100 yıl oldu...

A -
A +

Zaman su gibi akıp gidiyor.
Batının "Çanakkale Geçilmez"i öğrenmesinin üzerinden geçen zaman, tam 100 yıl oldu.
Çanakkale Zaferi, bu aziz milletin tarihe altın harflerle kazıdığı başarılardan biri olmuştur. Hasta adam dedikleri Osmanlı İmparatorluğu'nu, kolay lokma gördükleri bir milleti tarihten silme arzusuyla, İtilaf devletlerinden İngiltere ve Fransa 3 Kasım 1914 tarihinde Bozcaada'dan Boğaz'a girdiler. İngilizler Ertuğrul ve Seddülbahir tabyalarını, Fransızlar ise Orhaniye ve Kumkale tabyalarını havan topları ile dövmeye başladılar. Boğaza giren gemiler ise top ateşleri ile Türk mevzilerini vuruyordu. Osmanlı askeri, mevzilerini can siperane bir şekilde koruyordu. Boğaz'ı aşamayan düşmanlar, bu kez karadan çıkarma yapmayı denediler. Bolayır, Seddülbahir, Beşike, Kabatepe, Conkbayırı, Anafartalar, Arıburnu; kara savaşlarının en yoğun geçtiği yerler oldu. Osmanlı askeri âdeta etten bir duvar örmüştü. İngiliz mitralyözünden çıkan kurşunlar, mevziden çıkan askerlerimizi taradıkça, arkadan yenileri çıkıyordu. Göğüs göğüse yapılan harbin sonunda, İngilizler, Fransızlar öldürmekten yıldılar, Osmanlı neferi ölmekten korkmadı. Böyle ölüme çok rahat giden bir orduyu karşısında gören düşman askerleri, korkuya, dehşete kapılıp silahlarını bırakıp kaçmaya başladılar.
Cephelerde belki şehitlerden aşılmaz bentler oldu, nice yiğitler, canlar hakka teslim oldu ama, karşı tarafa da bunun bedeli çok ağır ödetildi. Hem de çok ağır...
17 Mart gecesi Nusret mayın gemimiz, sanki düşmanın ertesi gün büyük saldırıya geçeceğini hissetmiş gibi sabaha kadar denize mayın bıraktı. 400'e yakın mayın, düşman gemilerini bekliyordu.
18 Mart günü Boğaz, İngiliz ve Fransız donanmasının gemileri ile doldu. Queen Elizabeth zırhlısı, İnflexible, Agamennon, Lord Nelson, Qcean, Wengeance Majestic, İrresistible, Bouvet, Prince, Suffren isimli dev savaş gemileri Boğaz'ın iki yakasını vurmaya başladılar. Osmanlı'nın Mesudiye, Mecidiye, Hamidiye, Namazgâh ve Dardanos tabyalarından anında karşılık gördüler. Bir kısmı top mermisi ile bir kısmı mayın çarpması ile yara alan düşman gemilerinden bazıları, Boğaz'ın derin sularına gömülüp gitti. Boğazların bu kadar geçilmez olabileceğini tahmin etmemişlerdi. Amiral De Robeck komutasındaki düşman donanması büyük bir hezeyana uğramış, yenilmişti. Osmanlı üzerine yaptıkları hesaplar tutmamıştı. 18 Mart 1915'te kazanılan bu zafer, Türk milletinin efsanevi dirilişinin başlangıcı oldu.
**
Peki! Osmanlı ne yapmıştı da Batı, bir ülkeyi ve insanlarını yok etmek için bu kadar kin ve nefret doluydu?
Napolyon'un ''İstanbul bir anahtardır. İstanbul'a egemen olan dünyaya hükmedecektir" sözü müydü Batı'yı kamçılayan?
Ya da Osmanlı'nın, Haçlılar'ın Kudüs'e hakim olmasını engellemesi miydi?
Ya da, ta Endülüs Emevi Devleti'nden itibaren, Batı'nın Papalık yönetimi karanlığından kurtulup, aydın bir din olan İslam dini ile yakınlaşma tehlikesi mi?
Ya da, 600 yıl gibi uzun bir süre dünyaya adaleti, merhameti, İslam'ı, medeniyeti, insanlığı öğreten Osmanlı gibi bir devletin varlığı mı?
Ya da, ölmek üzere olan hasta adam olarak gördükleri Osmanlı Devleti'nin toprakları altında yatan, zengin petrol ve maden yatakları mı?
Belki de hepsi... Belki de dünyayı yönetmeye çalışan derin güçlerin bilmediğimiz başka hesapları...
100 yıl oldu. Zaman su gibi akıp geçiyor. "Çanakkale Geçilmez"i öğrettiğimizin üzerinden bir asır geçti. Tarih tekerrürden ibarettir derler. Batı'nın kirli emelleri ve hesapları devam ettiği müddetçe, bizden öğrenecekleri daha çok şeyler var!
Aziz şehitlerimiz nur içinde yatsınlar. Savunmak için canlarını verdikleri vatan emin ellerde...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.