Bu konuya da gireyim de tam olsun. Hani çakma koşucu olsam da günüm gecem koşan insanlarla iç içe geçiyor. Yanımda o kadar çok bahsedildi ki yazmasam koşuyu sevenlere haksızlık olacak. Duvara çarpma ya da duvara toslama. Maraton, ultramaraton koşucularının yahut iron-man yarışçılarının sık bahsettiği ve çoğunun da hayatlarında bir kez yaşadıkları acı bir deneyimdir. Koşunun genellikle ikinci yarısında, daha çok da son çeyreğinde kişi adeta duvara çarpmış da orada kalmış gibi olur. Kimileri ellerini dahi oynatamadıklarından, biraz bekledikten sonra ancak ağır çekimde imişçesine yürüyebildiklerinden bahseder. Kimileri ise yere yıkılacak kadar bittiklerinden söz eder. Fizyolojik olarak bünye zorlanmış olsa da otomobillerdeki şarj kesilmesi gibi "pat diye" durma çok zordur. Duvara çarpma hadisesi ise tam da buna benzer bir durumdur. Beyin vücudun aşırı efor sarf etmesinden dolayı zarar göreceğine karar vererek sistemi kilitler. Siz bacaklarımda güç kalmadı zannedersiniz ama asıl hadise merkezi sinir sisteminin her şeyi bloke etmesidir. Bunu aşmak için bir sürü yoldan bahsediliyor. Dediğim gibi benim uzmanlık alanım değil. Ancak akılcı gözükenler, koşulacak mesafenin daha üzerinde uzaklıkları koşarak hazırlanmak, yarışın ilk kilometrelerinde aşırı tempo yapmadan ortasına gelen kısımda hızlı gitmek, yarışı tek bir parça değil bölümler halinde koştuklarını zihne kabul ettirmektir. Bu sonuncusunu savunan bir maraton koşucusu "Benim için maraton asla 42 km değildir, ben her maraton günü 20, 10, 3, 3, 3, 2 ve 1 km olmak üzere bir çok koşu bitiririm" diyordu. Yaklaşan koşular: Riva Yarı maratonu, 19 Eylül, detaylar www.yaristakvimi.com'da. Gazi Koşusu 3 Ekim, detaylar www.istanbulmasterleri.org'da. Ve tabii ki Avrasya maratonu. Detaylar her yerde. Pazar Raporu: Yine Güzelce... Hakan, Şükrü ve ben. 46 km. Molalar dahil 2 saat 32 dakika. Ortalama hız: 18.6 km, maksimum hız: 61 km. Çıkış 06.30, dönüş 09.00, kahvaltıda reçellere hücum.