Âlemlerin ve bütün mahlûkâtın yaratıcısı olan ve bilumûm ni'metleri, iyilikleri gönderen Allahü teâlâya; insanların ibâdet etmeleri, boyun bükmeleri, duâ etmeleri, sığınmaları ve O'ndan yardım istemeleri emredilmiştir. Yine insanlar, en son ve en büyük Peygamber olan Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm) tarafından teblîğ edilmiş olan îmân, ibâdet ve ahlâk esâsları ile şeref, üstünlük sâhibi olmaya, maddeten ve mânen yükselmeye, dünyâ ve âhiret saâdetlerine kavuşmaya dâvet edilmişlerdir. İBÂDETLER ÜÇ KISIMDIR Bilindiği gibi ibâdet, Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmaktır. Allahü teâlânın rızâsı da, yapılmasını kesin olarak emrettiği farzları yerine getirmekte ve yasak ettiği harâmlardan kaçınmaktadır. İbâdetler üç kısımdır: 1- Beden ile (Namaz ve Oruç gibi), 2- Mal ile (Zekât, Sadaka-i Fıtır ve Kurbân gibi), 3- Hem beden, hem de mal ile (Hac ve Umre gibi) yapılan ibâdetlerdir... "Oruç" gibi "Namaz" ibâdeti de, bütün ilâhî dînlerde vardı. Kur'ân-ı Kerîm'de, Bakara sûresinin 183. âyet-i kerîmesinde, oruçun, "geçmiş ümmetlere de farz kılındığı" ifâde buyurulmaktadır. İlk insan ve aynı zamanda ilk Peygamber olan Hazret-i Âdem'den i'tibâren bütün Peygamberlere (aleyhimüsselâm) ve ümmetlerine oruç farz idi. Âdem aleyhisselâmdan beri, ilâhî dînlerin hepsinde, oruç gibi namaz kılmak da emredilmişti. Nitekim Hazret-i Âdem, Cennet'ten çıktığında sabâh namazı vaktiydi; iki rek'at namaz kılmıştı. Hazret-i İbrâhîm, öğle vaktinde oğlu İsmâîl aleyhisselâmı kurbân etme emrinden affedildiğinde, dört rek'at namaz kılmıştı. Yûnus aleyhisselâm, balığın karnından kurtulduğu vakit ikindi vaktiydi; bu zaman dört rek'at namaz kılmıştı. Hazret-i Mûsâ'ya yardımcı olarak, ağabeyi Hazret-i Hârûn gönderildiğinde, yatsı vaktiydi; Hazret-i Mûsâ o vakitte dört rek'at namaz kılmıştı. Îsâ aleyhisselâm, Cenâb-ı Hakk'ın verdiği ni'metlere şükür için, akşam vaktinde üç rek'at namaz kılmıştı. Âdem aleyhisselâm ikindi, Ya'kûb aleyhisselâm akşam, Yûnus aleyhisselâm yatsı namazlarını kılarlardı. Vitir namazı, Peygamberimizin Mi'râc'ta kıldığı namazlardandır. Bütün Peygamberlerin kıldıkları namazlar bir araya toplanarak, Mi'râc'ta, Müslümanlara 5 vakit namaz farz edildi. NAMAZIN DÎNDEKİ YERİ Tabîî ki İslâmiyette en önemli emir îmân etmektir. Îmân, bir binânın temeli gibidir. Namaz ise, bu binânın kirişleri ve duvarları gibidir. Îmândan sonra en mühim ibâdet namazdır. Biz bu husûsu, kendiliğimizden değil, dînin sâhibi olan Resûlullah Efendimizin beyânlarıyla ifâde edelim, onun "Namazın dîndeki yeri" ile ilgili bazı hadîs-i şerîflerine temâs edelim. Sevgili Peygamberimiz buyurmuşlardır ki: "Kıyâmet günü, îmândan sonra, ilk suâl namazdan olacakdır." Allahü teâlâ buyuracak ki: "Ey kulum, namaz hesâbının altından kalkarsan, kurtuluş senindir. Öteki hesâplarını da kolaylaştırırım!" Bütün ibâdetlerin en fazîletlisi namazdır. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: "Namazın dîndeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir." [Taberânî] "Namaz dînin direğidir, terk eden dînini yıkmış olur." [Beyhekî] "En fazîletli amel, vaktinde kılınan namazdır." [Ebû Dâvûd] Bir sahâbî, Resûlullah'a: "Ben, Allah ve Resûlüne inanır, namazlarımı kılar, zekâtlarımı verir, oruçlarımı tutar ve diğer ibâdetlerimi yaparsam, kimlerden olurum?" diye suâl edince, Peygamber Efendimiz ona cevâben buyurdu ki: "Sen sıddîklardan ve şehîdlerden olursun." [Bezzâr] EN KIYMETLİ İBÂDET Namaz, ibâdetlerin en kıymetlisidir. Namaz kılmak, kulun âcizliğini, Rabbine i'tirâf etmesidir. Yanî Allahü teâlânın büyüklüğünü düşünerek O'nun karşısında kendi küçüklüğünü anlamaktır. Bunu anlayan kimse hep iyilik yapar; hiç kötülük yapamaz. Bilindiği üzere, İslâmiyette farz kılınan ibâdetlerin faydası, insanlara ya'nî o ibâdetleri yapan fertlere, âilelere ve cemiyetleredir. Yoksa Allahü teâlâ, insanların ibâdetlerine muhtâç değildir. İnsan namaz kılmakla, oruç tutmakla hem Allah'a karşı kulluk vazîfesini yapmış, hem de kalbini her türlü kötülüklerden temizlemiş olur. Çünkü namaz ve oruç, insanı rûhen yükseltir ve kötülüklerden alıkoyar...