Öğrenimöğretim ve eğitimin önemi 3
24 Ekim 2008 01:00
İnsanların ilim sâhibi olmaları ilmi, kitapları ve âlimleri sevmeleri ve onları okuyup dinlemeleriyle mümkün olur...
Geçen haftaki 2 makâlemizde de belirttiğimiz gibi, Sevgili Peygamberimize, peygamberliğinin bildirildiği ilk vahiy, ilk emir "oku" diye başlamış, cihânı aydınlatan İslâm güneşi böyle doğmuştur. Kur'ân-ı kerîm, bir defada, toptan gelmeyip, lüzûmuna ve hâdiselere göre, bazen âyet âyet, bâzen de sûre sûre nâzil olmuş, takrîben 23 senede tamâmlanmıştır. [Bilindiği gibi, diğer semâvî kitaplar ise birer defada indirilmişlerdir.] Peygamber Efendimizin teblîği ve İslâma daveti de, 13 senesi Mekke-i mükerremede, 10 senesi de Medîne-i münevverede olmak üzere, yaklaşık olarak 23 sene sürmüştür.
Resûlullah Efendimiz, kendisine indirilen âyet-i kerîmeleri ezberler ve aslâ unutmazdı. Nitekim "A'lâ sûresi"nin 6. âyet-i kerîmesinde meâlen, "Sana (Cebrâîl'in öğreteceği üzere) Kur'ân-ı kerîmi okuyacağız ve sen hiç unutmayacaksın" buyurulmuştur.
Resûlullah Efendimiz, kendisine gelen âyet-i kerîmeleri, Eshâb-ı kirâmına da okur, onlar da ezberlerdi. Gelen vahyi, emrindeki husûsî vahiy kâtiplerine de yazdırır, her âyet-i kerîmenin hangi sûreye yazılacağını bildirirdi. Vahiy kâtiplerinin sayısı 42'yi bulmuştur; bunlar Sahâbe-i kirâmın en önde gelen sîmâlarıdır.
Demek ki, Resûlullah Efendimiz sağlığında, gelen vahiyleri, vazîfelendirdiği kâtiplerine yazdırdı. Aynı âyet-i kerîmeyi, aynı anda birçok kimsenin yazdığı da olurdu.
Cebrâîl aleyhisselâm her sene bir kere gelip, o zamana kadar inmiş olan Kur'ân-ı kerîmi, levh-i mahfûzdaki sırasına göre okur, Peygamberimiz de dinler ve tekrâr ederdi. Resûlullah Efendimizin âhirete teşrîf edeceği sene iki kere gelip tamâmını okudular.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi ilk emri, "Oku" şeklinde başlayan ve teblîği 23 sene devâm eden İslâm dîninde ilme ve okumaya büyük ehemmiyet verilmiştir. Hakîkaten İslâmiyet ilme, fenne, tekniğe, endüstiriye lâyık olduğu üzere önem verir. İlim mevzûunda, ilmin temîn edeceği yüksek dereceler husûsunda, Kur'ân-ı kerîmde müteaddid âyet-i celîle ve Peygamber efendimizin birçok hadîs-i şerîfi vardır.
Burada şunu da belirtelim ki, hakîkatte ilim sıfatı, Allahü teâlânın yüce sıfatlarındandır. Kullarına da cüz'î olarak vermiştir. Allah'ın ilmi şüphesiz ki küllîdir; ama kulların bilgisi cüz'îdir. Yüce Allah, gaybı (gizliyi) da, açık olanı da bilir. İnsanların ilim sâhibi olmaları ilmi, kitapları ve âlimleri sevmeleri ve onları okuyup dinlemeleriyle mümkün olmaktadır.
Şimdi de bugünkü konumuzla ilgili birkaç âyet-i kerîme mealini sunmak istiyoruz:
"De ki, bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl sâhipleri (bunları) düşünürler." (Zümer, 9)
"....Allah, sizden îmân etmiş olanlarla, kendilerine ilim verilmiş bulunanların derecelerini yükseltir..." (Mücâdele, 11)
"Allah'tan kulları arasında (hakkıyla) ancak âlimler korkar ..." (Fâtır, 28)
Sevgili Peygamberimizin, bu konudaki hadîs-i şerîflerinden de birkaç tanesini zikredelim:
"Beşikten mezâra kadar ilim tahsîl ediniz."
"İlim taleb etmek (erkek ve kadın) her Müslümâna farzdır."
"Sadakanın en fazîletlisi, Müslümân kimsenin ilim öğrenmesi, sonra onu Müslümân kardeşine öğretmesidir."
"Ya âlim veya öğrenici yahud dinleyici olarak veyahud da (bunlara) muhabbet besleyerek hâl ve istikbâlini te'mîn et. (Bu dört grubun dışında) beşinci olma, yoksa helâk olursun."
"İstediğiniz kadar okuyun, bildiğinizle amel etmedikçe, Allah size mükâfât vermez."
"Kim bildiği ile amel ederse, Allah ona bilmediklerini de öğretir."
Bir rivâyette: "Bilmediği ilme onu vâris kılar" buyurulmuştur.
İslâm âlimleri ve atalarımız, asırlarca gecelerini gündüzlerine katarak çok kıymetli kitaplar yazmışlar ve bunları kütüphânelerde gözleri gibi koruyup bizlere kadar ulaştırmışlardır. Bizlere düşen, bunları okuyup istifâde etmek ve gereğini yapmaktır.
İnşâallah yarın ve önümüzdeki hafta yazacağımız makâlelerimizde, [sebebini o zaman açıklayacağımız üzere], Arapça ve diğer yabancı dillerin öğrenim ve öğretimiyle alâkalı bazı husûslar üzerinde durmak istiyoruz...