OSMÂNLI SULTÂNLARI -1-

A -
A +

Bilindiği üzere, dünyânın en uzun ömürlü hânedânının ve en büyük devletlerinden olan Osmânlı Devletinin kurucusu, Osmânlı sultânlarının ilki olan Sultân Birinci Osmân Gâzî Hân'dır [1258-1326]. Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundan Ertuğrul Gâzî'nin oğlu olan Osmân Gâzî, 1258 târihinde Söğüt'te doğdu. Kendisine, İslâmî ilimler öğretildi. Hem İslâm terbiyesiyle yetiştirildi, hem de devrin örf ve âdetince mükemmel bir askerî ta'lîm ve terbiye verildi. Ertuğrul Gâzî'nin silâh arkadaşı ve kumandânlarından da, kılıç kullanmayı, kargı savurmayı, ata binmeyi öğrendi. Onların gazâlarını dinledi; yaptıklarından ibret alarak, gençliğinden i'tibâren gazâlara katılıp, zaferler kazandı, kumandânlık vasıflarını geliştirip kuvvetlendirdi; Osmânlı Devleti'nin temelini attı. Osmân Gâzî'nin cesâreti, zekâsı, cömertliği, İslâm dînine sadâkati ve tatbîkâtı herkesçe takdîr edildiğinden, babası tarafından Kayı boyu beyliğine aday gösterildi. Ertuğrul Gâzî, 1281 yılında vefât edince, Osmân Gâzî Kayı beyi oldu. OSMÂN GÂZÎ'NİN OĞLU ORHAN BEYE VASIYETNÂMESİ Osmân Gâzî'nin vefât edeceği zaman, oğlu Orhan Beye bıraktığı vasıyetnâmesi, İslâmiyete olan sevgi ve saygısını, Türk milletinin râhat ve huzûrunu düşündüğünü ve insan haklarına olan gönülden bağlılığını açıkça göstermektedir. Vasıyetnâmenin özü şöyledir: ''Allahü teâlânın emirlerine muhalif bir iş eylemiyesin. Bilmediğini, şerîat [İslâmiyet] ulemâsından sorup anlayasın. İyice bilmeyince, bir işe başlamayasın. Sana itâat edenleri hoş tutasın. Askerine in'âmı, ihsânı eksik etmeyesin ki, insan ihsânın kulcağızıdır. Zâlim olma; âlemi adâletle şenlendir. Allah için cihâdı terk etmeyerek beni şâd et. Ulemâya riâyet eyle ki, şerîat [dîn] işleri nizâm bulsun. Nerede bir ilim ehli duyarsan, ona rağbet, ikbâl ve hilm göster. Askerine ve malına gurûr getirip, şerîat ehlinden [İslâm âlimlerinden] uzaklaşma. Bizim mesleğimiz Allah yoludur ve maksadımız Allah'ın dînini yaymaktır. Yoksa, kuru kavga ve cihângîrlik da'vâsı değildir. Sana da bunlar yaraşır. Dâimâ herkese ihsânda bulun. Memleket işlerini noksânsız gör. Hepinizi, Allahü teâlâya emânet ediyorum.'' Târihçilerin, Osmân Gâzî ve kurduğu devlet hakkındaki ortak fikirleri özetle şöyledir: Türk ve İslâm târihinin en muhteşem devri Osmânlıların eseridir. Onlar, millî ve İslâmî mefkûrelerinin dâhiyâne terkîbi, siyâsî istikrâr ve sosyal adâletleri sâyesinde, üç kıt'anın ortasında ve Akdeniz havzasında, beşer târihinde nizâm-ı âlem dâvâsının en kudretli temsîlcileri olmuşlardır. Osmânlı hânedânı, dünyâda hiçbir âileye nasîb olmayan büyük ve dâhî pâdişâhları bir biri ardından yetiştirmekle, bu devlete yalnız en büyük hayâtiyeti bahşetmedi; onu millî, İslâmî ve insânî ideâller çerçevesinde milletin kalbini kazanarak cihân hâkimiyeti düşüncesinin de en sağlam teşkîlâtı hâline getirdi. İslâm dîninin, beşeriyeti saâdete, adâlete ve insanlığa eriştirmek için, i'lân ettiği yüksek esâslar ve dünyâ nizâmı mefkûresi, Eshâb-ı kirâmdan sonra en ileri derecesine Osmânlı devrinde ulaşmıştır. Osmânlı sultanları ilmi ve ilim adamlarını memleketlere sâhip olmaktan üstün tuttular. Kemâl sâhibi ilim erbâbını dâima takdîr edip onlara rağbet gösterdiler. Pâdişâhlar, savaşta ve barışta, kânûnların düzenlenmesinde, dînin bildirdiği hükümlere sâdık kalmakla yükselip kuvvetlendiler. İşlerinde âlimlerle istişâre eylediler. Devlet nizâmlarının hâzırlanıp, düzenlenmesini ve teftîşini onlara havâle edip, idârî mes'ûliyetlere onları da dâhil ettiler. Bunun için Osmânlı Devletinde ulemâ sınıfı, hürmetli bir mevkıdeydi. Bu yüzden korkutmaya dayanmaktan çok, adâleti yerleştiren kânûnlar yapıldı. Osmânlı Devleti, kavimler, dînler ve mezhebler arasında sağlam bir âhenk kurmuştu. Eski ve yeni devletlerden farklı olarak, dışta istîlâ tehditleri ve içeride çeşitli ırk, dîn, mezhep mensûbları ve grubların huzûrsuzluk endîşeleri bulunmuyordu. Osmânlı cihân hâkimiyeti ve dünyâ nizâmı ideâli, şüphesiz millî şuûr ve uyanış yanında, asıl kaynağını İslâm dîni ve onun cihâd rûhundan alıyordu. Osmânlı sultânları, fethettikleri yerleri medrese, zâviye, imâret, dârül-kurrâ ve türbelerle âdetâ kudsîleştirmişler, buralarda yetişen âlimlerle dünyâya İslâmiyeti yaymışlar, asırlarca maddî ve mânevî güç ve emeklerini bu uğurda harcamışlardır. Bu makâlemiz, muhtelif başlıklar altında, Osmânlı Devleti ve sultânları hakkında yazdığımız 5. makâle oldu. Osmanlı Devletinden ve Sultânlarından birkaç hafta ve birkaç ay değil, yıllarca makâle yazılsa, yine de yetmez. İnşâallah yarın, bir nebze daha bu konudan bahsetmek istiyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.