Savaşta düşman aramak

A -
A +

Amerika'da işsizlik artıyor. Sadece geçen ay 400 bin kişi işten çıkarılmış. 11 Eylül terörist saldırılarından bu yana Amerika'da işsiz kalanların sayısı 2 milyon. Bu, son 20 yılın en kötü dönemi işsizlik yükselerek %5.4'e ulaştı. Bir panik yok ama, ekonominin çözülme işaretleri, çöküntünün düzeltilmesinin hiç de kolay olmayacağını gösteriyor. "Düşmanını Arayan Savaş"ı okuyorum. Metin Sezer ve Ebru Kılıç derlemesi ilginç. Everest Yayınları 21 Yüzyılın muhtemel manzarasının bu kitapla fotoğrafını çekiyor. Chomaky'den Kissinger'a, Huntington'dan Umberto Eco'ya kadar değişik politikacı, yazar ve düşünürün yeni yüzyıla nasıl baktıkları dikkat çekiyor. Dünya kamuoyunun dehşete düştüğü, kaygılandığı "ne oluyor"a cevap aradığı, meşhur ve simge İkiz Kuleler'e intihar saldırısı sonrasıda aradan iki ayı aşkın süre geçmesine rağmen hâlâ "bu bir savaş mı?", "bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olamayacak mı" "sonsuz özgürlük adına terörizme karşı savaş" başarıya ulaşacak mı, Afganistan'a atılan bombalar, yerle bir edilen hastaneler, camiler, kentler, hayatını kaybeden başta çocuklar öldürülen binlerce sivil katliamından kim sorumlu konusunda okuyucuya kapı aralayacak bir derleme. Doğrusu kültür hayatımızın ekonomik kriz dolayısıyla iyice durgunluğa girdiği, mevcudu bile korumakta sıkıntı çektiği bir dönemde Türkiye ve dünyadaki gelişmelerle ilgili yayınlar beni çok mutlu ediyor. Resmi görüşün dışında neler düşünülüyor farkediyorsunuz. İnsan kurban etmenin dönüşü H. Kissinger "terörizm ağını yok edin, kanıt aramadan bedel ödetin" diyor. Robert Fisk "kaçarlar da, saklanırlar da intihar bombacıları bir yere kaybolmuyor" tespitinde bulunuyor. Susan Sontag'ın yaklaşımı aykırı: "Katiller korkak değildi. Amerika şokta. Yorumların sahte tek sesliliği." Siyasal çözüm isteyenler, video savaş oyunlarının sonu olduğunu düşünenler, uygarlık çatışması olmadığını savunanlar Bush'un bir kapana doğru ilerlediğini ileri sürenler, teröristlerin yöneticisi sınıfının yedekleri olduğunu iddia edenler, bu savaşın teröre karşı olmadığını, Amerika'nın düşmanına karşı olduğunu belirtenler, hatta insan kurban etmenin düşüşü biçiminde algılayanlar bir hayli fazla. Burası böyle, gerisi daha da ilginç. Edvard Said'in özeti şu yazısında: "Kuşkuculuğun zorunluluğu ve geriye iz sürme." Batılılar "sonsuz adaletin cebiri" veya "silahlar ilk kez ters yöne, ABD'nin kendisine çevrildi" yahut da "duvardaki yazı batının sembolik merkezi sinir sistemine saldırı" ve "hepimizin hissettiğini artık Amerikalılar da hissediyor olmalı.. Amerikalıların tek umudu kendisine başkalarının gözleriyle bakabilmekte yatıyor" şeklindeki düşünce hamulesine bulaşmış. John Le Carre soruyor "Bay Blair ve Bay Bush, hayatlarında hiç parçalara ayrılmış bir çocuk görmüşler midir?" Timethy Garton Ash kendi yöneticilerini de kızdıracak kadar radikal yaklaşıyor Afganistan saldırısına "Bu Savaş niçin Avrupa'nın haritasını yeniden çizdirecek?" Bu tür çalışmalar bir roman gibi bir hikaye şeklinde elbette okunmuyor. Fakat bulaşana kadar. Elinize alınca değişik görüşler sizi çepeçevre sarıyor, sarsıyor, siz ve Türkiye bu gelişmenin neresinde değerlendirmeye çalışıyorsunuz. Düğüm Filistin'de çözülebilir Francis Fukayama'nın dediği gibi hâlâ tarih sonunda mıyız yoksa Graham W. Fuller'in yaklaşımıyla önce bomba peşinden reform mu geliyor? Robert Fisk'e gelince dediği şu: Savaş dünyanın siyaseten en tehlikeli tektonik plâkasını zorluyor. Kitapta Müslüman düşünürlerin görüşü de yer bulmuş. Tarık Ali bombaların ters tepme ihtimalini aktarıyor. Ahmet Raşid, Amerika'nın Afgan halkının desteğine sahip çıkmasının kilit önemde olduğunu vurguluyor. Ekber Ahmet'in serzenişi ise ayrı bir kulvar: "Hayâtımı İslâmın imajını onarmaya çalışmakla geçirdim. Hepsi boşuna mıydı" diye soruyor. Fredric Jameson bir eski tüfek gibi ateşliyor varsa daktilosunu, yoksa bilgisayarının tuşlarını "Saldırının tohumları, Amerika'nın sola yönelik katliamlarında aranmalıdır." ABD yönetimi keşke bu yazıları iyi bir etüd etse. İsrail'in Filistin'deki katliamlar durmadıkça dünya barışı hayal görünüyor. Katil Şaron ve askerleri, Blair Kudüs'te iken bile sivil halkı kurşunlattı, öldürdü. Filistin Devleti kurulmadıkça, İsrail yönetiminin sivillere yönelik saldırıları bitmedikce, terör yer bulur. Batılı yönetim ve yöneticilerin de teröre destek vermemeleri şarttır. Fiilen öyle görünmüyor. Kıbrıs sorununun çözümünü isteyen AB, terörle savaşa gelince aralarına hemen almak istedikleri Kıbrıs Rum Kesimi'nin teröristbaşı Öcalan'a verdiği pasaportu görmezden geliyor. Hâlâ teslim edilmeyen ve Avrupa ülkelerinde saklanan teröristler de bir başka sorun. Mesela Fehriye Erdal. Washington yönetimi dostunu iyi tanımalı. Müttefiklerini iyi tartmalı. Okumak için henüz vakit de geçmiş değil.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.