Ben bensizim…

A -
A +
"Kendimizden başka nereye koştuysak hep gurbette kaldık" Nurettin Topçu
 
Kişi kendisine veremediği mutluluğu, huzuru daima ağyar (yabancı) olandan bekledi. İnançlar o yöndeydi ki, bize bizden başka her şey iyi gelebilirdi. Avaz avaz bağırdıkça fısıltıları da duymaz olduk. Peki bize fısıldayan neydi? Tanıyor muyduk, tanışma fırsatı vermiş miydik? Bize fısıldayan aziz gönlümüzdü, yegâne ve bize mahsus olan içimizdi. Kendimizden bîgümân (endişesiz) büyüdük... Şimdi ise, irşat edilebilecek duyguları ehline emanet edemeden zamanı doldurmanın endişesini taşıyoruz.
Yaşadığımız yüzyılda kime sorsanız, yalnızdır. Anlaşılmayı, sevilmeyi beklemiştir. Kader bu ki, insanın bir şeyleri doğrusuyla anlayabilmesi için beklediğini nasip etmemiştir. Yakınımız ve uzağımızda kim varsa mahzunluğa bürünmüş, bir el bekliyor... Fakat bu elin, kendi mevcudiyetinde bulunduğunu kimse fark edemiyor mu? Umudu neden başkalarında arıyoruz? Asıl olan umut, insanın nefes alıyor olması değil midir? Dünyaya ayak basan, gökleri seyredebilen, esenliğe kavuşabilen bir yaratılmış için yalnızlıktan söz edilebilir mi?..
Yalnızlık, sevdiğiniz insanların size veda etmesiyle değil kendinizi sevememiş olmanızın sancısıyla başlar.
"Ekseriyetle dağlanır içimiz, buraya kadarmış diyebileceğimiz hislere şahitlik ederiz. Bir sallantı sırasında havada asılı kalmış gibi seyrederiz etrafımızı."
Derdin içerisinde şifanın da barındığını bildiğimiz müddetçe bunu da aşabiliriz. İnsan kendisini, kalbini, ne kadar tanıyabilirse o kadar kalabalıktır. Kendimize kavuşmak için, hasret kalmayı beklemeyelim. Yalnızlığın tanımını bir daha gözden geçirelim. Sadece kendimizin olduğu bir vakti, yalnızlık olarak tanımlamayalım.
Elimizin üstünde tuttuklarımızın içerisinde kendimiz barınmıyorsak, yalnız olacağız.
İnsan en çok kendisiyle kalabalıktır. Kıymetimiz, yüce Rabbimizin kalbimize esrarlı hikmetleri bahşetmesiyle başladı. Yerle, toprakla bir olmadan, kendimizle ve değerimizle bir olmayalı öğrenmeliyiz...
              Ebrar Dumlu
 
 
 
ŞİİR
 
                 Renk dediğin
 
Aşk nefret meziyet eziyet hâlini alınca,
Kalp durdu akıl düşündü bir an.
Nasıl bir soluk daha alabilirim ki yârsız?
Bir daha göremem
Bir bakış kadar uzaksın amansız...
Uzatıp da ellerimi yakalamışken gökkuşağını
Şimdi saçılan ışıkları tutmak kadar imkânsız...
Hani bir ağaç gölgesinde öylece beklersin ya baharı
Hani daha olmadan ne seher ne güz
Henüz yağmamışken felaket orduları
Şimdiden baharı arzula sen güzel kız
Hayal âlemi sana gerçek olsa da
Bu yolun sonu karanlık ve ıssız
Her şey var da hayatta,
Her renk pembe değilmiş unutma!
Sarısı da var siyahı da.
Her renkte gizli bir ahenk var, unutma...
Renk dediğin, gözlerinden yansıyandır hayata...
                                             Fatma Nur Subaşı
 
 
 
UNUTULMAZ KELİMELER
 
TUMANİNET: Emin olma, inanma, gönlü rahat olma anlamındadır. Namaz kılarken rükû' ve secdelerde ve kavmede (rükû'dan kalktıktan sonra ayakta durmak) ve celsede (iki secde arasında oturmak) bütün âzânın (uzuvların) hareketsiz kalması hâlidir. “Sübhânallah” diyecek kadar bir miktar durmak ise, ta'dîl-i erkândır. Hanefî mezhebi âlimlerinin çoğu buna vacip demiştir. İmâm-ı Ebû Yûsuf ve İmâm-ı Şâfiî ve Mâlik ise, farz demiştir. Bazı Hanefî âlimleri de sünnet demişlerdir. Müslümanların çoğu bunu yapmıyor. Bir kimse, terk edilmiş, unutulmuş bir sünneti meydana çıkarırsa, yüz şehit sevabı kazanır. Ya bir farzı veya vacibi meydana çıkarmanın sevabı ne kadar çok olur. O hâlde, namazda, ta'dîl-i erkâna dikkat etmelidir. Yani rükûda ve secdelerde ve kavmede ve celsede tumânînet bulduktan sonra biraz durmalıdır.
Tumânînetin bedensel faydası ise insanın kalbinden başına doğru pompalanan kan ile namaz kılan ve günde başını 80 defa yere koyan bir kimsenin başına gelecek kan miktarı, muhakkak ki aynı değildir. Beynin üzerindeki zar tabakası, namaz kılan şahıslarda, kılmayanlara nazaran günde 80 defa daha fazla kanlanıyor demektir. Hafıza ve şahsiyet ile ilgili frontal lob, yâni beynin ön lobu da, aynı şekilde 80 defa fazla kan banyosu yapmaktadır. Bu da bunamayı önlediği gibi vücudu uzun ömürlü kılar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.