Ali Şirin Gültekin

İstanbul'un en mütevazi ve kibar semtlerinden birine misafir oldum... Adı üzerinde Beylerbeyi... Son Osmanlı padişahlarından Abdülaziz Han ve Abdulhamit Han'a da bir zamanlar ev sahipliği yapan Boğaz'ın karşı tarafında kalan güzel bir mekan.

Devamlı futboldan gidiyorum... Biraz da diğer amatör spor branşlarına bir göz atalım, dedim.

Dünkü yazımdaki serzenişten sonra yine İstanbul'un dışında öyle bir şirin yere gittim ki, moralim düzeldi.

Daha önce gittiğim kulüplerdeki olumlu faaliyetleri de tekrar bu köşemde sizlere aktardım.

Daha kura çekildiğinde içimiz "cızz" etmişti... Rakip hem İspanyol, hem de "boğa"ların en dişlilerinden biriydi...

Amatör spor kulüplerinin yaptıkları yeniliklere de bu köşede yer vereceğiz. Daha önce Tepebağ Spor Kulübü'ne bu köşede yer vermiştik.

Evet, bu köşemizi amatörlere açalı aşağı yukarı 6 ay oldu. Bu köşede amatörlerin dertlerini ve sevinçlerini paylaşıyoruz, ilk yazmaya başladığımızdan bu yana.

Daha önceki yazılarımızda spor için "seferberlik" başlatalım demiştim. Bu köşemde bu sözümü tekrar yineliyorum...

Feriköy'de gelecek için yatırım yapılıyor. 19 Mart'ta yapılacak kongreyi beklemeden alt yapının başına eski ünlü futbolculardan Davut Şahin getirildi.

Amatör kulüblerini haftanın müsait günlerinde ziyaret ederek mümkün olduğu kadar destek vermeye, motivasyon yüklemeye devam ediyorum...

İstanbul'un her köşesindeki amatör kulüplerimize ulaşıp onların dertlerini yetkililere ulaştırmaya çalışıyoruz. Bu benim için çok onurlu bir iş.

Sevgili okurlarım, önce Kurban Bayramınızı kutluyarak yazıma başlamak istiyorum. Beni en çok üzen olay, Konya'daki 11 katlı bir binanın çökmesi oldu.

Sultanahmet'teyim... O muhteşem güzellik karşımda duruyor. Yabancıların "Blue Mosque" dedikleri mavi camii Sultanahmet bütün ihtişamı ile etrafa ışık saçıyor. Turistlerin bu muhteşem yapıyı gördüklerinde şaşkın ve meraklı bakışlarını görüyorum. Atalarımla gurur duyuyorum bize böyle büyük eser bıraktıkları için...

Bugünkü yazımda sevgili okurlarımla bazı acı hatıralarımı paylaşacağım... Aşağı yukarı gazetecilik mesleğinde muhabir olarak yarım asırı devirdim...

İstanbul, dün kara teslim olmuştu. Fırtına ve tipi şeklinde yağan kar bütün şiddetiyle hüküm sürüyordu, İstanbul'da...

Bu hafta da geldi, çattı. Günler ne çabuk geçiyor değil mi, sevgili okurlarım? Herşey geçiyor...

Öyle insanlar vardır ki, işlerine ve prensiplerine sıkı sıkıya bağlıdırlar... Çok sadıktırlar ... Yaptığı hizmet büyüktür. Kimseye de "hayır" demezler ve kırmazlar. Onlar kendi işiyle beraber çalıştıkları müesseselere de aşıktır; bu bir spor kulübü veya bir iş yeri olabilir. Onlar isimsiz kahramandırlar...

Bugün hafızalardan silinmeyecek işler başaran bir spor adamından bahsedeceğim... Bu anlatacağım kişi bende ve Türk futbolunda büyük etkiler bırakan bir insan. Onun bende bıraktığı en büyük tesiri, duygusal ve alçak gönüllü oluşu...

Bu hafta da başka bir mekandayız; İstanbul'a düşen kar ve aşırı soğuk havada Ümraniye caddelerinde yürüyorum.

İstanbul'un en güzel ilçelerinden Beykoz'a gitmek aklıma geldi. Orada gençliğimizi beraber geçirdiğimiz bir arkadaşım vardı.