Hem dost hem müttefik

A -
A +

Güçlü olmak hukuk tanımıyor, maalesef ve maatteessüf ABD Dışişleri Bakanlığı Yunanistan, Kıbrıs, Türkiye, Endonezya, Malezya ve Filipinlerle ilgili 1960'lı yıllarda hazırladığı raporların zaman aşımından dolayı 1999'da gizlilik derecelerinin düştüğünü açıklıyor. Ancak bunların yayınına CIA izin vermiyor. George Washington Üniversitesi belgelerin yayınının yasaklanmasına rağmen, CIA'nın kendilerine Endonezya'yla ilgili bir rapor gönderdiklerini ve bunu internet'te yayınladıklarını açıkladı! Yayınlanan belgede Endonezya Komünist Partisi'nin kanlı tasfiyesi sırasında Jakarta yönetimi'nin ABD Büyükelçiliği'ne verdiği isim listesinden faydalandığı yazılıyor. Bir zamanlar hangimiz yürümemiştik komünizan oluşumlara karşılık ki? Kore'de şehit verdik. Ülkemiz kamplara ayrılmıştı 1980 öncesi. Ankara'nın sırtı sıvazlanıyordu o günlerde hem NATO, hem dost ve müttefik batılı ülkelerce. Çünkü her türlü fedakarlığı yapıyordu Türkiye. Endonezya'da Cumhurbaşkanı Abdurrahman Vahid azledildi. ABD buna sesini çıkarmadı. Oysa Washington'ın rızası dahilinde Vahid'in yaşlılığı, sürekli uyuduğu, hatta bir dini kuruluş olan Mahdat-ul Ulama'nın geleneksel lideri olduğu biline biline Cumhurbaşkanı seçilmişti. Şimdi indirildi. Çünkü Vahid IMF'ye teslim olmuyor, nazlı davranıyordu. Böyle olunca da diktatör eski Cumhurbaşkanı General Sukarno'nun kızı Megavati Sukarno Utri Vahid'in yerine getirildi. Süper güç tekel olunca Endonezya'nın sorunları çözüldü mü? Hayır. İç kargaşaya mani olundu mu? Önemli ölçüde. Demek bunu isteyenler, arzu ederlerse hemen mani olabiliyorlar. Süper güç tek olunca dünya tekdüze, hatta zevksiz ve yavan olmaya başladı. Karmaşık gibi görünen olaylar bile birikim sahibi gözlemcilerce hemen gün ışığına çıkarılabiliyor. Şöyle bir etrafıma bakıyorum. Filistin kan revan içinde. İsrail'de fanatik Yahudiler bütün ilahi dinler için kutsal kent Kudüs'te, hem de Harem-ül şerif yakınlarında "üçüncü tapınak" için sembolik temel atma töreni düzenliyorlar! Bir nevi yeni kırımlar için provokasyon uyguluyorlar, Müslüman ahali öldürülüyor, hatta AFP Muhabiri bile olayları izlerken saldırıya uğruyor. El Aksa ve Hz. Ömer camileri yıkılma tehdidi altında. Çeçenistan'da uluslararası dille tamıtamına bir soykırım uygulanıyor süper güç ABD ve gelişmiş batılı ülkeler (G-8'ler) sadece izliyor. ABD Atina Büyükelçisi Nicholas Burns Kıbrıs sorunu'nun dünyadaki en karmaşık ve zor problemlerinden biri olduğunu hatırlatıyor. Diyalog ve uzlaşma istiyor. Allahtan Türk kamuoyu bu konuda dirençli. Müttefiklerimiz bunu çok iyi biliyor. Yine bölgeye şöyle bir göz atın, İran ile Azerbaycan savaşın eşiğine gelmiş. Hazar petrolleri tarafları gerginleştirmiş. Öyle ki Tahran, Azerbaycan topraklarının kendi malı olduğunu ileri sürüyor Muhsin Riazı'nın ağzından! Şimdi Hazar'da güç gösterisi var. Biri duruyor, öteki yol alıyor Burası böyle, arka plânda İran ile imzaladığımız (1996) anlaşma gereğince dün Türkiye'ye doğalgaz ihracatına başlandı. İlk yıl bu tutar 3 milyar metreküp. Dünden önceye dönerseniz İran, Almanya ile çok iyi ilişkiler içinde Batı ile kontak kurmuş, Fransa ile flört ediyor. İlerde açıklanırsa şaşmam; ABD karşılıklı menfaatler çerçevesinde işbirliğine gidip bizim önümüze geçerse hiç ama hiç şaşmam. Çünkü biz İran ile, komşumuz bu ülke ile hep PKK terör örgütünü ve Hizbullah'ı gündeme getirip konuştuk. Batı öyle değil. Hani terör uluslararası bir sorundu? Dursanıza ya arkamızda?! Körfez Savaşı'nın ağır faturası ve yükü Ankara'nın ak saçlarını artırdı. Erken yaşlandı. Aynı dönemde ABD'li işadamları Birleşmiş Milletler'in ambargosuna rağmen Irak'tan petrol almayı şöyle veya böyle sürdürdü. Öte yandan da Irak hedeflerini vurdu. İngiliz jetleriyle birlikte. Bağdat bizi kınadı Kuzey Irak'taki askeri operasyonlarımız dolayısıyla. Yine Türkiye komşusuyla kötü oluyor. Üstelik hangisiyle iyiyiz kimse bilmiyor. İsmail Cem Kahire'de. İki gün kalacak. Üstüne üstlük gerilimin, çatışmanın bölgede son safhada olduğu günler. Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa ile de birlikte olacak. Somut bir şey yok ortada. Hatır ziyaretleri gibi bir şey. Belki saldırgan İsrail bir kere daha kınanır. Hepsi bu kadar. Hatırlarsanız size aylar önce Emekli Korgeneral Atıf Erçıkan'ın anlattıklarını aktarmıştım. Atıf Paşa, Albay rütbesiyle NATO'da Türkiye'yi temsil ediyor. Yıl 1960. Yer New York. NATO karargahında üye ülkelere verilen bir rapor Atıf Paşa'dan geri isteniyor. Atıf Erçıkan vermiyor, Ankara'yı bilgilendireceğini belirtiyor. Geri istenilen dosyada NATO, SSCB'nin dağılacağından kesin emin. Ancak sorun bölgedeki Türk devletlerinin Türkiye ile ilişkileri. Ne olabilir, nasıl olabilir? Ankara bölgede güç olabilir mi? Olursa, nasıl önüne geçilecek? NATO dosyası böyle, Atıf Erçıkan Paşa'nın hatıralarında. Ve bize engel oldular. Türkiye'nin etrafı sürekli ateş hattında tutuluyor. Bu raporlar ele geçirilemezse bile tahmin edilse, gözlemcilere yorumlattırılsa, halden yansıma yaptırılsa dostlarımızın, müttefiklerimizin ne yapmak istediklerini ortaya çıkaracağız. Ne dersiniz? Sorun sadece AİHM, IMF ve Fischer falan değil, daha da ciddi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.