Bilindiği üzere, geçen haftaki iki makâlemizde de ifâde ettiğimiz gibi, o mübârek topraklarda, insanları Hakk'a dâvet eden, onlara doğru yolu gösterip, gerçek saâdete kavuşturan ve kendilerine "Silsile-i Aliyye" denilen büyük âlim ve velîler var. Bunlardan 9. Abdülhâlık Goncdüvânî [Goncdevânî, Gucdüvânî, Özbekler onu Gıjduvânî şeklinde yazıp okuyorlar; Goncdüvân kasabasında], 10. Ârif-i Rîvegerî [Buhârâ'ya 30 km uzaklıkta bulunan Rîveger köyünde], 11. Mahmûd-i İncîrfağnevî [Encîrfağnevî; Buhârâ'nın Fağne köyünde], 12. Alî Râmitenî [Buhârâ yakınlarındaki Râmiten kasabasında], 13. Muhammed Bâbâ Semmâsî [Buhârâ'ya bağlı Semmâs köyünde], 14. Seyyid Emîr Gilâl [Gülâl, Külâl], 15. Seyyid Muhammed Behâeddîn Buhârî Şâh-ı Nakşibend [Buhârâ'ya yakın "Kasr-ı Ârifân"da], 16. Buhârâ'da yetişen büyük evliyâdan Alâüddîn-i Attâr [Asıl ismi Muhammed bin Muhammed Buhârî; Şâh-ı Nakşibend hazretlerinin dâmâdı; Tâcikistân sınırına yakın Denöv kasabasında], 17. Ya'kûb-i Çerhî [Tâcikistân'da], 18. Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr [1403-1490, Semerkant'ta], 19. Kâdî Muhammed Zâhid [Annesi, Ya'kûb-i Çerhî hazretlerinin kızı; Derviş Muhammed hazretlerinin dayısı; Tâcikistân sınırına yakın Denöv kasabasında], 20. Derviş Muhammed [Kâdî Muhammed Zâhid hazretlerinin yeğeni; Kaşkaderyâ Vilâyeti'nin Asfaroz köyü'nde] ve 21. Hâcegî Muhammed Emkenegî [1512-1599, Derviş Muhammed hazretlerinin oğlu ve Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin hocası; yine Kaşkaderyâ Vilâyeti'nin Emkene köyü'nde] hazerâtı (kuddiset esrâruhümül-aliyye [herhangi bir velî müfred yanî tek olarak zikredilirse, hürmet ifâdesi olarak "kuddise sirruhül-âlî" denir, ama evliyâ cem' yanî çoğul olarak zikredilirse böyle söylenir; "ma'lûm" fiil kullanıldığında ise tek kişi için "kaddesallahü sirrahü'l-âlî", çok kişi için ise "kaddesallahü esrârahümü'l-aliyye" denilir], o diyârdadır. Görüldüğü gibi, İslam âlimlerinin en meşhûrlarından, "Silsile-i Aliyye"nin onbeşincisi, tasavvufta en yüksek derecelere ulaşmış, insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatarak dünyâ ve âhirette saâdete kavuşmalarına vesîle olan büyük âlim ve velîlerden, zamanında ve kendinden sonraki asırlarda pek çok insanın, hidâyetine, doğru yola kavuşmasına vesîle olan Buhârâ'daki Seyyid Muhammed Behâeddîn Buhârî Şâh-ı Nakşibend hazretleri [1318-1389], Buhârâ'dadır. Hadîs âlimlerinin en büyüğü olan İmâm Buhârî ile Ehl-i Sünnet'in en büyük iki akâid imâmından biri olan İmâm Mâtürîdî hazretleri de Semerkant'ta medfûn bulunmaktadırlar. [20-21 Nisan târihlerindeki 2 makâlemizde İmâm Mâtürîdî üzerinde durmuştuk. İnşâallah, önümüzdeki hafta yazacağımız 2 makâlemizde de İmâm Buhârî'yi ele almak istiyoruz.] Bu beldelerde (yanî Özbekistân, hattâ bütün Türkistân'da) yetişen büyük âlimler, ciltler dolusu eserler yazdılar; pekçok talebe yetiştirdiler; bütün dünyâya ilim-irfânı, İslâmiyetin örnek ahlâkını yaydılar. Fakat gerek vahşi Moğollar, gerekse dînsiz komünistler bu bölgeyi ele geçirince, Türk milletinin, dînî âbidelerle süsleyip, İslâm mîmârîsi ile şarkın birer pırlantası hâline getirdiği Buhârâ, Semerkand, Taşkent ve Kaşgar gibi Mâverâünnehir şehirlerinin kütüphânelerinde mevcut olan milyonlarca kitâbı [Kur'ân-ı kerîm ve hadîs kitapları başta olmak üzere, bütün dînî eserleri], sokaklarda ayaklar altında çiğnediler, yırtıp yaktılar. Kitaplarını teslim etmeyen binlerce Müslümanı ve din âlimlerinin büyük kısmını Sibirya'ya sürdüler ve şehit ettiler. Komünistler, İslâmî kitâbları yok etmekle iktifâ etmediler, yalnız Buhârâ'da 360 câmi ve mescid yıktılar. Bir medrese, ateizm (dînsizlik, dîn aleyhtarlığı) müzesi olarak kullanılmak için bırakıldı. Semerkand'daki Uluğ Bey Medresesi de dîn aleyhtârlığı müzesi olarak kullanılmıştır. Ruslar yalnız İslâm mâbedlerine el atmakla kalmamış, bölgede bulunan kiliseleri de kapatarak basketbol ve voleybol salonu yapmışlardır. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bu târihî eserler ve mâbetler de hürriyetlerine kavuşmuş ve büyük bir tâmîr ve restorasyon faâliyeti başlamıştır. Akıl almaz derecede paralara mal olacak şâhâne tâmîrâtlar yapılmaktadır. [Bu vesîleyle, Kaşkaderyâ Vilâyeti'ndeki Televizyon yetkililerinin, Hâcegî Muhammed Emkenegî hazretlerini ziyâretimiz sırasında benimle yaptıkları röportajda da ifâde ettiğim gibi, Ecdâd yâdigârı bu eserlere sâhip çıktıkları ve tamîr ettikleri için, başta Özbekistân Cumhurbaşkanı sayın İslâm Kerîmov'u ve emeği geçen diğer bütün Devlet yetkililerini bir kere daha tebrîk ve takdîr ediyor, kendilerine en kalbî şükrânlarımızı sunuyoruz. Cenâb-ı Hak, gayretlerini arttırsın ve bu güzel hizmetlerinin karşılığını, âhirette bol bol versin diye duâ ediyoruz.] Bu meyânda, Hâcegî Muhammed Emkenegî hazretlerinin 22. batından torunu muhterem Taşhân Efendi'ye, oranın Belediye yetkililerine, bizleri âdetâ merâsimle karşılayan Okul İdârecileri, Öğretmenleri ve Öğrencilerine, temâsta bulunduğumuz ve bizlere yakın alâka ve sevgi gösteren bütün Özbek kardeşlerimize çok teşekkür ediyoruz. Allahü teâlâ, bizleri, bu büyük âlim ve velîlerin şefâatlerine nâil eylesin; bizlere ve arzû eden herkese, o Tûr-i Sînâ gibi mübârek olan beldeleri ziyâreti tekrâren nasip buyursun.