Çocukluk yıllarımdan beri bir şekilde Büyükçekmece ile ilişkim oldu. Bu ilişki 1982'de Ayhan Dayı'nın Güzelce sırtlarında yaptırdığı yazlık ile katmerlendi. 1998 senesinden beri de bölgenin mukimi oldum. Her mevsimini sevdim, her köşesine önce araba ile sonra da bisikletle girip çıktım. Burada doğanlardan daha çok yer bilir oldum. 4 Nisan 2010 sabahı bir eksikle (TUS'a çalışmakta olan Tayfur) yola çıktık. Saat 07:15 idi. Mevsimin ilk turu olduğundan üçümüz de heyecanlıydık. Buluşma yerine önce ben ulaştım. Arkasından Şükrü geldi. Hakan her zamanki gibi ne erken ne de geç, tam saatinde vardı. Kilometre saatlerimizi ayarladık, lastik havlarımızı çapraz kontrol ettik, ilaveten ben GPS cihazımı ayarladım. Kasımdan bu yana yapacağımız ilk orta boy tur için besmelelerimizi çektik ve pedala bastık. Tabii hepimiz birbirimizi deniyoruz, üzerimizde bir ürkeklik var. Bu durum 10. kilometrede geçti gitti. Geçen sonbahardan bu yana aynı biz olarak kaldığımızı farkedip bastırdık. Beykent, büyük yokuş, Büyükçekmece merkez, sahilden batıya gidiş, su basmış alt yoldan bisikletleri omuza alarak geçilen Kültürpark mevkii, yeniden Büyükçekmece, stadın yanındaki kıvrımlı deli yokuştan çıkarak Gürpınar, Kavaklı sahili, yolda biradere el sallama ve siteye dönüş. Toplamda 34 km... Gidişte inişi, dönüşte yokuşu bol bir parkur. Epey de köpekli. Dehşet zevk aldık. Turumuzun ana mevzuları, Sağlıkta Dönüşüm Programı, Anayasa değişikliği, yahu ihtiyarladık mı yoksa? Ve haftaya Riva ya da Belgrad Ormanı gezme olarak özetlenebilir. Turumuzun sesli söylenen şarkıları ise Nefes filminden alıntı "Bir operasyon var bu gece" ve Full Metal Jacket'ten arak "This is my rifle, this is my gun!" dizeleriydi. Başlığa gelecek olursak, bugün hayatımın en geniş alana yayılmış Büyükçekmece gölünü gördüm. Mutlandım. Evde duşun altında vicdan azabı çekmeden fazladan bir beş dakika geçirdim. Budur.