Yürek dediğin nedir ki?

A -
A +
Bedende bir et parçası… Ona değer kazandıran ne? Ona sahip olanın değerli olmasının sırrı ne?
Haydi, öyleyse yürek nedir? Önce onu tanıyalım.
Her insanın kalbi, kendi yumruğu büyüklüğünde olup yumurta veya çam kozalağı şeklindedir. Göğüs boşluğunda, sol akciğerde bulunan oyuk kısma yerleşmiştir. Sol memenin altında ve iki parmak aşağısında bulunur. Elimizi sol memenin altına koyduğumuzda yüreğin atışını duyabiliriz.
Adına “gönül” denilen kalp başkadır. Gönül ve ruh nedir?
Kur’ân-ı kerime göre ruhun ne olduğunu konuşmaya insanın bilgisi yetmiyor. Ama özelliklerini anlatan âlimlere göre gönül ve ruh cisim değildir.
Aklın erdiği bilgileri anlayan, duyu organlarından beyine gelen duyguları alan ve bedendeki bütün kuvvetleri, hareketleri sevk ve idare eden bu ikisi yani gönül ve ruhtur.
“Uğruna fedakârlık yapmadığın sevgiyi, yüreğinde taşıyıp da kendine yük etme!”
Yüreğin ağırlığı ne demektir? Yüreğinin değeri demektir?
Yüreğin değerli olması ne demektir?
Diğer yürekler arasında istenilen, beğenilen, arzulanan yürek demektir.
Hasta bedenli bir insan olmak nasıl istenmezse, hastalıklı bir gönül de öyle istenmez…
Böyle tipler topluma zarar verir…
Eğer vücut sağlıklı olduğu kadar karakter olarak da değerli ise işte o zaman o insan değerli insandır.
Yuna yiğitlik denir, mertlik denir, şecaat denir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus tüm kötü ahlak da yine bu yürek denilen kalpte bulunmaktadır…
İyi bir insanın her şeyden evvel kalbini temizlemesi lâzımdır. Çünkü kalp, bütün bedenin başkanıdır reisidir. Bütün organlar kalbin emrindedir.
Sevgili Peygamberimiz buyurdular ki:
“İnsanın bedeninde bir et parçası vardır. Bu iyi olursa, bütün organlar iyi olur. Bu kötü olursa, bütün organlar bozuk olur. Bu, kalptir” buyurdu.
Yürek denilen et parçasında olan aslında gönüldür. Bunun iyi olması, kötü ahlaktan temizlenmesi ve iyi ahlâk ile tezyin edilmesi süslenmesidir.
            İbrahim Murat
 
 
ŞİİR
 
 
Regâib Kandili
 
Şükürler olsun Rabbim! Geldi Receb-i şerif;
Mânevî bir iklimin, yeliyle serinledik...
Kıymeti, Yaradandan; âciz kalır her târif;
Rahmet deryâsı imiş; yazık ki, bilemedik!..
 
Şimdi Hakka sığınıp mağfiret dileyelim;
Regâible belki de, af olur kurtuluruz!
Ellerimizi açıp, Ona boyun eğelim;
Bu sâyede inşallah, sonsuz huzur buluruz!..
 
Tâ ezelden ebede, duâlar ulaşmalı,
Gidenler bunu bekler, gelecekler gelmekte;
İçten kopan niyazlar, asırları aşmalı;
Samîmi pişmanlıklar, günahları silmekte!..
 
Mâdem kalmak imkânsız, hazırlanalım göçe,
Allah için gözyaşı, gönülleri parlatır,
Ömür, sermâyemizdir; sarf etmeyelim hiçe;
Karşılıklı duâlar, yolları aydınlatır!..
 
İmânı kurtarmaktır, dünyadaki kârımız;
Resûlullah aşkına, arzumuz bu olmalı;
Ona tâbi değilsek, nedir ki şiârımız?
Bu suâl zihnimizde, cevabını bulmalı!..
 
Rûha gıda Regâib, bize mübârek olsun,
Sonsuzluğa götürsün gecenin bereketi,
Rahmet sağanağından, gönül kabımız dolsun;
Yüce Rabbim, herkese; nasîp etsin Cenneti!..
 
                                          Ramazan Çetin
 
 
 
ESKİMEZ KELİMELER
 
NAZAR: Arapça, bakmak anlamındadır. Tasavvuf anlamında da mürşidin müridine manevî yolla bakışı anlamındadır. Bu bakış, feyzin akmasına ve intikaline sebep olur. Mevlevîlerde nazar şu şekilde olur. Dervişler post önünde birbirlerine karşı durup bakıştıktan sonra, niyaz eder, ardından yine birbirlerine nazar ederler. Yine tasavvuf dünyasındakiler "ben", "sen" yerine "fakîr", "hakîr" ifadelerini kullandıkları gibi "nazarım, nazarlarım" gibi ifadeleri de kullanırlardı. Diğer taraftan nazara uğramak; göz değmesi, nazar değmesi anlamındadır. Nazara gelmek, göz değmesi demektir.
 
ATASÖZÜ
 
Üzüm üzüme baka baka kararır...
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.