Poz vermeden çekilen fotoğraflar

A -
A +

Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz aradı. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun açıklamalarındaki kendi bakanlığını ilgilendiren bölümlerde bilgi eksikliği olduğunu söyledi. Düzeltilmesini rica etti. Sayın Mustafa Yılmaz'a Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bağlı. Sayın Hisarcıklıoğlu Kayseri'deki açıklamasında, benim de sütunuma aldığım demecinde bürokrasiyi eleştiriyor, devletin küçülmesi gerektiğini belirtiyor ve örnek olarak verdiği Köy Hizmetleri'nin bir milyar dolar olan bütçesinin sadece 100 milyon dolarının köye gittiğini ileri sürüyordu. Bakan Mustafa Yılmaz buna şiddetle itiraz etti. - Yok öyle bir şey. Yanlış bilgi. Köylümüze bakanlığın aktardığı 327 trilyon lira. Bütçemiz 900 trilyon, yaklaşık bir katrilyon olsun. Bunun üçte biri direkt köylümüze gidiyor, köye gidiyor. 18 bin makinamız var. Bunların akaryakıtı, yedek parçası hesap edilmiyor. Ayrıca 50 bin işçiye ücret veriliyor. Sendikalar daha fazla almak için kıran kırana pazarlık yapıyorlar. Dense ki bu maaşler fazla, tartışılır. Ancak köylüye gitmiyor derseniz insafsızlık olur. Yanlış olur. - Duyarlılığınız için teşekkür ediyorum. - Öğrenilmek istenilen bir husus varsa açıklarız. Bilgilendiririz. Ancak eksik ve yanlış bilgilendirme hoş olmuyor. Sayın Mustafa Yılmaz'ın açıklaması bunlar. Siyasette yamuğu olmayan devlet adamlarımızdan Sayın Yılmaz, halkıyla da örtüşmüş biri. Gaziantepli seçmeni O'na gerektiği gibi sahip çıkıyor. Hep alternatif durumunda. Bayındırlık ve İskan Bakanı iken açıklamalar yapıp istifa etmesi, siyasetin ak sahifelerinden biri olarak hep hatırlanacak. Gelen baskılara ve haksız taleplere istifa ederek tavır göstermişti. Konuşan ve tartışılan Türkiye'de devlet bilgilendirmezse, zaman zaman memleketsever insanlar karşı karşıya gelebiliyor. Ancak medeni tavırlar, uzlaşmacı arayışlar, hoşgörü bu açığı kapatıyor. Mesela siz bir kamu kuruluşuna gitseniz, bürokratik engeller öyle yüzünüze çarpar ki bir yanlışlığı düzeltmek isterken, yenileriyle karşılaşabilirsiniz. Oysa bir ABD'li gidip Bush'un geçen yıl kaç para vergi ödediğini öğrenebilir. Ya bizde? Mümkünü yok. Tabloya ad koymak Günümüz gündeminde siyasi otorite eksikliği görülüyor. ANAR'ın yaptırdığı son üç ayın kamuoyu araştırması da da bunu tescil ediyor. İşte bu çalışmanın neticeleri: Parti Adı Ağustos Eylül Ekim Ak Parti % 23.8 % 20.1 % 22.1 DYP % 5.9 %5.9 % 5.9 CHP % 4.3 % 5.1 % 5.3 MHP % 4.2 % 5.6 % 4.3 ANAP % 4.5 % 3.8 % 3.4 DSP % 2.8 % 2.3 % 2.5 Kararsız % 13.1 % 13.9 % 10.1 Hiçbiri % 31.5 % 31.6 % 33 Sorulardan birisi de "kararsız" ve "hiçbiri" diyenlere yeniden sorulmuş: "Kendinizi hangi partiye yakın hissediyorusunuz?" diye. Bu cevaplar da dikkat çekiyor. İşte neticeleri: ANAR'a göre: CHP % 4.1, Ak Parti % 3.8, MHP % 3.2, DYP % 2.5, DSP % 2.3, ANAP % 2.2, Hiçbiri % 62. Böyle bir tabloyla ülke idare ediliyor. Siyasi iktidar belki cumhuriyet tarihinin TBMM'den en fazla ve en ciddi kanunlarını çıkaran bir konumda. Fakat memleketin hali pür melâli de içaçıcı değil. Ekonomik kriz bir yana, dış politikada bile yan yatmanın alâmetleri görünüyor. İşte Avrasya Projemizi Rusya kucakladı, koşar adımla götürüyor. Kıbrıs sorunu her zamanki gibi kor ateş olmuş bir vaziyette bizi bekliyor. Süreç lehimize dönmez. İsmail Cem'in açıklamaları hoşumuza gitti ama, arka plânında neler olacak bilemiyoruz. Klerides bugün Annan ile New York'ta görüşürken, Cem de Papandreu ile birlikte. Hep ısıtılan bir sorun Ne demişti Cem? "Türkiye çok kesin bir karar almak zorunda kalabilir!" Kıbrıs Rum Kesimine AB yolu açıldı. Girmesi kesin. Ankara ise menfaatlerinin hiçe sayıldığını iddia ediyor AB'ye karşı. Konunun Türkiye'nin güvenliğini ilgilendirdiğini, Doğu Akdeniz'deki güç dengelerinin bozulabileceğini savunuyor. Ankara buna karşı, ne olursa yapacak. İlhâk da dahil. Ödenecek bir bedele rağmen durum böyle. Zamanlama ve vurgulama hem önemli, hem resmi. Uluslararası ilişkilerde paradigma değiştiği için Türkiye eski yöntemleri devam ettirmek zorunda görmüyor kendini. Üstelik önünde de olumsuz ihtimaller çok fazla. Bunlardan biri AB ile kopma noktasına gelmek. Uzlaşma ve diyalog arayışları bu konuda çözüm getirmedi, tam tersine tıkadı. Denktaş da haklı olarak sertleşti. Çünkü Rum tarafı AB'yi ve arkasındaki desteği artık çantada keklik görüyor. Üstelik "Kıbrıs ve Avrupa Ordusuyla ilgili tutumunu değiştirmeden, ekonomik krizle baş etmek için ihtiyaç duyduğu ek kaynağa da yeşil ışık yakmam" diyen bir Avrupa ile karşı karşıyayız. Gerilim politikası uygulanıyor. Ülkeyi yönetenler bu fotoğrafı iyi görmeli. Yalnızlığa itilmemeliyiz. Dünyadaki gelişmeler zaten yeteri kadar tehlikede, içte ve dışta makul yollar bulmak ve sorunlara çözüm üretmek zorundayız. Çünkü 2002'de artık seçim göründü.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.