Bugünkü makâlemizde, önce kısa bir mukaddime yapalım; sonra da dâhî Osmânlı pâdişâhlarından bahsedelim inşâallah. Bilindiği gibi, kuruluşundan i'tibâren Osmânlı Devletine emeği geçen ilk 10 Osmânlı sultânı, târihçilerce, dâhîlerden sayılmaktadır. Anadolu Selçukluları'ndan sonra İslâmiyete, müslümânlara ve insanlığa hizmet nöbeti, Kayı Boyu'na geçmiştir. Küçücük bir beylikten kısa zamanda cihân devleti durumuna gelen Kayı'nın azîz temsilcisi Osmânlı Türkü, İslâmiyet'in son dîn olduğuna îmân etmiş, ilme, san'ata ve bütün insanlığa asırlarca faydalı olmuştur. Osmânlı Devleti millî, İslâmî ve insânî esâslara bağlı bulunan bir cihân hâkimiyeti düşüncesine dayanıyordu. Bu düşünce, gerçekten Türk-İslâm târihinde en yüksek derecesini Osmânlı Devleti'nde bulmuş ve müstesnâ bir kudret kazanmıştı. Osmânlı cihân hâkimiyeti ve dünyâ nizâmı ideâli, şüphesiz millî şuûr ve uyanış yanında, asıl kaynağını İslâm dîni ve onun cihâd rûhundan alıyordu. ŞAŞIRTICI YÜKSELİŞİN SEBEPLERİ Gerçekten de bir aşîretten cihângîr bir imparatorluğa giden yolda, Osmanlı hânedân mensuplarının kudret kaynakları incelenecek olursa, devletin temelleri ve şaşırtıcı yükselişi daha iyi anlaşılır. Nitekim, Fransız târihçisi Grengur da, "Bu yeni İmparatorluğun teessüsü, beşer târihinin en büyük ve hayrete değer vak'alarından biridir" demektedir. Burada, D'ohsson'un da fikrini zikretmeden geçemiyeceğiz: ".... Kur'ân-ı kerîmi tanıyanların zihnine ve hâfızasına nakşedilmiş olan prensipler, onları yeryüzündeki insanların en hayırseveri, en insâniyetlisi hâline getirmiştir. Bütün bu fazîletlerine rağmen, Ecnebîlerin (Avrupalıların) onlara barbar demesi, yırtıcı bulması, savaşlarına göre hüküm vermesinden ileri gelir. Gerçekten Müslümânlar canlarını esirgemeden savaşırlar, onlaraın düşmanları aynı zamanda dinlerinin de düşmânıdır. Bu şecâat, Türklere sâdece dînlerinden değil, aynı zamanda millî karakterlerinden de gelir. Ama bir milletin gerçek karakteri, savaş alanının silâh gürültüleri arasında ta'yîn edilemez. Türkleri gerçekten tanımak isteyenler, onların fazîletlerini değerlendirmeli, törelerin karakter ve fiillerindeki tesîrlerini muhâkeme etmeli, onları barış zamânındaki örf ve âdetleri içinde incelemelidir. Filhakika Türkler, savaşta ne kadar sert, ne kadar mağrûr ve yırtıcı iseler, barışta da o kadar sâkindirler. En büyük kahramânlıkları gösteren, gözlerini kırpmadan ateşe [ve ölüme] atılan bu insanlar, günlük hayâtlarına döndükleri zaman gerçek karakterlerini alırlar. O zaman onların beşerî duygularla dolu hayırsever kimseler olduğu anlaşılır. Bu duygu, bütün Türklere şâmildir. Hepsinin de rûhuna öylesine derin bir şekilde işlemiştir ki, savaşta birer cesâret timsâli olan bu kimseler, barışta fakîr babası, düşkünün dostu olurlar. İçlerinde en kötüsü, en hasîsi bile yine de bir vazîfe olarak iyilik etmekten çekinmez...." Osmânlı Beyliği, daha kurulduğu andan i'tibâren askerî, adlî ve mâlî teşkîlâtla işe başladı. Bilhâssa askerî işlere fazla ehemmiyet verilerek muvaffakiyetin sebepleri hâzırlandı. Fakat bu zâhirî kudret, tamâmen ayrı dînde olan yabancı bir bölgede, ya'nî Balkanlarda yayılma ve yerleşme için kâfî değildi. Ancak bu iş, daha çok mânevî ve rûhî sebeplerle, öylesine göz kamaştırıcı bir hızla ve şuûrlu bir biçimde oldu ki, bugün dahî, düşünenleri hayretler içerisinde bırakmakta ve 20. asırda dahî misli görülmemiş bu hareket, dün olduğu gibi, bugün de yerli-yabancı nesillerin hayrânlığını çekmektedir. NE KADAR İKTİDÂRDA KALDILAR? Osmânlı sultânlarından, iktidârda çok uzun kalanlar olduğu gibi, çok kısa kalanlar da vardır. Biz, burada, önce uzun müddet iktidârda kalanları zikretmek istiyoruz. Bazı pâdişâhlar, Osmânlı tahtında 20'şer seneden fazla; bazıları 30'ar seneden fazla kalmışlar, biri de 40 seneden fazla pâdişâhlık yapmıştır. 20 seneden fazla tahtta kalan pâdişâhları, en uzun tahtta kalış sırasına göre zikredecek olursak şöyledir: a) 10. Sultân I. Süleymân Hân [Kânûnî Sultân Süleymân], 46 sene [1520-1566]; b) 19. Sultân IV. Mehmed Hân, 39 sene [1648-1687]; c) 2. Sultân Orhân Gâzî Hân, 33 sene [1326-1359]; d) 34. Sultân II. Abdulhamîd Hân, 33 sene [1876-1909]; e) 8. Sultân II. Bâyezîd Hân, 31 sene [1481-1512]; f) 30. Sultân II. Mahmûd Hân, 31 sene [1808-1839]; g) 3. Sultân I. Murâd-ı Hüdâvendigâr, 30 sene [1359-1389]; h) 6. Sultân II. Murâd Hân, 30 sene [1421-1451]; ı) 7. Sultân Fâtih Mehmed Hân, 30 sene [1451-1481]; j) 1. Sultân I. Osmân Gâzî Hân, 27 sene [1299-1326]; k) 23. Sultân III. Ahmed Hân, 27 sene [1703-1730]; l) 24. Sultân I. Mahmûd Hân, 24 sene [1730-1754].