Savunma Sanayii’nin kalbinde üç saat

A -
A +

Geçtiğimiz hafta içerisinde Savunma Sanayii Başkanı Sn. İsmail Demir Bey ile Türkiye’de savunma sanayiinin geleceğine dair kapsamlı bir program yaptık. Tereddüt etmeksizin sorulan tüm suallerimize açık yüreklilik ile cevap verdi.

Programın yapıldığı TUSAŞ tesisleri hangarına, bugüne kadar üretilen iddialı onlarca ürün getirilmişti. İnsan gerçekten gördüğünde hem göğsü kabarıyor hem de dünya basınında ısrarla Türkiye’nin bu alanda geldiği nokta neden konuşuluyor daha iyi anlıyor.

Bir tarafta Türk Savunma Sanayiinin en iddialı projesi Millî Muharip Uçak (MMU) diğer taraftan 18 Mart 2023 yılında semalarımızda uçuşuna başlayacak HürJet, hemen yanı başında birçok ülke ile ihracat sözleşmesi imzalanan HürKuş ve onların karşısında Atak helikopteri ve tamamen Türk mühendislerince tasarımları yapılmış olan Gök Bey genel maksat helikopteri.

Ayrı bir alanda tüm dünyanın konuştuğu silahlı insansız hava araçları ve tüm bu araçlara Roketsan başta olmak üzere millî savunma sanayiimiz tarafından üretilerek monte edilen ya da edilecek akıllı mühimmatlar.

Ve bu yazıya konu etme şansımızın olmadığı onlarca ürün çeşidi.

Elbette burada savunma sanayiini tek çatı altında ve bir gelecek vizyonu doğrultusunda toplayabilmek için 1985 yılında oluşturulan Savunma Sanayii Müsteşarlığının rolü son derece önemli bir adım. Bu vesile ile Türkiye’de birçok alanda ilklere imza atan Turgut Özal’ı bir kez daha rahmet ile anıyorum.

Bunun dışında bugün vakıf şirketleri ismiyle bilinen kurumların oluşturulmasında başta merhum Necmettin Erbakan olmak üzere tüm emeği geçenleri de minnet duyguları ile yâd ediyorum.

Savunma sanayii konusunda diğer bir kırılma alanı ise 2004 yılında yapılan Savunma Sanayii İstişare Kurulu (SSİK) toplantısı ve toplantıda alınan kararlar gereği artan yerli ve millîlik oranı.

Burada yapılan program esnasında etrafta gördüğümüz genç mühendislerin gece gündüz bazı projelerin yetiştirilmesi için tesislerde görev yaptığını görmek âdeta zaman ile yarışan bir vizyonun olduğunu bizlere göstermekte.

Rakamlar ile savunma sanayiinde gelinen nokta

  • 170 ülkeye savunma sanayii ihracatı yapılıyor.

  • 2002 yılında 62 olan savunma projesi sayısı 750’nin üzerine çıkmış durumda

  • Yürütülen proje bütçesi 2002 yılında 5,5 milyar dolarken şimdi 60 milyar dolara ulaşmış.

  • 2002 yılında 1 milyar dolar olan savunma ve havacılık cirosu bugün 10 milyar doların üzerine çıkmış.

  • 2002 yılında 248 milyon dolar olan savunma sanayii ihracatı bugün 4 milyar dolara doğru gidiyor.

  • 2002 yılında 49 milyon dolar olan AR-GE bütçesi bugün 1,6 milyar dolar olmuş.

  • 2002 yılında 56 olan savunma sanayii firması bugün 1.500’lerin üzerine çıkmış durumda.

  • Özel sektör de dâhil istihdam edilen insan sayımız 70 binin üzerinde.

Gazetede bana ayrılan alan yeterli olsa bu tablo daha da arttırılabilir lakin ısrarlı bir şekilde savunma sanayiini itibarsızlaştırma gayretinde olan kontörlü klavyelerin iddia ettiği gibi savunma sanayiinin ihracata ve istihdama bir katkısının olmadığı kocaman bir yalan.

Bir taraftan elinde diploması ile yurt dışına giden gençlerimizin haberleri yapılırken, diğer taraftan gencecik beyinlerimizin uçaktan gemiye, helikopterden SİHA’ya varan bir yelpazede on binler ile ifade edilen rakamlarda istihdam edilmesini görmezden gelmek ne ile izah edilebilir okuyucularımızın takdirine bırakıyorum.

 

İnsansız sistemlerin yeri ve önemi artıyor

 

Sadece havada uçan insansız sistemler değil, aynı zamanda kara ve denizde de faaliyet gösterecek insansız sistemler gelecek yıllarda harbin temel konseptlerine imza atacak boyutlarda ve Türkiye bu alanda oluşan boşluğu son derece etkin bir vaziyette dolduruyor.

Bugüne kadar konvansiyonel bir kurgu içerisinde alışılagelmiş simetrik tehditlere simetrik sistemler ile mukabelede bulunan konsept artık değişmek üzere.

Türkiye ısrarlı bir şekilde konvansiyonel tehditlere asimetrik cevaplar üreten bir savunma sanayiinin de peşine düşmüş ve görünen o ki son derece önemli mesafeler almış.

Size karşı güçlü bir donanma ve hava gücü inşa eden hasım bir ülkeye, denizden akıllı mühimmatlar ile donatılmış yüzlerce insansız deniz aracını ve elbette donanmanızı, diğer taraftan bugüne kadar hiçbir tahkimat yapmadığı cephelerden onlarca SİHA sistemini yine kendi hava gücünüz ile müşterek bir şekilde aynı anda harekete geçirdiğinizde ve envanterinizdeki yerli ve millî gemisavar ve balistik füzelerinizi ateşlediğinizde ortaya çıkabilecek yıkımın dahi hesaplamasının yapıldığına dair net intiba edindim.

Bu sistemlerin nasıl ve ne zaman kullanılacağına dair kombinasyonlar oluşturulduğunu ve bu doğrultuda TSK’nın talep ettiği sistemlerin sanayi tarafından buna göre üretimlerinin planlandığına keza yine bizzat şahit olma şansım oldu.

Dünyanın büyük bir kargaşa dönemine doğru pupa yelken yol aldığı bir zaman diliminde savunma sanayii alanında ortaya konulanlar ve konulacaklar hepimizin hassasiyetle takip etmesi gereken konular.

Siyasi ikbal uğruna savunma sanayiimizin bugün geldiği noktaya yapılacak en ufak bir müdahaleye dahi milletin büyük bir tepki göstereceğini sanırım sağır sultan da duyuyor ve biliyordur.

 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.