Mısır'da Doğu Silahçıoğlu modeli...

A -
A +
Mısır Genelkurmay Başkanı Sisi, gerçekleştirdiği darbeyi, darbeye öngelen "halk hareketi" ile "meşrulaştırdı."
Batı hükümetleri ve kamuoyları, milyonlarca insanın Tahrir'de toplanmasından, onları örgütleyen Temerrüd hareketinin "modern" karakterinden o kadar etkilendiler ki, darbeye "darbe" diyemediler (elbette bunun siyasi nedenleri de vardı).
Mısır'da darbeye öngelen "halk hareketi"nin Türkiye'deki liberallerin ve demokratların bir bölümünü bile efsunladığını göz önünde tutarsak, Batı hükümetlerinin ve kamuoylarının ondan neden bu kadar yoğun bir biçimde etkilendiklerini daha iyi anlayabiliriz...
13 milyon oy, 22 milyon imza!
Mesela Ömer Madra, Açık Radyo'da 5 Temmuz 2013 tarihli Açık Gazete'de, "Ülkenin üçte birinin sokağa döküldüğü bir durumda devrimci bir durumun olduğu hususunda ben hiçbir kuşku duymam, ordunun kimin tarafına ağırlık koyacağı ayrı bir sorundur" dedi.
Benzer duygular, Şahin Alpay (Zaman, 6 Temmuz 2013) ve Cengiz Çandar'ın (Hürriyet, 4 Temmuz 2013) yazılarında da uç vermişti. (Alpay, Mursi'nin 13 milyon oyunun ona "git" diyenlerin topladığı 22 milyon imzadan az olduğunu hatırlatmıştı.)
Darbenin gerçekleştiği günlerde, Radikal'den Fehim Taştekin'in Tahrir meydanında konuştuğu "Tahrir devrimcileri" de benzer bir havadaydı:
"Mantıkları şöyle: 'Mübarek sokaklara 11 milyon insan döküldüğünde gitti. Mursi'ye karşı 20-30 milyon yürüdü. Bu Mursi'nin aldığı oydan çok fazla. Ama istifa etmedi, halkı dinlemedi. O gitmeyince ordu halkın arzusunu yerine getirdi.'" (Radikal, 5 Temmuz 2013).
Bu yaklaşım, şu soruyu davet ediyor: Meydanlarda toplanan milyonlarca insanın eylemi, onu izleyen bir askeri darbeyi meşrulaştıracaksa, bundan sonra n'olmak ihtimali vardır?
Bu soruyu Mısır üzerinden, kendi ülkemizi de katarak uzun uzun tartışmak zorundayız.
Ben bunu önümüzdeki günlerde aralıklarla yapmaya çalışacağım... Fakat öncelikle, bu modelin teorik temellerinin Türkiye'de atıldığını kayda geçirmek istiyorum.
"Milyonlar nereye gerekiyorsa oraya yığılmalı"
Modelin müellifi, 28 Şubat'ın kudretli generallerinden, Hürriyet'in bir ara -günahı gazetenin boynuna- "Bir numara o mu?" diye sorduğu Doğu Silahçıoğlu...
Silahçıoğlu, modelini 3 Şubat 2008'de Cumhuriyet gazetesinde kaleme aldığı "Çıkış yolu" başlıklı makalede kamuoyuna sundu.
Emekli general, makalesinde, "siyasal yöntem"in (hükümeti TBMM'de gensoruyla düşürmek) ve "hukuksal yöntem"in (AK Parti'nin Anayasa Mahkemesi marifetiyle kapatılması) mümkün olmadığı tespitini yapıyor, ardından da tek geçerli "yöntem" olan "toplumsal yöntem"i tarif ediyordu:
"Atatürk Cumhuriyetini savunan 'ulusal cephe'nin tüm yandaşları meydanları doldurmalı; milyonlar nereye gerekiyorsa oraya yığılmalı, nereye gerekiyorsa oraya çıkarılmalıdır... (Hedef) sonunda hükümeti yönetimden çekilmeye mecbur etmektir..."
Silahçıoğlu'nun modeli, "kurumlarla birlikte yürütülen" operasyonlarla devrilecek hükümetin yerine benzerinin gelmesini önleyecek tedbirler de içeriyordu:
"Ne var ki 'AKP' bir şekilde iktidardan uzaklaştırılsa bile, bu yöntemin başarıya ulaşması da bir diğer gelişmeye bağlıdır. O da; 'Atatürk Cumhuriyeti' yandaşlarının genel seçimler sonrasında siyasal iktidarı ele geçirebilmeleri ve yeni bir nesil yetişinceye kadar yönetimde kalmayı sağlayabilecek önlemler geliştirmeleridir."
Emetli generalin meramı açık: AK Parti kapatılmalı, benzerlerine de izin verilmemelidir.
Biliyorsunuz, bugünlerde Mısır'da Müslüman Kardeşler'in yasaklanıp seçimden men edilmesi tartışılıyor... Önümüzdeki günlerde bunun kararı verilecek.
Bu da gerçekleşirse, Silahçıoğlu'nun modeli tamamen realize edilmiş olacak. Tek fark, olayın Türkiye'de değil de Mısır'da gerçekleşmiş olması...
Bilmiyorum, buradan Doğu Silahçıoğlu'na bir telif hakkı doğar mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.