Bugün, Balıkesir-Bigadiç'e bağlı, İskele kazasında yatan bir Allah dostundan bahsedeceğiz. "Oğul Paşa"dan. - Hayat, hayaldir, derdi. Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz. Bir gün de; - Dün öldü, yarın henüz doğmadı. Öyleyse bugünü değerlendirin, buyurdu. Ve şöyle bitirdi: - Her günü, son gününüz bilin. Böyle olan kimse, Allah'tan korkar, günah işleyemez. *** O devirde bir kadının doğan çocukları yaşamıyor, ölüyordu hemen. Kadıncağız çok üzülüyordu. Bir adakta bulundu Bir gün; - Eğer, dedi kendi kendine. Bu doğacak çocuğumuz yaşarsa, onu, büyüdüğünde Oğul Paşa'nın hizmetine vereceğim. Yani onu, doğmadan nezretti bu zata. Ve bir kız çocuğu oldu. Ama kambur ve topaldı yavrucak. Büyüdüğünde, annesi bir gün tuttu kızın elinden, götürdü bu zata. Bu çocuk hakkında yaptığı nezri söyleyip, - İşte dedi, o çocuk bu. Ama gördüğünüz gibi sakattır. Oğul Paşa; - Üzülme! buyurdu. Allah her şeye kadirdir. Dilerse, bu yavruya da şifa verir. Sonra dua etti. Kaldırdı ellerini. - Yâ Rabbî! Bu çacuğa sıhhat ver de, düzelsin bu sakatlıkları. O anda iyileşti çocuk. Kamburluk ve topallığından eser bile kalmadı. *** Her bilgi vebaldir! Biri sordu bu zata: - Kalbin gıdası nedir hocam? - İlimdir. Ama her bilgi bir vebaldir insana. Soran kişi şaşırdı. - Her bilgi vebal midir? - Evet. Ama bu vebalden kurtulmak mümkün. - Nasıl? - Bildiğiyle amel eden, kurtulur vebalden. Ama o da yetmez. - Yetmez mi, neden? - Çünkü amelin de ihlasla yapılması lâzım. - İhlasla yapılmazsa? - Hiçbir faydası olmaz. Eski paçavra gibi sahibinin suratına çarpılır.