Balıkesir erenlerinden "Sinan Efendi", kalp gözü açık bir büyük zat idi. O devirde kadılık imtihanı yapılacaktı bir gün. Adaylar hayli kalabalıktı. Jüride Sinan Efendi de vardı. İmtihan için gelenlerden bir genç, müracaat edenlerin çokluğunu görünce, ümidi kırıldı. Kendi kendine, "Bu kadar aday arasında kazanmam imkânsız. En iyisi vazgeçeyim" diye düşündü. Tam geri dönüyordu ki, Sinan efendi çıktı dışarı. Ve doğruca bu gencin yanına gelip fısıldadı kulağına: - Sakın vazgeçme evladım. Gir imtihana. İnşallah kazanırsın. Genç aday şaşkınlık içindeydi. "Hayırdır inşallah" deyip girdi imtihana. Netice mi? Birincilikle kazanmıştı imtihanı. Emr-i marufun önemi Sinan Efendi, "Emr-i ma'ruf"un önemini anlatırdı sık sık. Bir gün de bir gence buyurdu ki: - Bir insanın kurtuluşuna sebep olmak, Peygamberlik görevi yapmaktır. Genç şaşırmıştı. - Anlamadım hocam, nasıl yani? Buyurdu ki: - Evladım, bütün Peygamberlerin bir tek vazifesi vardı ki, o da, insanları gafletten uyandırmak ve Allah'ın birliğini tebliğ etmekti herkese, öyle değil mi? - Evet hocam. - İşte, emr-i ma'ruf yapan bir kişi, peygamberlere ortak olmuş olur bu vazifede. Ve çok büyük ecir alır bu işinden. Ancak bir şartla. - O şart nedir hocam? - İhlasla yapmaktır bu işi. Yani sırf Allah için. Dünyalık bir menfaat için olursa, hiç kıymeti yoktur. Melekler gıbta eder Ve ekledi: - Sabahları bu niyetle evinden çıkan bir müslümana, melekler gıbta eder evladım. - Öyle mi hocam? - Evet yavrum, melekler gelir, o mücahidin ayakları altına gererler kanatlarını. "O mücahit, kanadımıza bassın da şereflenelim" derler. *** Bir gün de buyurdu ki: - Evlatlarım, çok para kazanmak değil, çok sevap kazanmaktır asıl marifet. Parayı herkes kazanabilir. Ama sevap kazanmak nasib olmaz herkese. Talebeden biri, - Hocam, dedi. Geçen gün "Kibir çok tehlikelidir" buyurmuştunuz. Nedir bu tehlike? Buyurdu ki: - Aciz bir kula kibirlenmek yakışır mı evladım? Allahü teâlâ, "Azamet ve kibriya benim hakkımdır. Kim bunda bana ortak olmak isterse, hiç acımam, onu yakarım" buyuruyor.