Hangi cumhuriyet?

A -
A +

'Sözlük' okumak benim için bir ihtiyaç. Üstelik keyifli bir gereksinim. Zaman zaman dizelerdeki ahengi, bir romandaki kurguyu, bir sinemadaki insicamı "lûgat"lerde buluyorum. Bilgilendirmesi ve açıklaması da genel kültür çerçevesi içinde "çifte kavrulmuş" olarak yer buluyor hafızamda. Bugün Cumhuriyet Bayramı. Lûgatlarda "cumhuriyet"e baktım. Akademik yanı olsun, bilimsel tarafıyla da evrensel bir yansımasını görmek istedim. Çünkü lokal olmadıkça bir hususun kelime anlamı dünyanın her yanında aynıdır. Yeter ki ölçü ideoloji değil ilim olsun. Cumhuriyet de böyle. Türkiye'nin en önemli sözlükçüsü Ferit Devellioğlu'nun Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lûgat'inde cumhur, cumhuriyet Arapça isim olarak yer alıyor. Aynı Milliyet, Hürriyet, Sabah gibi. Halk, ahâli, kalabalık, başıboş kalabalık anlamında. Cumhûri, cumhûriyyet millete, halka mahsus; hükûmet-i cûmhuriyye; cumhuriyet hükûmeti anlamında. Mustafa Nihat Özön'ün Osmanlıca-Türkçe Sözlüğü'nde cumhur, halk kalabalığı, başsız kalabalık, belli bir sınıf insan, seçilme ve başkanla idare olunur halk manası taşıyor. Cumhurî, cumhuriyet ise cumhur (halk) ile ilgili olan, seçilme, bir başkanın başında bulunduğu devlet idaresi manasını havi. Filizof Rüştü Tafral'ın büyük emeği olan, Hekimoğlu İsmail'in yayına hazırladığı Abdullah Yeğin, Abdulkadir Badıllı, İlham Çalım'ın telifi Ansikoklopedik Büyük Lûgat cumhur'u halk topluluğu, hey'et, takım, aynı kararı ve hükmü kabul edenler, alimlerin çoğu, ekseriyeti, seçimle idare edilen devlet olarak anlatıyor. İdeolojik cumhuriyet değil Cumhuriyet ise devlet reisi, millet veya millet meclisleri tarafından seçilen hükümet şekli olarak yansıtılıyor. Buradaki dil ve baskı da 1960'lı yılların Türk Dil Kurumu'nun da aynı yıllardaki Türkçe Sözlüğü'nde cumhur halk, topluluk anlamını muhtevi. Cumhuriyet ise ulusun, egemenliği kendi elinde tuttuğu, bunu belli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet şekli diye tarif ediliyor. Bu sözlüklerin basıldığı yıllar ideolojinin gümbür gümbür üzerimizde etkisi olan bir dönem. Ama tümünde de cumhur halk demek, cumhuriyet de halkın seçimle yönetime getirdiği ve belli bir süreyi kapsadığı devlet biçimi şeklinde tarif ediliyor. Çünkü bu tarifler bilimsel, ölçü evrensel normları havi. Buraya kadar güzel.. Adında cumhuriyet olan mesela Libya'da, Suriye'de, İran'da veya Güney Afrika'da, daha önceleri Sovyetler Birliği'nde siz yaşamak ister miydiniz? Bunu ben çevremdekilere sordum. Hiç biri içine sinerek ve hemen "evet" demedi. Adı cumhuriyet ama rejimler halka rağmen hürriyetlerin kısıldığı bir yönetim şekli. Oysa hani sandıktan halkın dediği çıkmıştı? Öyle değil. Neticeleri çok önceden belli olan sonuçlar çıkmıştır sandıklardan. Libya'da tek adam. İyi ki petrol var. Öteki Arap rejimlerindeki gibi de refah hürriyetsiz de olsa var. Güney Afrika'da azınlık beyazların çoğunluktaki siyahlara zulmettiği, haklarını gasbettiği bir cumhuriyet rejimi uygulamada. Esasında bunların hiç biri bilimsel anlamda, siyasal bağlamda cumhuriyet değil. Halka rağmen halkı aldatan rejimler. Gerçek cumhuriyeti, demokrasiyi savunan bir bilge kişi hep mağdur ediliyordu Türkiye'de de "milli şef" İnönü zamanında. Ömrü zindanlarda geçiyordu. Cezaevlerinde kaldığı günler yanına kâr kalıyor, sonunda ise berat kararı alıyordu. İşte kendi dilinden anlattıkları 1940'lı yıllarda: "- Orada benden sordular ki: cumhûriyet hakkında fikrin nedir? Ben de dedim. Yaşlı mahkeme reisinden başka daha siz dünyaya gelmeden en dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder. Hülâsası şudur ki, o zaman şimdiki gibi, hâlâ bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara veriyordum. Ekmeğimi o'nun suyu ile yerdim. Benden sordular ben de dedim: Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. Cumhuriyetperverliklerine hürmeten tanelerini karıncalara veriyorum. Sonra dediler "Sen selef-i salikine muhalefet ediyorsun?" cevaben diyordum "Hülâfa-i Râşidîn hem halife, hem reis-i cumhûr idiler. Sıddık-ı ekber (RA) Aşere-i mübeşşereye ve sahâbe-i kirama elbette reisi cumhur hükmünde idi. Fakat manasız isim ve resim değil. Belki, hakikat-ı adaleti ve hürriyet-i şer'iyyeyi taşıyan manayı dindar cumhuriyetin reisleri idiler." (Cumhuriyet ki, adalet, meşveret ve kanunda inhisar'ı kuvvetten ibarettir.) diyor işin özeti, o yılın Türkçesiyle. Aynı günlerde bir başkası ve halkla devletin bir cumhuriyet rejiminde bile örtüşmesini istemiyordu. Diyordu ki "padişahtan, sultan'dan kurtuldu güzel vatan." Hâlâ da bu sorun yaşanıyor Türkiye'de. Halk güvenmiyor, devlet ise vatandaşa aşırı mesafeli. Seçimle de gelse bazıları, seçimle gitmesini içine sindiremiyor, gitmesini bilmiyor. Bunun için de cumhuriyet'in 10. yıl marşı'nı yazdık da 75. yılında tekrara kaçtık. Yenisini ortaya koyamadık. Halkına güvenen üretken başarılı seçimle gelmiş bir yönetim, bir siyasi irade eksikliği hissediyoruz Cumhuriyet'in 78. Yılında. Demokrasi, insan hakları ve cumhuriyeti ah bir kere daha algılamaya çalışsak. Bilimsel referans düşsek. NOT: Singapur Milli Kütüphanesi dünyada sayılıdır. Bir ziyaretimde Türkiye'yle ilgili bir eser olup olmadığını sordum. Bir İngilizce eser getirdiler. Adı "İman ve İslam"dı. Müellifi de Hüseyin Hilmi Işık Bey'di. Geçenlerde vefat etti. Ailesinin, yakınlarının ve insanlığın başı sağolsun.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.