Hazret-i Ali Efendimizin şehâdeti -2-

A -
A +

Hazret-i Alî (radıyallahü teâlâ anh), Resûlullah Efendimizin amcası Ebû Tâlib'in oğlu ve şerefli neslinin devâmına sebep olan sevgili dâmâdı, "Ehl-i Beyt"in, "Âl-i Abâ"nın ve "Oniki İmâm"ın birincisi, Hulefâ-i Râşidîn'in, İslâm Halîfelerinin ve Cennet'le müjdelenen 10 kişinin dördüncüsü, evliyânın en büyüklerinden, hattâ Vilâyet yolunun reîsidir. Hazret-i Alî bin Ebî Tâlib (radıyallahü anh), 599 senesinde (ya'nî hicretten 23 yıl önce) Mekke'de doğmuştur. [Bu konuda başka rivâyetler de vardır.] Annesi, Peygamber Efendimize, kendi çocuğu gibi bakan Fâtıma bint-i Esed'dir. Hazret-i Alî, beş yaşından itibâren Peygamber Efendimiz'in yanında yaşamış ve on yaşındayken Müslüman olmakla şereflenmiştir. O, çocuklardan Müslümân olanların birincisi, genel olarak Müslümân olanların ise üçüncüsüdür. Künyesi "Ebü'l-Hasen" ve "Ebû Türâb"dır. Puta tapmadığı için "Kerremallahü Vecheh", Allahü teâlâ'nın takdîrine râzî olduğu için "Murtazâ", kahramân ve cesûr olmasından, dönüp dönüp düşmâna saldırmasından dolayı "Kerrâr", Allahü teâlânın arslanı ma'nâsına da "Esedullâhi'l-Gâlib" ve "Haydar" lakablarıyla anıldı. Ehl-i Sünnet'in gözbebeği, Evliyânın reîsi, kerâmetler hazînesidir. Adâlet, ilim, cömertlik, merhamet ve diğer pekçok fazîleti kendisinde toplamıştır. Peygamber Efendimiz, onun için, cömertlerin sultânı manâsına "Sultânü'l-eshıyâ" buyurmuşlardır. Buğday benizli, uzun gerdanlı, güler yüzlü, iri ve siyah gözlü, geniş göğüslü, iri yapılı idi. Sakalı sık idi. Son zamanlarında saçı ve sakalı pamuk gibi beyaz olmuştu. Hakkında birkaç âyet-i kerîme nâzil olup, pek çok hadîs-i şerîfle medhedildi. Tek başına kendisi hakkında vârid olan hadîs-i şerîfler de var; Ehl-i Beyt içerisinde onu medheden hadîs-i şerîfler de bulunmaktadır. Allahü teâlânın en çok sevdiği Resûlü Muhammed aleyhisselâmdır. Onun da en çok sevdiği Ehl-i Beyti ve Eshâbıdır. Hazret-i Alî, İslâmiyeti kabûl ettikten sonra, Mekke devrinde onüç sene, Peygamber Efendimiz'in yanında, huzûrlarında ve hizmetlerinde bulundu. Peygamberimizin sevgi ve iltifâtlarına kavuştu. Mekkeli müşriklerin bütün ezâ-cefâlarına katlanarak, Resûlullah'ın en yakın yardımcılarından oldu. Resûlullah'a (aleyhisselâm) hicret için müsâade edilince, her tehlikeyi göze alarak, O'nun yatağına yatıp, hiç kimseden korkmadı, çekinmedi. Kendisine emânet edilen şeyleri, ertesi gün sâhiplerine verip, Mekke-i mükerreme'den yola çıktı ve Peygamber Efendimiz'e Kubâ'da yetişti. Mescid-i Nebevî'nin inşâatında çok gayret gösterdi. Bedir, Uhud, Hendek ve diğer bütün gazâlarda bulundu ve fevkalâde gayret ve kahramânlık gösterdi. Sâdece Uhud Gazâsında 16 (onaltı) yerinden yaralandı. Resûlullah (aleyhisselâm), pekçok gazâda sancağı Hazret-i Alî'ye vermiştir. Hazret-i Alî, Hudeybiye Antlaşmasında, sulh şartlarının yazılmasında vazîfe aldı. Hayber Gazâsında bulunup, büyük kahramânlıklar gösterdi. Bu savaşta, ağır bir demir kapıyı kalkan olarak kullanmıştır. Huneyn Gazâsında da büyük kahramânlıklar gösteren Hazret-i Alî, Tebük Gazâsında, Resûlullah Efendimiz tarafından, vazîfeli olarak Medîne'de bırakıldığı için, bulunamadı. Daha sonra Yemen Muhârebesinde ordu kumandânı olarak vazîfelendirildi. Mekke-i mükerreme feth edilince, Kâbe'deki putları imhâ vazîfesi ona verildi. Peygamber Efendimiz vefât edince, o yıkayıp kefenledi. Bu son mübârek vazîfe, ona, Hazret-i Abbâs'a, oğulları Fadl ve Kusem'e, bir de Üsâme bin Zeyd'e nasîb oldu. Peygamberimizin defninden sonra, Halîfe seçilen Ebû Bekr'e bîat edip onun, devlet işlerini yürütmede istişâre ettiği zâtlardan oldu ve kâdîlık (hâkimlik) görevlerinde bulundu. Hazret-i Ömer'in halîfeliğine de bîat edip, Halîfenin danışmanı oldu ve hâkimliğini yaptı. Hazret-i Osmân'ın da halîfeliğine bîat edip, hilâfet işlerinde onun vezîrliğini yaptı. Hazret-i Osmân'ın şehîd edilmesinden sonra, 656 (h. 35) yılının Zilhicce ayında Halîfe oldu. 660 (h. 40) senesinde Ramazân-ı şerîf ayının 17. (Cuma) günü, sabâh namazına giderken, Abdurrahmân İbn-i Mülcem adlı bir hâricî tarafından, başına kılıçla vurularak şehîd edildi. (24 Ocak 661). Kabr-i şerîfi, Kûfe'de yani "Necef" denilen yerdedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.