"Orada bir köy var uzakta"

A -
A +

Tepe'ye yaklaşmışız. Bir varabilsek, gerisi iniş aşağı. Sorun yaşamayacağız. Yasemin Dalkılıç kızımız, malzeme destekli sabit ağırlıkla serbest dalış kategorisinde rekor kırdı. Önceleri hakemler kabul etmedi. Sil baştan gerçekleştirdi rekorlarını. Dünyayı şaşırttı. 72 metredeki dalışta başarılı olmasa da. Antalya'daki dünya halter şampiyonasında altın madalyalar topluyoruz. Yüzümüz gülüyor. Türkiye'nin bayrağı göndere çekiliyor, İstiklâl Marşı'mız okunuyor. Bütün bunlar Türkiye'nin tanıtılmasında, belli sektörlerde gücümüzü gösterir. Bir zamanlar SSCB propaganda amaçlı olarak spor ve sanatı çok iyi değerlendirmişti. Onun için ünlü olmak isteyen sanatçlar bu yolu deniyorlardı. Galatasaray'ın Avrupa Şampiyonu olması da bütün Türkiye'yi aslan cimbomlu yaptı. Batıda sesimizi gür çıkardı. Teknik adam Fatih Terim de bu vesileyle "imparator" oldu. Dünya'ya ses verdik. İtalyan takımları kaptı imparatorumuzu. Ardı ardına futbolcularımız transfer oldu. Hoş gelişmelerdi. Ancak batı dost ve müttefik olarak yine gerçek yüzünü gösterdi. Fatih Terim medeniyetler çatışmasının kurbanı oldu. Kim ne derse desin Milan Başkanı Berlusconi "batı İslamdan üstündür" derse artık tevile gerek kalmaz. Tribünde "Taliban Terim" diye pankart açtıran zihniyet, şık olmayan işe son verme tasarrufunda da elbette bulunacak. Spor ahlâkıyla bağdaşmaz, etik bir yanı olmaması; batılılar için sorun değil! Çünkü nalıncı keseri gibi hep kendilerine yontarlar. Menfaatleri varsa her şeyi yapabilirler. Teröristlerimizi saklayabilir, pasaport, villa verebilir, kaçmalarına yardım edebilirler. Ancak kesinlikle iade etmezler. Fakat kendileri Taliban terörüne karşı asker gönderebilir, uçak gemisi tahsis edebilir, kaynak aktarabilirler. "Bu ne lahana turşusu, bu ne perhiz" diyeceksiniz, ama batılı yönetim ve yöneticiler için ne gam. Yeşil yanıyor, geçeceğiz Türkiye tepeyi aşma gayretinden vazgeçmeyecek ve her halükârda bunu gerçekleştirecek. Dünyaya tanıtımını da barışçı, üretken, uzlaşmacı ve hoşgörülü olarak duyuracak. Artık oynanan oyunları iyi görüyor hem Ankara, hem toplumumuz. Bunları da yeneceğiz. Türkiye'nin tanıtımının sporda olduğu kadar, sanatta da olduğunun işaretleri mevcut. Eskiyi pas geçeyim. Son olarak Ahmet Altan ve Orhan Pamuk'un Amerika'ya davetleri mesela. Konuk romancılar. Bilim adamlarımız batıda birbiri ardından ödül alıyor. Propagandamızı, tanıtımımızı gerektiği gibi yerine getirsek her tepeyi aşacağız. Ankara Oran'da Türk-Japon Vakfı Galerisi'nde bir Türk Süsleme Sanatı Sergisi vardı. İzleyenler küçük dilini yuttu böylesine bir sanat harikası karşısında. İnci Ayan Birol'un talebeleri bir olmazı gerçekleştirmişler. İnci Hanım da Türk Süsleme Sanatını tanıtan bir saati aşkın süreli bir konferans verdi. Bakan Safter Gaydalı, Hasan Celal Güzel, TBMM Genel Sekreteri Vahid Erdem başta yüzü aşkın konuksever sonuna kadar alkışlarla izledi. Eskiden bu tür sanatlar ve etkinliklerin sadece karasevdalıları vardı. Bu tiryakiler götürdü tezhibi, minyatürü, hattı, ebruyu. Artık interland genişlemiş. Çok sevindim. Çünkü bu sanat hem geleneksel, hem çağdaş olarak ülkemizin ve insanımızın tanıtılmasında önemli hizmetler verecek boyutta. Grup nokta İnci Ayan Birol'un talebeleri Grup Nokta'yı kurmuş. Amacı klasik desen üslubunu ve tekniklerini özümlemiş ustalar, sanatkârlar yetiştirmek. Sanatta Türk kimliğini koruyarak yeni yorumlar, üsluplar ve uygulamalar aramak. Tezyini sanatlar dalında Türk zevkini tanımak tanıtmak, en üst noktaya taşıyarak kullanılır ve aranır hale getirmek. Ah, keşke bu amatör ruhumuzu hiç kaybetmesek, profesyonel olsak. Kubbealtı Akademisi hocalarından Arzu Tozlu Ercanoğlu, Nur Nevi Akyazıcı, Naciye Nur Avlupınar, Nurcan Sertyüz, Mevlüde Saygın, Ersan Perçem ve Oya Kızıldağ Atila oluşturmuş Grup Nokta'yı ve tümü de İstanbul Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları mezunu. Sergiler genelde, ilk gün açılışta ve kokteylde dolu oluyor. Bu öyle olmadı. Ben birkaç kere gittim. Her gittiğimde de yeni konuklarla beraber, daha önceki sanatseverleri de gördüm. Kültür Bakanlığı'nın ilgili dalda yarışmasıyla aynı güne denk gelmiş. Juri üyeleri bu sergiyi gezince, İnci Ayan Birol'a sormuşlar "Bu sanatçılar neden Kültür Bakanlığı'nın yarışmasına katılmazlar ki.. Seviye daha da yükselsin." Sergide hilyeler iki tane, birbiri ile yarış halinde. Nefesinizi tutarak izliyorsunuz. Altın bu kadar yakışır bir tabloya. Sanatçılar tek kıl fırçayı ancak bu kadar mahir kullanabilir. Osmanlı ve Türk lâleleri muhteşem. Gül dalı, damla kompozisyonlar, yunus balığı, arı, ördek, karanfil, serbest halkar çalışmaları, başta Fatih çoğu padişah ve Atatürk minyatürleri, deniz, çevre bu kadar nefis işlenebilir. Naciye Nur Avlupınar'ın vazo, kandil ve lenger tabakla çini işlemeleri de sizi çarpıyor. Ah keşke bunları hafta içinde açılacak Londra Dünya Turizm Fuarı'na da götürebilseydik. Türkiye nasıl tanıtılırmış dost düşman görebilseydi. Görünen o ki Türkiye tepeye varacak ve aşacak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.