SABRIN ÖNEMİ VE BU SAYEDE KAZANILAN MERTEBELER -2-

A -
A +

Bağdât'ın büyük velîlerinden Câfer-i Huldî (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: "Dünyâ ve âhirette iyilik, sabır ile ele geçer." Evliyânın büyüklerinden Ahmed bin Hadraveyh (rahmetullahi aleyh) hazretleri buyurdular ki: "Sabır, fakru zarûrette kalanların azığı, rızâ ise âriflerin mertebesidir." Meşhûr velîlerden ve akâid imâmı Amr bin Osman Mekkî (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: "Sabır, Allahü teâlâya dayanıp sebât etmek ve belâyı gönül hoşluğu ve râhatlığı ile karşılamaktır." Evliyânın büyüklerinden Cüneyd-i Bağdâdî (rahmetullahi aleyh) hazretleri buyurdu ki: "Sabır, yüzü ekşitmeden, acıyı yudum yudum içine sindirmektir." Nişâbûr'da yetişen büyük velîlerden Ebû Muhammed Râzî (rahmetullahi aleyh) sohbetlerinde buyurdular ki: "Sabrın alâmeti, şikâyeti terk edip, musîbeti ve sıkıntıları gizlemektir." Büyük velîlerden Ebû Osman Hîrî (rahmetullahi aleyh) hazretleri buyurdu ki: "Sabırlı kimseler, sıkıntılara katlanmayı huy edinenlerdir." Büyük velîlerden Ebû Osman Mağribî (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: "Sabır, Allahü teâlânın emirlerini yerine getirirken sebâtlı olmak. O'ndan gelen musîbetleri sükûnet içinde ve gönül hoşluğu ile karşılamaktır." SABIR NEDİR? Büyük velîlerden Ebû Alî Dekkâk (rahmetullahi aleyh) hazretlerine, "Sabır nedir?" denildi. "Sabır, ismi gibidir. (Sabır, ilaç olarak kullanılan tadı acı bir ağacın adıdır.) Sabırlılar dünyâ ve âhiret izzetine konarak necât ve kurtuluşa erdiler. Çünkü onlar, Allahü teâlâ ile beraber olma şerefine nâil olmuşlardır. Allahü teâlâ bunun için; "Şüphe yok ki Allah, sabredenlerle berâberdir" (Tûr sûresi, 4) buyurmuştur. Sabrın târifi ve sınırı takdire îtirâz etmemektir. Şikâyet yollu olmaksızın başa gelen musîbetleri açıklamak sabırsızlık olmaz. Allahü teâlâ, Eyyûb aleyhisselâm kıssasında; "Biz onu sabırlı bulduk, o ne güzel bir kuldur" buyurmuştur. Halbuki O, Eyyûb aleyhisselâmın; "Başıma bu dert geldi" (Enbiyâ sûresi: 83) dediğini haber vermiştir. Bu ümmetin zayıfları (ruhsatla, izin verilen şeylerle amel ederek sıkışık kalmasınlar ve) nefes alsınlar diye Allahü teâlâ, Eyyûb aleyhisselâmın; "Başıma bu dert geldi" dediğini bildirmiş ve böyle şeyler söylemeyi haram kılmamıştır" buyurdular. Evliyânın büyüklerinden Ebû Muhammed Cerîrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine, "Sabır nedir?" dediler. O; "Kalbin nîmet ve mihneti, sükûnetle bir görmesidir. Zorlanarak sabretmektense, mihnet yükünün ağırlığını kalbinde hissetmekle berâber musîbetleri sükûnetle karşılamaktır" diye cevap verdi. Büyük velîlerden ve fıkıh âlimi Aynül-Kudât Hemedânî (rahmetullahi aleyh) bir talebesine şöyle nasîhat etti: "Müşkil bir mesele olursa, ehlini buluncaya kadar sabret. Nefsine uyarak sabrı elden bırakma. Zîrâ nefsin senin en büyük düşmanın olup, sabretmene mâni olmaya çalışır. Sen her hâlükârda sabrı terketme." Büyük velîlerden Bişr-i Hâfî (rahmetullahi aleyh) bir sohbetinde buyurdu ki: "Sabır susmaktır. Susmak sabırdandır. Konuşan, susandan daha fazla verâ sâhibi olamaz. Şu var ki, âlim kişi bir yerde konuşur, bir yerde susar." "Makâmların en yükseği, ölünceye kadar fakîrliğe sabretmektir." "Sabır güzeldir. Bu ise, insanlara şikâyette bulunmamaktır." BİR SÖZE SABRETMEYEN... Tâbiînin meşhûrlarından ve hadîs âlimlerinden Ahnef bin Kays (rahmetullahi aleyh) buyurdular ki: "Bir söze sabretmeyen çok söz işitir." Evliyânın büyüklerinden Câfer bin Süleymân Dâbiî (rahmetullahi aleyh) Sâbit el-Benânî'den naklederek buyurdu ki: "Bize ulaştı ki, Allahü teâlâ, Cebrâil aleyhisselâma; "Filan kulumun ağzının tatlılığını al" buyurdu. Cebrâil aleyhisselâm, o kulun ağzının tadını aldı. O kimse şaşkın, mahzûn ve üzüntülü bir hâlde sabretti. Allahü teâlâ, Cebrâil aleyhisselâma buyurdu ki: "Ey Cebrâil! O kulumu imtihân ettim. Onu sabırlı ve sâdık buldum. Ona fazlasıyla karşılık vereceğim." İstanbul'un mânevî fâtihi, büyük âlim, üstâd, hekim ve velî Akşemseddîn (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetlerinde ve vâzlarında buyururdu ki: "Kişinin kadrinin ve kıymetinin varlığı, mihnetlere, belâ ve musîbetlere, sıkıntılara sabretmesiyle ortaya çıkar. Bu mihnet, dünyâlığın olmaması veya eksilmesi, elden çıkması ile olur. Sabredenlerin, sabırdaki sebâtları sebebiyle iyilikleri; yâni sabır, tevekkül, kanâat ve hilm, yumuşaklık gibi güzel hasletleri artar. Böylece olgunlaşan insanın kalb aynasındaki kirler, cevherin hâlis hâle getirilmesi gibi temizlenir. Belâ günlerinde, belâ geldiğinde Eyyûb aleyhisselâmın kulluğu iyi bir kulluktur."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.