Kendimizi kendimizden kurtarmalıyız!

A -
A +

Feridun Ağabey, geçen gün köşenizde yayınlanan eski günlerimize özlem yazısı beni çok duygulandırdı. Gerçekten o yıllarda millet olarak teknolojiye uzaktık. Fakirimiz çoktu. Bugün bulur bugün yer yarına Allah kerimdir derdik. Ama o yıllarda bizde olan birçok şey bugün parayla birlikte yok olup gitti...

 

Eskiden misafirliklerimiz olurdu karşılıklı birbirimize gidip oturur, hâl hatır sorar sohbet eder birbirimizin hısım akrabamızın yüzünü görürdük. Şimdi değil aylar yıllar geçtiği hâlde birbirini görmeyen akrabalarımız var aramızda. O yıllarda büyüklere saygı vardı ama küçüklere de şefkat vardı. İnsanlara acıma duygusu vardı, merhamet duygusu vardı. Komşunun hakkı hukuku vardı. Hele kimsesizlere, öksüz ve yetimlere yaşlı ve ihtiyarlara kol kanat germek bir kimse için en büyük mutluluk kaynağıydı. O yıllarda hayatımızda bizi birbirimizden koparan sosyal medya yoktu. O yıllarda bize sürekli alışveriş yaptırmaya zorlayan ihtiyaçlar yoktu. Bugün olmasa kıyameti kopardığımız birçok şeyin aslında hiç de önemli olmadığını bir deprem sonrası gördük... Onu yemem bunu beğenmem, şunu giymem şurada oturamam filan derken bir tas makarna için kuyrukta beklediğimde onların hepsinin bir tercih olduğunu ama asla zaruret veya ihtiyaç olmadığını fark ettim...

 

Bize ne oldu bilemiyorum ama artık hiçbirimiz biz değiliz... Şimdi her birimiz birbirine karşı ilgisiz, birbirine karşı acımasız birbirine karşı düşman gibi olduk... Hiçbirimizin suratı gülmez oldu... Yanımızda biri düşüp kalksa dönüp bakmaz olduk. Birinin başına bir şey gelse yardım etmek yerine videoyla çekmeye yönelir olduk. Yediklerimizi içtiklerimizi en yakınlarımızı sosyal medyada yayınlamayı bir üstünlük olarak görmeye başladık... Özetle her birimiz kendimiz için ve kendimize yaşamaya yöneldik. Ama hiçbirimizin bu hayatı tek başına kucaklamaya göğüslemeye üstesinden gelmeye gücü yetmedi ve yetmez de... Sanal eğlenceler bir yere kadar... Sanal zevkler bir yere kadar... İnsan olarak biyolojik anlamda sorun ve ihtiyaçların olduğunda hiçbir sanal ortam bize fayda sağlayamadı... Bunun üzerine bunalımdan bunalıma sürüklenir olduk. Ekonomik olarak kazancımız harcayışımıza yetmez oldu... Bunaldık... Borçlandık... Ödeyemez olduk... Derken stres içinde sıkıntı içinde, bunalım içinde sorun yumağı insanlar olup çıktık. Bu kahrolası stres sarmalından kurtulmak için bir an önce kendimizden kurtulmalıyız... Kendimizi kendimizden koparıp insan içine çıkarmayı başarmalıyız. Eş dost arkadaş edinmeliyiz... Hısım akrabalarımızı yeniden yükseltmeli canlandırmalıyız... Saygılarımla...

 

     Hilmi Suat Kiriş

 

 

 

 

 

Emekliden ATM’den para çekme komisyonu alınmasın

 

 

 

ATM'den günlük para çekme limiti 10 bin lira ama benim acilen 20 bin lira çekmem gerekiyordu. Bunun için ATM benden 200 lira kesiyordu. Çok canım yandığı için 15 bin lira çektim. Ama 5 bin lira aşım için de 100 lira ek para alındı. Emekli maaşım sadece 24 bin lira. Hâliyle 100-200 TL komisyon ödemek bizi bunalıma sokuyor. Bir kamu bankası, emeklisinden bu kadar farklı parayı nasıl ister? Bu uygulamanın hukuksal dayanağı var mıdır? Varsa nedir?

 

Bu sene "Emekliler Yılı" ise devlet bankalara bu konuda bir yasa çıkartamaz mı? Emekli maaşlarını emekliler istediği miktarı istediği kadar komisyonsuz çekebilmeli. Lütfen emekliyi bu tür komisyondan bari muaf tutun.

 

     Ali Özdemir/Eğitimci-Yazar

 

 

 

 

 

Onlar bizim birer mecburiyetimiz

 

 

 

Feridun Ağabey, geçen bir psikoloğun sözleriyle ne diyeceğimi şaşırdım. Diyordu ki: Çocuklarınıza yaptığınız harcamaları söyleyerek, aldığınız kitapları kılık kıyafeti vb. söyleyerek sana bunları yaptığımız hâlde bir türlü başarılı olmuyorsun filan derseniz onların onurunu kırarsınız, kendilerini suçlu hissetmelerine sebep olursunuz, kendilerini değersiz hissetmelerine sebep olursunuz. Kendilerini anne babaya yük gibi hissetmelerine sebep olursunuz...

 

Böyle olmamalıydı elbette. Varsa böyle kimseler tabii ki çocuklarına karşı gerçekten ayıp etmiş olurlar. Ama bence bu psikolog kim bilir belki de kitaplardaki bilgilerde kalmış, kendini yenileyememiş ya da zamane gençlerinin çocuklarının çoğundan habersiz... Zamane çocuklarının çoğu artık evde birer otorite... Biz anneler babalar onların kızacağından öfkeleneceğinden sinir krizi geçireceğinden korkup çekinir olduk. Hatta geçen sofrada onun önündeki tuzluğu almaya cesaret edemedim “daha ben kullanmadım” diyerek tersleyiverir filan diye annesine mesaj attım. “Sorun çıkmasın sen uzanıver” diye yazdım. O da mesajı okudu. Tuzluğa uzandı, kendisi tuz ekiyormuş gibi bir iki sepeledi sonra benim tarafıma bıraktı. Böyle bir ortamda hangi kendini değersiz hissetmekten, suçlu hissetmekten bahsediliyor ki? Çocuklarımız bizim canımız ciğerimiz her şeyimiz... O kadar ki Zümrüd ü Anka hikâyesindeki gibi gak dedikçe et, guk dedikçe su yetiştirmek zorunda kaldığımız birer mecburiyetimiz...

 

     Rumuz: “Ruşen”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe24 Mayıs 2024 16:13

Bence de emekli maaşlarını emekliler istediği miktarı istediği kadar komisyonsuz çekebilmeli. Lütfen emekliyi bu tür komisyondan muaf tutunuz...