Eski kalmakta ısrarlı olanlar

A -
A +

Afganistan'da her sivilin, öldürülmesinde hele hele bu çocuk ise; biline ki, Müslümanların canevi yanıyor. Hiçbir özür de insan hayatından daha kıymetli değil. Bu savaşın müsebbipleri de kendilerini böylesi bir sorumluluktan aklayamaz. Tarafsızlığın bile yeniden tarifi yapılıyor. Kimse "BBC ve CNN bunun örneğidir" diyemiyor artık. Örtülü tarafgirlik, ortaya çıktı. Afganistan saldırısı ile. Olan da öncelikle Pakistan'a oldu. Bölgeye giden gelen savaş muhabiri arkadaşlarımızla konuşuyorum da, hayıflanarak dinledim, içim (cız) ederek üzüldüm "Pakistan'da gösteriler böyle devam ederse, ekonomik kaybının yanında daha büyük bir kaybı olacak ki bunun da telafisi yok. O da bölünme. Siyasi otorite zaafı, bunun göstergesi. Pakistan'ın nükleer güce sahip olması zaten batılıları rahatsız ediyordu. Bu da önemli bir fırsat." Pakistan nükleer güce sahip tek Müslüman ülke. Bölgeye asker gönderme tartışmaları Türkiye'yi de etkiledi. Kamuoyumuz bundan şiddetle rahatsız. Sokaktaki vatandaş 21. Yüzyıl insanı. Öyle gürültüye pabuç bırakmıyor. "Mehmetçiği ateşe atmayalım" diyor. Kore ve Kıbrıs Harekatına katılan gaziler Sedat Öztürk (48) ve Hasan Çapoğlu (71) Gürhan Savgı'ya Türkiye'nin büyük bir menfaati olacaksa Afganistan'a asker gönderilmesinden yana olduklarını belirtiyorlar. Türkiye'nin ne menfaati olabilir? Buzdolabındaki sorunlar ABD, başta İsrail ve Mısır, şimdi de Pakistan'a karşılıksız ekonomik yardım yapıyor. Ankara'ya ise kılı kırk yararak, anlaşmalar çerçevesinde ve zamanında ödemek kaydı ile veriliyor; ama o da binbir müşkülat çekildikten sonra Derviş şahid Türkiye ekonomik açıdan zor günler geçiriyor. İstiklâl Harbimiz sırasında Afganistan, Hindistan, Pakistan Müslümanları aralarından topladıkları para ve ziynet eşyası gibi ekonomik değeri olan metalarla Mustafa Kemal Paşa'ya elçiler göndermişlerdi. Hatta denilir ki İş Bankası'nın kurulmasının ilk sermayesi de bu paralardır. Günümüzde ise Ankara ekonomik savaş veriyor, beceriksiz yönetimler yüzünden kolayı zora soktuk. Başta batılı dost ve müttefiklerimiz bunu görmezden geliyor. Ancak "Afganistan'a asker göndermeye" gelince bize tebessüm ediveriyorlar. Ne yakışıklı bir dostluk değil mi? Türkiye'ye gelince DSP-MHP-ANAP üçlü koalisyon hükümeti programlı veya programsız Afganistan Savaşı dolayısıyla ekonomi sorunlarımızın önceliğini gerilere itti, buzdolabına koydu. Nasılsa savaş var. Herkes ona endeksli. Fakat halk farkında. Çünkü mutfaktaki yangın söndürülemedi. Kemal Derviş'in ağzını bıçak açmıyor. Hatta istifa edeceği bile kuliste konuşuluyor. ABD'ye geri dönmek istiyormuş. Ne döviz, ne enflâsyon teslim aldığının gerisinde değil, önünde. Üstelik batan bankalar, kapanan işyerleri, artan işsizlik ve emeklilik talepleri kamunun yükünü iyice ağırlaştırdı. Gümrük Müsteşarı Nevzat Saygılıoğlu'nun "Ankara haddinden fazla büyüdü. Kendi kendisini yiyecek mekanizma haline geldi. Çıpadan kurtulan dövizin nereye gittiği belli değil. Ne olacağı da belli değil." demesi bundan. Batı üst bürokratların hâlâ imza atmakta çekingen durmaları da öyle. Halkın güvensizliği gibi kamu görevlilerinin, siyasi otoriteye mesafe koyması, hatta alışmadığımız biçimde eleştiri getirmeleri de bundan. İstanbul'da dün başlayan önemli bir kongre var. "9. Ulusal İnsan Kaynakları Kongresi" Keşke buraya ülkemizi idare eden, üst derece sorumluluk almış yöneticilerimiz de katılsa! Bütün dünyada insan kaynaklarının değeri araştırılırken, gündemi bu alandaki yatırım şirketleri oluştururken, Ankara bunu hâlâ anlayamadı. Hâlâ algılayamadı. Ferasetli üst yöneticiler cebinden 850 milyon artı KDV'yi vererek böyle bir toplantıyı değerlendiriyor. Gereken yapılmazsa içimiz dışımız vergi oluyor. Açıklar kapatılmaya çalışılıyor. İnsanlar nefes almakta zorlanıyor. 32 toplam vergi ödüyor Türk insanı. Bu da bütçe gelirlerinin %75'ini oluşturuyor. Ülke zamistan'a döndü. Her gün yeni bir zam. Yeniliğe sıfır saniye intibakı Memleketi dört bir baştan tek tek dolaşıp sektörün nabzını tutan TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu bir şans. Devletin yapacağını, Sayın Hisarcıklıoğlu tek başına gerçekleştiriyor. Sonra da birikimini ve tecrübelerini katarak ikaz ediyor "Döviz kurunu çıpadan, dalgalıdan, yani denizden kurtarın. Merkez Bankası döviz kurlarında manipülasyon yapan ve bundan çıkar sağlayan, yerli yabancı kim olursa olsun yaptırımları mutlaka uygulamalıdır." Gelgelelim öyle bir ülke düşünün ki, bir eski Merkez Bankası Başkanı dövizin artacağını bilerek elindeki paralarını dolara çeviriyor ve şimdi de haksız kazançtan yargılanıyor. Polaroid ABD'de konkordato ilan etti. Hani çektiğimiz fotoğrafı 10 saniyede elimize veriyordu Polaroid. Teknoloji hepimizi hayretler içinde bırakmıştı. Ancak dijital teknoloji, fotoğrafçılığa girince olanlar oldu, kendisini sıfır saniye hızla intibak ettirip yenilemeyen Polaroid battı, iflâsını tescil etti. Türkiye'yi yönetenler de hâlâ eski kalmakta inatla devam ediyorlar. DPT bir rapor hazırladı. 25 milyon insanımız temel ihtiyaçları için bile günde 2.400.000 TL harcıyamıyor, buna göre. Ülkenin üçte biri yoksul demek. Bu sefilliğe bir de savaş ekonomisi eklerseniz bizi zor günler bekliyor. Hükümet ise hayatımızı umursamıyor. Sabır tavsiye ediyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.