Demokratik sürecin frenlenmesi

A -
A +

"Hece'nin baş şaiiri" olarak anılan değerli politikacı ustamız, gazeteci Orhan Seyfi Orhon (1890/1972) "Düğün Gecesi" adlı eserinde "oyun içinde oyun"ları öyle bir anlatır ki, küçük dilinizi yutarsınız. Çok da akıcı bir dili, makûl izahı ve gerilimli bir kurgusu vardır Orhan Seyfi Orhon'un hikayelerinin. Günümüz "troyka"sını nasıl anlatırdı kim bilir? Bir dönem oyun içinde oyunlar İstanbul'dan tezgahlanır Ankara'da uygulanırdı. Şimdi Başkent'te hazırlanıyor, Boğaziçi'nden seyrediliyor. Yahya Kemal'in "Ankara'nın İstanbul'a dönüşü güzel" cevabı bazıları için hâlâ sıcaklığını koruyor. Oyun içinde oyun karşısında konuştuğum bazı milletvekilleri sağlıkları için politikayı bırakmanın daha iyi olacağı düşüncesinde. Ancak Anavatanlılar mütebessim, mutlu, özellikle Mesut Yılmaz sanki Jerry Lewis'in yüzü gülmeyen yorgun komedyen filmiyle, daha bir moralli. Son gelişmelerde esas hedef olan MHP'ye uğradım. Bazı kurmaylarıyla görüştüm. Biliyorsunuz ser verip sır vermiyorlar. Ketumlar. Ortak bir kanaatleri ise "Sayın Bahçeli dualı, okunmuş biri. Erken seçim kararını, yani 3 Kasım'ı bir gün sonra açıklasaydı, ülke daha büyük sorunlarla karşı karşıyaydı. Zamanlaması tam." şeklinde. Ben soruyorum. "DSP operasyonu tamama yakınlaştı. MHP'yi de çözmeye çalışıyorlar? Ne dersiniz?" Hiç biri inanmıyor. 6-7 milletvekilinin partilerinden ayrılması girişiminden haberleri olduğunu, ancak o sorunun dondurulduğunu belirtiyorlar. Onlar bana soruyor bu defa: - Bütün bu oyunlar AB için. AB üyelerinin tümü Hıristiyan. Ortak kültürleri buna endekslenmiş. Bizi törpülemeye çalışıyorlar bu tür tartışmalarla. Üstelik bize karşı da samimi değiller. Zamanı gelince AB ile bütünleşilebilir. Ama şimdi değil. Kendimize dönmemiz gerek. Öyle değil mi? - Sizin net mesajınız nedir? - Önce bu hükümetle bir erken seçime gitmek. Olmazsa 3 Kasım için zaten işlemler başlattık. Halkımıza gidelim. Kemal Derviş'in yaptığı siyasi etiğe uygun değil. İstifa tek taraflı bir tasarruf. İsmail Cem, Hüsamettin Özkan mevcut iktidardan da sorumludurlar. Hesabını vermeden "elveda" edemezler. Ankara'da senaryo üzerine senaryo anlatılıyor. MHP'nin görüşü mevcud senaryoyu bozmak için. Ayrıca Cem'in istifasıyla 20 kişinin daha DSP'den ayrılacağı idiası da gerçekleşmedi, 57 rakamına ulaşılamadı. Yoksa hükümet matematik olarak giddi giderdi. ANAP erken seçime hükümet, Mesut Bey de Başbakan olarak gitmek istiyor. AB'ye uyum ve seçim yasalarını çıkarmak, seçim tarihini hemen belirlemek şartıyla öteki partiler buna destek veriyor. Sadece Sayın Yılmaz tartışma konusu. ANAP'a karşı olanlar, Anavatan'ın iktidar olmaması durumunda DSP'den daha hızlı çözülebileceğini ileri sürüyorlar. Hatta bugün toplanacak ANAP yetkili kurulları bu hususu da görüşecek deniyor. Her gelişmenin altında da çiçek tozlarını götürmeye gelen balarasının olduğu kanaati yaygın. "AB bahane, goller şahane" diye espri bile yapılıyor. Anavatanlılar bir soru soruyor "Muhteşem Üçlü ve grubuyla ittifak edebilir miyiz?" Bu bir erken seçim yumuşatması. HADEP projesi iddiasından sonra kafaları karıştıran bir başka yaklaşım. Üstelik Murat Karayalçın'ın kızmasına rağmen. ANAP kendi tabanına ise solun bölünmüşlüğünün kendisinde bütünleşmesi biçiminde aktarmaya çalışıyor. Dört tabandan biri bu ya! Ecevit'e gelince birikimini yansıtmakta geç kaldı. Önce Rahşan Hanım'a yenildi. Batı da DSP'den vazgeçmiş gibi görünüyor. Barajın düşmesi bile kurtaramayacak. Öyle ki erken seçime başbakan olarak girse bile. Demir disiplin, otokratik liderlik başkaldırış getirdi. MHP'nin Ecevit'te ısrarı ise "taktik bir avantaj"ı devlet geleneği içinde uygulamak gibi bir şey. Ankara'da MHP ve Anavatan stratejileri yarışıyor. ANAP biraz önde. Üstelik Futbolda dünya üçüncülüğümüzü çoktan unuttuk bile. Oyun içinde oyun seyrediyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.