Müslümanların İspanya'da kurdukları İslam medeniyeti

A -
A +

Bilindiği gibi, târihin belli bir döneminde Müslümânlar, İspanya'yı fethederek burada bir "Endülüs Emevî Devleti" ve bununla birlikte bir de "İslâm medeniyeti" kurdular. Haçlı Seferleri sonunda Müslümânların medeniyetlerine şâhid olan Avrupalılar, önce şaşkınlık ve hayrânlık içinde bocaladılar. Sonra yavaş yavaş uyanarak çocuklarına Endülüs Üniversitelerinde fen bilgileri tahsîl ettirmeye; İslâm âlimlerinin yazdıkları fen bilgileri kitaplarını kendi dillerine çevirmeye ve Müslümânlarda gördükleri teknik âletleri yapmaya başladılar. Bu arada İslâm âlimlerinin, eski Yunan filozoflarının bozuk kitaplarına verdikleri ilmî, inandırıcı cevapları okuyarak içine düştükleri bataklıklardan kurtulmağa çalıştılar. Bu hâl, İslâmiyetin üstünlüğü karşısında ezilen ve papazların aforoz tehdîdiyle suskunluk içinde olan Avrupalıları, bu defâ eski Yunan mitolojisini incelemeye, öğrenmeye sevk etti. Öğrendiklerini resim, heykel, felsefe ve edebiyât eseri, müzik bestesi olarak kendilerine göre tekrâr yazıp yayarak yeni bir yol tuttular. Bunlara "Rönesans", Hıristiyânlık dîninde yaptıkları yeni değişikliklere de "Reform" adını verdiler. Böylece Avrupa'da; gün geçtikçe te'sîri azalan ve bir süs unsuru hâline gelen bir kilise hayâtı ortaya çıkarken, öte yandan, rûhî açıklarını tatmîn için, sık sık değiştirdikleri san'at ve estetik anlayışlarıyla maddî refâhı hedef alan bir ilim, teknoloji ve sanâyileşme başladı. Müslümân milletlerden ve bilhassa Osmânlılardan görüp öğrendiklerini tatbîk ederek, üzerinde asırlar boyu çalışıp geliştirerek bugünkü ilmî ve teknolojik seviyelerine ve ihtilâllerle yerleştirilen rejimlere ulaştılar. Günümüz dünyâsında, bir "Hıristiyân medeniyeti"nden bahsetmek biraz zor görünüyor. Çünkü Hıristiyânlığın, Hıristiyân denilen milletlerde bir fantezi ve tesellî kaynağı olarak kabûl ettikleri üç tanrı inancı (teslîs), bir süs eşyâsı olarak taşıdıkları haçlarla her türlü eğlencelerinin sembolü hâline gelmiş şarap ve kilise korolarından türemiş çılgın bir batı müziği ve bunların netîcesi olarak her gün sür'atle artan ahlâkî çöküntüye "medeniyet" demek mümkün müdür? "İSLÂM MEDENİYETİ" İslâm âlimleri, "medeniyet"i "ta'mîr-i bilâd ve terfîh-i ıbâd" şeklinde ta'rîf etmişlerdir. Bu ta'rîf kısaca: "Beldelerin i'mâr edilerek insanlığın ihtiyaçlarını karşılayacak râhat ve huzûr içinde yaşayacak şekle sokulması; insanların da rûh, madde, fikir ve ahlâk bakımından yükselmesidir." İslâmiyet, medenî insanın ve medeniyet sâhibi toplulukların îmân, ibâdet, iş, ahlâk ve cem'iyet hayâtında uymaları gereken her şeyi bildirmiştir. Bunlar, Allahü teâlânın bildirdikleri, Resûlullah'ın öğrettikleri, Eshâb-ı kirâmın naklettikleri ve mezhep imâmlarının açıkladıklarıdır. İnsanlığın bunaldığı her şeyin çözüm ve çâresi aslında bunların içinde mevcûttur. Medeniyet tasnîfleri içerisinde, her bakımdan mükemmelliğe erişmiş, yüksek ve bütün olgunlukları içinde bulunduran, hiç kusûrsuz olan "İslâm medeniyeti"dir... Müslümânların târih boyunca kurdukları bütün medeniyetlerin kaynağı, mümtâz örneği ve rehberi, "Asr-ı Saâdet"tir. O devirdeki "İslâm medeniyeti", sonra gelen Müslümân milletlerin, daha çok benzemek için çırpındıkları, ötelerin ötesindeki bir nûrlu idealleri olmuştur. Araplar, Afrika kavimleri, Asya'da Gürgâniye, Harezmşâhlar gibi meşhûr Müslümân milletler ve Müslümân Türkler, bugün bile gıpta edilen, imrenilen medeniyetlerine bu yolla ulaşmışlardır. İslâmiyet, belli milletlere değil, bütün insanlığa, her devirde en yüksek medenî seviyeye ulaşmak için lâzım olan her şeyi bildirmiştir. Bu bakımdan "İslâm medeniyeti", cihân-şümûl bir medeniyettir. Ancak milletlerin bu cihan-şümûl medeniyete ulaşma dereceleri, İslâmiyeti iyi öğrenme, doğru anlama ve İslâmiyete tam uyma derecelerine göre farklı olmuştur. Bu milletler içinde Osmânlı Türklerinin bâzı dönemlerde yükseldikleri seviye, hepsinden ileri olmuştur. Bu sebeple altı asır boyunca bütün dünyâya her şeyiyle mükemmel bir medeniyet nümûnesi göstermişler, buna da "Türk-İslâm Medeniyeti" adı verilmiştir. İstanbul, bu medeniyetin sembol şehri, İstanbul'da yaşayanlar da, sembol insanı olmuşlardır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.