Sol lâzım; ama kendini bitiriyor!

A -
A +

Bugün bir darbenin 42. yıldönümü. 27 Mayıs 1960'ta radyolardan (ki o zaman televizyon yoktu) Kurmay Albay Alparslan Türkeş'in okuduğu mesaj bazı kesimlere güvence gibi gelse de, daha sonra "başbuğ" da Yenidelhi'de soluk alacaktı, sürülecekti. Demokrat Parti'li ailelere ihbarların ardı arkası kesilmiyordu. Gerici deniyordu, mürteci deniyordu; aylarca ifadesi alınmadan, gözaltında tutulanların sayısı artıyordu. İhtilâli gerçekleştirenlerin hatıralarında "Toplumdan büyük bir tepki bekleniyordu" demesine rağmen, bir gün önce Başbakan Adnan Menderes'i Eskişehir'de karşılayan onbinler, gücün karşısında bir anda toz oluvermişlerdi. Darbenin lideri de günler sonra açıklandı herhangi bir karşı koymaya tedbir olarak Cemal Aga. İşte böyle bir ortamda ortaokul bitirme imtihanlarına gözetim altında, tutuklu gibi girivermiştik. Özgürlüğümüze kavuşmamız zaman aldı. Yanında gazeteciliğe başladığım Huduteli'nin Sahibi rahmetli Muzaffer Akalar'ı sınırdaki mayınlı tarlada kurumuş dikenler üzerinde yürütmüşler. Şok'u bu DP'li gazeteci zor atlatmıştı. Bir yandan da Yassıada Duruşmaları sürüyor, insanların Salim Başol ve Egesel gibi hukuk özürlü sorumlular yüzünden adalete olan güven sarsılıyor, "köpek davası, bebek davası" gibi kara mizah duruşmalar geçim sıkıntısı çeken vatandaşın gülme duygusunu kaşıyordu. Moskova Radyosu ve SSCB yanlısı bütün medya bunlara alkış tutuyor, kitaplar yayınlıyordu. İşte Türkiye'de sol entelektüel hava böyle yakalanmıştı. 1961 Anayasası'nın özgürlükçü yanını da bu kesim iyi değerlendirdi. Bir ayrıcalık yakaladı kendileri için. Ancak sorumsuzca. İç barışı bitirdi. İşte o günden bugüne idam edilen başbakanların, bakanların rağmına, milletin tepkisine rağmen sol, yahut sosyal demokrat aristokrasi hep kaymakla beslendi, üzerine de bal dökmeden yemedi. Hatta bazı sağ entelektüeller bile bunlarla iyi geçindiği, yahut kendini gizlediği sürece ayakta kalacağını sanıyordu. Ah zavallı halkım, güzel memleketim. Bugünkü sol, işte o günlerin mirasını yiyor. İşte DSP, sağın oylarıyla iktidara gelebildi. Bırakmak niyetinde de değil... CHP, 27 Mayıs'ın hırçın partisi, şimdi muhalefette olmanın avantajını kullanıyor. Devletçiliği bir sağ partiye bıraktı, özgürlükleri savunuyor. Sema Pişkinsüt'ün Toplumcu Demokratik Parti RTÜK'e karşı çıktı ama, toplumu heyecanlandıracak bir proje ortaya koyamadı. Oysa iyi hatip, Sema Hanım. Cumartesi Sosyal Demokrat Halk Partisi SHP'nin açılışındaydım. Murat Karayalçın ve Fikri Sağlar, öteki yeni oluşumcular Aydın Güven Gürkan, Ercan Karakaş, Yiğit Gülöksüz, Zekeriya Temizel ve İlhan Tekeli'yi ikna mı edecek, alt mı edecek belli değil. Mümtaz Sosyal'ın önde olduğu Bağımsız Cumhuriyetçiler Hareketi'nde Yekta Güngör Özden, Vural Savaş ve Osman Özbek Paşa'lar sol bütünlüğe yeni bir ayrılık, gayrılık getirir. Nefesleri de kâfi gelmeyecek gibi. Sol kulvarda İşçi Partisi ve Doğu Perinçek ile, Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin Lideri Ufuk Aras sadece gençleri heyecanlandırıyor. Sosyalist İktidar Partisi, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, Sosyalist Birlik Hareket Partisi, Türkiye Komünist Partisi öteki partilere bu uygulamayla ancak kadro yetiştirir. Değil iktidar olmak, yerel yönetimlerde temsilci bile bulamazlar. Dahası var.. Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan da bir sol parti kuruyor. Hedefi de HADEP, ÖDP ve EP gibi sol partileri birleştirmek. Ancak Murat Karayalçın daha erken davrandı, SHP ile. İhtilaller ve darbelerin neticesi bu parçalanmalar. Sol kendisine yarayacağını sandı. Barışı bozdu, gerilim yansıttı. Fotoğraf ortada. Adı da fukaralık, fikrî sefillik, üretimsizlik.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.