Sendrom salonunda senaryolar

A -
A +

Necmettin Erbakan yeniden siyasete dönmeyi, özellikle Saadet Partisi'nin başına geçerek "milli görüş" tabanının toparlanmasına koşuyor. TBMM'de de siyaset yasağının 5 yıldan 4 yıla indirilmesi düzenlenmesi dolayısıyla hep kulislerde ismi dolaşıyor. Bir açıklaması da aynı sıcaklıkta. Prof. Erbakan bugünlerde kendisine Amerika'dan gönderilecek bir kitapla, bu ülkedeki terörizme sıcak tarikatları açıklayacak! Bunlara göre kıyamet zamanı gelmiştir. Bu tarikata mensup olanların dışında herkes ölecek. Dünya onlara kalacak ve bir cennette yaşayacaklar! Kanal 7 Televizyonu üst düzey isimlerin de adının geçtiği bu tatbikatla ilgili dikkat çeken bir görüntülü yayın yaptı, Nazi Almanyası'nı hatırlatan eylemleri ekrana taşıdı. Afganistan'a yapılması beklenen operasyon, dünya gündemindeyken bu tür belge ve bilgiler de alâka görüyor. Bunun dersini iyi çıkarmak gerek. Atak bir yönetim olsaydı Türkiye de taşın altına elini sokardı. Sadece İsmail Cem ve Prof. Şükrü Sina Gürel ile iktifa etmezdi temaslarında. Diyalog Grubu kurarak, her iki yanı da bildiğinden daha barışçı ve teröre aman vermeyen bir netice çıkarabilirdi. Saygınlığını artırırdı Ankara'nın. Böyle olduğu için arayışlar ve yeni oluşumların ardı arkası kesilmiyor. Solda daha değişik, sağda daha hızlı bir merkezi sancı mevcut. Kim ne derse desin 2002 baharında ülkeyi seçime götürecek bir hükümet formülü aranıyor Ankara'da. Hareketlenme su yüzüne çıktı Anayasa Değişiklikleri gerçekleşirken. Parlamento dışı muhalefet de daha bir koşturmaya başladı bunun için. BBP gezmediği köy kalmayacak biçimde programlıyor kendisini. BBP söyleminde sağır sultana vardıracak biçimde duyarlı. CHP ve Baykal yurt gezilerini bitirmek bilmiyor. Türkiye'de sağın %75 oy oranına karşılık, sol %23'le peşinden bile gelemiyor. Ama iktidar, ama hükümetin büyük kanadı. Ancak beceriksiz. Yoksa bu oranın ters dönmesi işten bile değildi. Sol dağınıklıktaki İnönü İşte bunun için dağınık solda toparlanma hevesleri arttı. Prof. Mümtaz Soysal ve Prof. Erdal İnönü; merkez solun yeni oluşumu, yeniden yapılanması içindeler. Fakat had safhada ağır, had safhada yavaş. İnönü Anadolu'da imza atıyor kitaplarına, konferanslar veriyor. Böylelikle halkın nabzını tutuyor. "Acele etmeyin" diye tavsiyede bulunuyor yandaşlarına. Bu ay sonunda da parti kurulacaktı açıklamalara göre. Henüz ortalıkta bir şey görünmüyor. Prof. İnönü'nün solda güven verici bir kişiliği var. Birleştirici yanı ağır. Genel başkan ve başbakan ayırımına dayalı bir modelle yola çıktı. Tabanı sevindi. Ancak ikilemi ise yıllar önce bıraktığı aktif siyasete emeklilikle yeniden dönmek. Oysa aynı bağlamda Ecevit eleştiriliyor. Genç nüfusa sahip ülkemiz, böyle bir fotoğrafa hoş bakmıyor dolayısıyla. Çoğu liderin de artık uzatmaları oynadığı kanaati yaygın. Fakat Erdal İnönü'yü ötekilerden ayıran bir özellik; zamanı gelince siyaseti bırakmayı bildi. Bu da artı birkaç puan. Çoğu liderde de yok bu özellik. Soldaki toparlanma Baykal-İnönü buluşması ile de olmayınca bütün umutlar burada şimdi. Çünkü DSP'de çözülme var, iç muhalefet sesini yükseltmeye başladı. İnönü'nün kurmayları yakın takibe aldı. TBMM'de temas yapıyorlar. Ercan Karakaş mesela. Rıdvan Budak ile, Uluç Gürkan ve Ali Arabacı'yla görüştü. DSP'den istifa eden Mustafa Düz ile de Sema Pişkinsüt ve ötekilerle görüşmeler yapmak için fırsat aranıyor. Ercan Karakaş, DSP'li bir çok arkadaşının solun geleceğini değerlendirdiğini, demokratik ve bütünleşmiş iktidar adayı bir sol parti için arayış içinde olduğunu aktardı. Bu bilgileri de peyderpey sayın Karakaş, İnönü'ye anlatıyor. Peki İnönü? Bunu da Erdal Bey'in genel sekreteri Fikri Durmuş Sağlar şöyle ifade ediyor: - Solu toparlama misyonu ve sorumluluğu Erdal Bey'in üzerinde. 7 aydır kendisini bekliyoruz. Türkiye'yi geziyorum. Halk çaresiz, "yeni oluşum" diye o insanlara umut verdik. Tayyip Erdoğan partisini kurdu. İnan Kıraç işadamlarını siyasete girmeye çağırıyor. Bir tek İnönü'den ses yok. Sabırla bekliyoruz. Seçim ve televizyon Aylık enflâsyon oranları dün açıklandı. Programa uydu mu, mutfakları etkiledi mi, yaşayanlar daha iyi görüyor. Zaten görmezse bu arayışlar olmazdı. ANAP'taki durum da bunun bir yansıması. Adının "Demokrat" veya "Demokratik Parti" olduğunu öğrendiğim, yahut eskimez "Demokrat Parti"de birleşileceğinin duyumunu aldığım merkez sağda "Beyefendi"nin de görüşleri ağır basıyor. Bunun için de Melih Gökçek hızlanmış. Zamanlamanın tam vakti olduğu kanaatindeler. Bir kısmının iknaya çalışıldığı, ancak huzursuzluğun gün geçtikçe büyüdüğü Anavatan'da yönetimle ipleri koparmak üzere olan milletvekilleri var. Mesut Yılmaz rahat değil, koltuk dikenli. Melih Gökçek'e yeniden sordum "Seçim geliyor mu?" - Televizyonlarda geçecek bir seçim. İkna edebilen, çözüm getirebilen, vitrini güzel olan kazanacak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.