Sayın başkan! Türkiye Gazetesi okurları bundan sonra her Perşembe bu sütunlarda spor dünyamızda gelişen son olaylarla ilgili sizin görüşlerinizi okuyacak. Biz soracağız, siz cevap vereceksiniz. Öncelikle okuyucularımız adına size teşekkür ediyor, "Aramıza hoşgeldiniz" diyorum. Hoşbulduk. Türkiye Gazetesi okurlarına yakın olmak, benim için de büyük mutluluk. İsterseniz öncelikle Milli Takımımız'la başlayalım. Son günlerde kamuoyunda Şenol Güneş'le ilgili eleştiriler yine artmaya başladı. Siz Şenol Güneş'e inanıyor musunuz? Milli Takımımız sizce İngiltere'yi geçerek, Avrupa Şampiyonası'na direkt katılabilecek mi? Bir kere herkes şunu iyi bilmeli; Milli Takım kulüp takımı değildir. Her hafta maç yapmıyor. Ancak bizim Milli Takımımız 1996'da İngiltere'deki Avrupa Şampiyonası finallerine katıldıktan sonra tam bir Avrupa takımı oldu. Çok tecrübeli oyunculara sahibiz ve bu tür oyuncular uzun süre aynı takımda yer alırsa, aksayan veya bir maçta kötü oynayan 2-3 oyuncu pek göze batmaz. Kötü oynadığı bir maçı kazandıktan sonra bir diğer maça kadar formsuz olanlar yeniden form tutabilir ve daha iyi oynayabilir. Onun için ben Milli Takım'da neticeye bakarım. Türk futbol tarihine en büyük neticeyi kazandıran teknik direktör Şenol Güneş'tir. Ona çok güveniyor ve inanıyorım, inanmaya da devam ediyorum. Artık 8-0'lar geride kalmış, İngiliz futbolu ile aramızdaki fark kapanmıştır. Ben bu gruptan lider çıkarak Avrupa Şampiyonası finallerine direkt katılacağımıza inanıyorum. Fatih Terim yeniden G.Saray'ın başına döndü. Deniliyor ki; "O sinirli, agresif, hırslı Fatih hoca gitti, yerine daha dinginleşmiş, sakin ve bambaşka bir insan geldi." Siz bu görüşe katılıyor musunuz? Cevabınız "evet" ise bu yeni ruh hali Terim'in başarısını etkiler mi? Fatih Terim kişi ve insan olarak aynı. Elde ettiği büyük zaferler kişiliğini asla etkilemedi. Başını da döndürmedi. Ancak 6 yıl önceki Fatih Terim ile şimdiki arasında psikolojik fark var. 1996 yılında G.Saray'da göreve başladığı zaman Fatih Terim'in kaybedeceği pek bir şey yoktu. Kaybedeceği bir şeyi olmayan insanlar risk almayı sever. Şimdi ise ortada dünyanın tanıdığı, karizması büyük, futbol adamı Fatih Terim var. Ben bugün Terim'in öyle kapalı gözle risk almadığını gözlemliyorum. Fatih Terim ancak; en büyük özelliği olan hırsını, inatçılığını ve enerjisini yan yana koyup riske de girerse başarılı olur. Eğer bu sezon G.Saray'a Şampiyonlar Ligi'nde final oynatamaz ve Türkiye'deki bütün kupaları kazandıramazsa, karizmasını kesin kaybeder. Son günlerde Beşiktaş yönetimiyle bazı medya organlarında şiddetli bir şeffaflık kavgası yaşanıyor. Bu konu ile ilgili görüşleriniz nedir? Beşiktaş Jimnastik Kulübü Futbol Şubesi halka açılmış bir şirkettir. Halka açık şirketlerin hesapları zaten şeffaf ve saydamdır. Ancak Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün tümü halka açık değildir. Halka açık olanların dışındaki diğer birimlerin mali durumunu da sorgulamak, her Beşiktaş kongre üyesinin hakkıdır. Burada asla bir yanlışlık yoktur. Beşiktaş yönetiminin sinirlenmeden, halka açık olan birimlerin dışındaki şubelerin mali durumu hakkında açıklama yapma zorunluluğu vardır. Gelelim F.Bahçe'ye... Abdullah, Yusuf, Oktay, zaman zaman da Rapaiç, Werner Lorant'ın hışmına uğradı. Alman hoca ile bu futbolcular arasındaki problem sizce neden kaynaklanıyor? Şimdi, F.Bahçe bir teknik direktörü görev başına getiriyorsa eğer, ona her türlü destek mutlaka verilmeli. Yabancı antrenörlerin en çok destek bekledikleri kişiler de yardımcılarıdır. Öyle gözüküyor ki; kendisine pek yardımcı olunmuyor. Lorant sezon başında Abdullah, Oktay, Yusuf ve Rapaiç'i istemediğini yönetime söylediyse ve istediği futbolcuları da yönetim almadıysa, o zaman takımın başında hiç durmayacaktı. Ancak madem ki duruyor; o halde bundan sonra eldeki mevcut kadroyla başarıyı yakalama çabasına girmek zorundadır. F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve yönetimini kulübü iyi yönetemediklerini iddia ederek ağır dille eleştirdiniz, hatta istifalarını istediniz. Bunun üzerine medyada "Aziz Yıldırım Yüksek Divan Kurulu toplantısında Ali Şen'i üyelere şikayet edecek" şeklinde haberler çıktı. Ardından önümüzdeki Cumartesi yapılacak Divan toplantısına kendinizin de katılacağınızı açıkladınız. F.Bahçe'de kongre rüzgârları mı esiyor? Ben Cumartesi Günü Yüksek Divan Kurulu toplantısına katılacağım. Aslında F.Bahçe'nin senatosu olan Divan'ın bu toplantılarına sürekli katılmam gerekirdi. Ne yazık ki; başkanlığı bıraktığımdan beri gelemiyorum. Ancak Cumartesi günkü ve sonraki tüm toplantılara katılacağım. Benim söylediklerim çok net ve açık. F.Bahçe'de işlerin iyi gitmediğini iddia eden insanların yapılacak her kongrede göreve talip olma hakları vardır. Göreve talip olacak kişilerin kararını şimdiki başkan değil, F.Bahçe Genel Kurulu verir. F.Bahçe'de kimse padişah değil, kimse kral değil...