, önce zamanın en modern silahlarıyla donatılmış zırhlılardan oluşan görkemli donanmasından en güçlülerini Boğaz’ın derin sularına gömerek terk etmek, sonra da karada aldıkları beklemedikleri yenilginin sonucu olarak, Gelibolu Yarımadası’nı boşaltmak zorunda kalmaktan kurtaramamıştır... (Ç. V.)
 
 
ŞİİR
 
     ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
 
O gün gök allandı
Yıldızlar çiçek açtı
Toprak kan verdi göklere
Suladı bağrından akan kan ırmağıyla
Yıldızlar kümelendi göğün damında…
Davetlilermiş gibi düğüne…
Rüzgâr bir mektup uçurdu ana ocağına
Şehit kanları kokan gülleri döktü kucağına
Her nefeste eşlik etti yeni açılan mezar dualara
Ve bir Çanakkale doğdu geceden.
Kurşun leblebiler doyurdu karınları.
Melekler şerbetler sundu susuz gidenlerin dudaklarına
O günkü şafağın rengi kan kırmızıydı
Dağların tepelerine al güller döküyordu
Şafak bu sabah bir başka söküyordu
Ölüm toprağıydı güllelerden fışkıran toprak
Mehmet’imin, Ahmet’imin siperlerinden,
Tetiği can kusan, süngüsü zırhı delen...
Bir kurtuluş atılımıydı yüreklere gelen.
Yer yarıldı, gök delindi,
Kahpeleri gömdü içine
Bir şafak aydınlanıyordu
Dünkü şafak değildi bu günkü şafak.
Zafer vardı, kurtuluş vardı içinde.
Tebrik için melekler geliyordu düğüne
Güller mi kan kokuyordu,
Kanlar mı gül?
Bir bülbül ötüyordu şehidimin başında,
Bir daha ötmemek üzere.
Toprakta kan kokan, can kokan güllerde.
Bir şafak başladı bugün
Kansız, dumansız...
Bir kadın ağlıyordu kucağındaki bebekle,
Bir anne nasıl ağlayacağını bilemeden.
Orası Avustralya,
Orası Yeni Zelanda.
Orası Mısır…
Hiç birbirini yiyen canavar görülmedi
Şu insanoğlu kadar...
Ne suçu vardı Johnson'un?
Ne suçu vardı Jackson'un?
Ahmet’in, Mehmet’in?
Anne gidenin hatırası bir bebek emziriyordu.
Babalar? Yok ki…
Bugün nurlu bir şafak söküyordu,
Türkiye’mde Toroslar, Ağrılar, Süphanlar gülüyordu.
Yanık bir şarkı vardı dillerinde...
Sabah namazları kılınıyordu,
Kanla, canla yoğrulmuş toprakların üstünde.
Ve bir yaşlı çoban son nefesiyle üflüyordu kavalına
Sürü durmuş bir ses dinliyordu semadan gelen.
Çanakkale geçilmez! Amin...
                  Hüseyin Hilmi Levent-Gülnar
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.