Sultanahmet kuruluyor

A -
A +

Sultanahmet'teyim... O muhteşem güzellik karşımda duruyor. Yabancıların "Blue Mosque" dedikleri mavi camii Sultanahmet bütün ihtişamı ile etrafa ışık saçıyor. Turistlerin bu muhteşem yapıyı gördüklerinde şaşkın ve meraklı bakışlarını görüyorum. Atalarımla gurur duyuyorum bize böyle büyük eser bıraktıkları için... Sultanahmet, sanki ufak bir dünya... Çocukluğumdan beri dünyanın çeşitli yerlerinden gelen turistler, bu mükemmel yeri doldurur. Benim de turistlere karşı bir ilgim vardı. Özellikle 1970'lerde hippilerin uğrak yeriydi Sultanahmet... Ben de onlara merak sarardım; onların hayatlarını gözlemek isterdim. Tabii ki hippileri anlamak için onların içine girmek lazımdı. Ben de onu yaptım. Hippilerle tanışmamız Sultanahmet'teki Yener Restorant'ta oldu. Bu lokantanın sahibi Yener ağabey, hippilerin babası sayılırdı. Yener ağabey, hippilere bedava yemek verirdi. Ben de cebimdeki son kuruşumu, onlarla beraber harcardım. Turistleri, İstanbul'un çeşitli yerlerinde gezdirir; yedirir, içirirdim. Daha önceki yazılarımda maceradan hoşlanan biri olduğumu belirtmiştim. Hippi deyip geçmeyin, hepsinin de üniversiteden mezun olmuş maceraperest insanlar olduğunu söylemeliyim. Onlar gerçekten hümanistler. Ben de onların arasına katıldım ve birlikte dış gezilere çıktık... Edirne'de Yunanistan ile sınırımız olan İpsala kapısından giriş yapıp, otostop yaparak 8 ay içinde Yunanistan, Yugoslavya, İtalya, Fransa, Almanya, Hollanda, Danimarka, Finlandiya, İsveç ve son durak Norveç'e beraberce gittik. Üstelik Norveç'in kuzeydeki en uç noktasında kutuplara yakın olan Bergen şehrine kadar ulaştık. Ben onlardan ayrılıp, Hamburg'daki kız kardeşimin yanına geldim. O yıllarda sadece Türkiye'den çıkışımızda 200 dolarla gitmemize izin veriliyordu. Bu 200 doların mark olarak karşılığı 480 marktı. Bu parayla sadece bir takım elbisenin alınabildiğini gördüm Hamburg'da... Bugünlere kadar nasıl gelmişiz... Ben burada rahmetli Turgut Özal'ı hatırlamadan edemeyeceğim... Bizim ufkumuzu ne kadar da açmış. Bu sevimli ve güler yüzlü büyük insana bir kez daha "mekânın cennet olsun" diyorum. Param bitince Hamburg'da balık işleyen bir fabrikada işe girdim. Ama evlat hasreti beni çok sevdiğim İstanbul'dan koparamadı. Almanya'da kalmak yerine 4 yaşındaki kız çocuğumu görebilmeyi tercih ederek geri döndüm. Avrupa'da 8 ay 4 yaşındaki kız çocuğumun hasreti ile kalmıştım. İşte ben Sultanahmet'i ufak bir dünya olarak kabul ediyorum. Ama bu muhtşem yerde sadece birşey eksik... Nedir diyeceksiniz? O da bir spor kulübü... Bu semte iyi bir kulüp yakışmaz mı? Elbette yakışır, ama maalesef bu kulüp 1980'lerde ilgisizlikten dolayı kapanmış. Yine tesadüf, görev icabı gittiğim Sultanahmet Saray Otel'de bir grup insanın toplantı yaptığını gördüm. Merak edip sordum, meğerse Sultanahmet Spor Kulübü'nü tekrar kurmak için çalışıyormuş bu insanlar. Başkan Kerim Özcanlı ve yöneticiler Naci Polat, Ali Çetinsaya, Yunus Yemlihalıcıoğlu, Murat Çalışkan, Ökkeş Cümbüş ve Cahit Karaman, gençleri barların da çok bulunduğu bu yerden kurtarmaya çalışıyormuş. Bunun da ancak bir spor kulübü kurmakla olabileceğini söyleyen yöneticiler, çok ümitliler. Yöneticilere, Sultanahmet Saray Otel, Blue Hause Otel ve Lale Shop Restorant da destek veriyor. Fakat yöneticilerin tek arzusu, bu dünyaca ünlü beldeyi sporda da tanıtmak. Bunun için de yöneticilerin belediye ve vakıflardan yer istekleri var. İnşallah bu istek de karşılanır ve Sultanahmet sporda da yaşatılır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.